çaresizlik

33 5 0
                                    

Ruhum bedenime hapsolmuş can çekişiyordu. Karanlık bir sarmal gibi hayatımı eline geçirirken tek yapabildiğim sessizce izlemekti. Ben, gülüşlerime hasret mutsuzluğa gebe kalmıştım. Mucizelere inanmazdım kül kedisinin ayakkabısını bilerek dusurdugunu dusunurdum hep. Uyuyan güzel hayatın uyurken daha huzurlu olduğunu bildiği için kendini uykuya mahkum etmişti . Ben de isterdim sürekli uyuyup bir şeylerin bitmesini ama istediğim hiçbir şey olmadığı gibi bununda olmayacağını bilmek can sıkıcıydı. Umudum ne kadar tukensede içimde bir kıpırtı doğmuştu nedensizce. Karşımdaki bana baktığımda ruhsuz bakan mavi gözler gevşek ama özenli bir topuz yüksek bel siyah şort dizime kadar uzanan siyah çoraplar sıfır kol dar büstiyerle oldukça güzel duruyordum bu kadar abartmayı sevmezdim sadece bugun sınırlarımı aşmak istiyordum. Öyle parti parti dolaşan bir tip değildim sadece bu aralar fazla dolmuştum ve dediğim gibi sarhoş olmaya ihtiyacım vardı. Sürdüğüm bordo ruju masama koyup her zamanki kalem tokamı topuzumdan geçirdim siyah kalın topuk botlarımı da ayagıma geçirdiğimde tamamdım. Siyah çantamı da alıp evden çıktım. Siteden çıkarken bugün Ayşe sultan da kalacagimi haber vermiştim eve gelmeyecektir ve bu haberin anında babama gideceğini adım gibi biliyordum. Babamada kısa bir mesajla haber verdikten sonra daha rahattım. Yol boyunca sivri uçlu düşünceler beynime batmaya devam etmişti. Hazar ve bedelleri aklıma gelince sesli bir şekilde inledim bu basımda bi bu eksikti demenin farklı şekliydi. Partiye onunda gelebileceği fikri geldiğinde midemde  tuhaf bir yanma hissi olmuştu. Aralın evine ulaştığımda arabamı  park edip yavaş adımlarla eve ilerledim. Beyaz villa adeta ben burdayım diye bağırıyordu. Bizim evden biraz daha küçük olduğunu fark etmemle babamın zenginliğine bir kez daha göz devirdim. Kapıya ulaşıp zile bastığımda yaklaşık 1 dakika sonra Aral kapıyı açıp baştan aşağı süzdükten sonra ıslık çalarak gecmem için yok verdi. Kapiyi kapatıp yanıma ulaştığında " kafana gore takıl güzelim ben buralardayım " diyip gitmisti. Tabiki gitmesi benim yararına olmuştu aksi taktirde kafamı şişireceğinden emindim. Kafamı kaldırıp kimin geldiğine baktığımda hepsi olmasa da çoğunu yüz olarak tanıdığımı farkettim. " Gazel" adımı söyleyen bukete baktığımda gülümseyerek bana bakıyordu. Bizim bölümden olsada bugüne kadar sadece merhabalaşmıştık. " Selam " diye agzimin içinde gevelediğimde aynı şekilde karşılık vermişti " yanımıza gelsene bizim kızlar var " ben tek başıma kalmak istedigimi söylerken birilerinin sürekli karşıma çıkması şanssızlığımın kanıtıydı. " Belki daha sonra, şimdi biraz takılayım" buket saf ve iyi bir kızdı yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle " tamam canım buralardayız" kafamı sallayıp büyük ve boş salona doğru ilerledim. Gürültülü müzik salonda adeta patlarken bedenimde iyi bir his bırakıyordu. Gözlerim tanıdık soğuk bakan bir çift göze rastladığında vücudumda alışılageldik bir titreme peyda oldu. İfadesiz ve soğuk bakışları bedenimde gezinirken rahatsizca kıpırdandım ve ayaklarıma komut vererek içeceklerin olduğu kısıma geçip yüksek bar taburelerine benzeyen sandalyeye oturdum. Adını bilmediğim renkli kokteyllere bakarken hangi rengi içecegime karar vermeye çalışıyordum. Kan kırmızısı renginde karar kildigimda elimi uzatıp zaten ufak olan bardağı ilk içişte bitirmiştim. Tadı vişneyi andırsada içinde alkol olduğunu biliyordum. İlk defa içki içmiyor olsamda yavaş gitmem gerektiğini biliyordum. Elimi sarı renkli olana uzattığımda onuda ayni şekilde bitirmiştim. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama fazla etkilenmediği gerçeği de ortadaydı. Hala acı çekiyordum , yaşadığım boktan hayat gün yüzü gibi ortadaydı her saniyemi hatırlıyordum duyduğum her hakareti çocukken kaldığım kilitli ve karanlık odayı.. hepsi zihnimde benimle dalga geçiyordu. Renkli şeylerden vazgeçip votka diye tahmin ettiğim şeyi bardagima doldurdum ve insanların çılgın danslarını izlemeye başladım. " Sencede çok hızlı degilmisin" kafamı Arala çevirdiğimde sorar gözlerle bana bakıyordu. " Bisey olmaz " en fazla sarhoş olup evime gidecektim .yanıma eğilip
" sarhoş olursan karışmam güzelim" tamda bunu istiyordum bende zaten . " Karışmanı istemiyorum, aslına bakarsan gitmeni istiyorum" yüzündeki alaylı siritma bir an olsun bozulmazken " oooo sert kız ! En sevdiğimden " biraz sarhoş olmuştu ve saçmalıyordu kulağına eğilip" siktir git Aral" diye fısıldadım. Siritarak yanımdan ayrıldığında derin bir nefes verdim. 2 bardakta votka olduğunu tahmin ettiğim şeyden ictigimde basımın döndüğünü hissediyordum ayağa kalktigimda biraz hava almanın iyi geleceğini dusunerek bardagimi tekrar doldurup bahçe diye tahmin ettiğim yere ilerledim. Sarsak adımlar atarak gözüme kestirdigim şezlonga ilerledim. Şimdi kendimi çok daha iyi hissediyordum beynimi yerinde hissetmedigim için hicbir şey dusenemiyordum. Elimdeki saydam içkiden biraz daha yudumladığımda bardaktan yansıyan bir çift siyah bot gorus acıma girdi. Uysalca bardağı indirip ifadesiz gözlerimi benden bin kat daha güzellikteki ifadesiz gözlerine çevirdim. Karşımda 2 tane hazar gordugumde iyice sarhoş oldugumun farkındaydım onun yanıma gelmesi kesinlikle kötüydü çünkü sacmalayacagimi biliyordum. " Maviş ?" Eşsiz güzellikteki sesini duyduğumda " benim bir adim var " diye mırıldandım kelimeler agzimdan tamamen izinsiz çıkıyordu gitmesi gerekiyordu aksi takdirde iyi şeyler olmayacaktı. " Oylemi maviş " yanıma oturduğunda artık hangisinin hazar olduğuna karar veremeyecek kadar kötü hissediyordum . Bardagimdaki son yudumuda içtikten sonra " öyle " diyiverdim. Şuan adımı bile hatırlayamıyordumki,  " hangisi sensin " ellerimi kaldırıp sağımdaki hazara dokunduğumda boşluğa gelen ellerim bu seferde soluma yol aldı. Elinin tersiyle elimi itip " kes şunu" diye tersledi. Birdenbire gelen aglama hissini bastırmaya çalıştıkça bu durumda olmam dahada ağlama hissi uyandırıyordu. " Senin derdin ne " soğuk ve umarsız sesi kulağıma ulaştığında aslında pekte umrunda olmadığını biliyordum . Acı dolu gulumsemem eşliğinde sol gözümden düşen yaş cok zıt dursada ben buna alışıktım. " Canım yanıyor" içimdeki esir cümleler özgür kaldığında bu yaptığımı hatirlayinca belki pişman olacaktim ama şuan umrumda değildi. Gözyaşlarım birbirini takip ederken ayaklandim. Benimle birlikte hazarda ayaklanmıştı. " Havuza gireceğim" sanki ben manda yavrusuyum demişim gibi bana bakan hazar " kasım ayindayiz maviş" bir adım attigimda bacaklarım birbirine dolandı ve son anda bir çift güçlü kol düşmeme engel olmuştu. Zayıf  kollarım kaslı kollarina tutunduğunda iyice çakır keyif olduğumun bilincindeydim. Elektrik çarpmış gibi ellerimi kollarından çekip havuza ilerledim. " Bu sefer kurtarmamış maviş" arkamdan varlığını belli eden buz gibi sesi beni üşütmeyi başarmıştı. Arkam dönük şekilde sağ elimi kaldırıp boşver manasında salladım. Birazdan yapacağım şey beni oldurmeyecekti sadece ayılmamı sağlayacaktır. Hazarın keskin bakışlarını sırtımda hissetsemde ilerlemeye devam ediyordum. Tam havuzun ucunu geldiğimde sudaki yansimama baktım. Ölmeyi isteyen ama bunu beceremeyen bir yanım vardı zaten bu hayatta neyi çok istediysem o şey kesinlikle olmuyordu. Son kez arkama baktığımda hazar umursamaz, soğuk ve mimiksiz yüzüyle bana bakıyordu , kafasını yapma manasında sağa sola salladığında omzumu silkip kendimi havuzun keskin soğuğuna bıraktım. Yüzmeyi bilmiyordum herşeyi eksiksiz öğreten babam bunu öğretmemişti. Yüzmeyi sevmezdim evimizin önündeki havuzu genelde ayaklarımı sokmak için kullanırdım. Çırpınmıyordum çünkü ne kadar çırpınırsam cırpınayım bi boka yaramayacağını biliyordum. Kendimi en dibe çekip oturdum ve kollarımı dizime doladim. Bu şekilde en fazla 2 3 dakika duracağımı biliyordum ama şuan bunun keyfini çıkarmaya çalışıyodum.. kaç dakika geçtiğini bilmiyordum ama artık nefesimin tıkandığını hissediyordum. Bu ben degildim, insanların beni bu şekilde güçsüz görmelerini istemiyordum hayatıma müdahil olmalarını hiç istemiyordum. Artık boğazıma yanmaya başlamıştı ve bilinçsizce aldığım nefesle birlikte cigerlerime su girmişti . Korkunun getirdiği panikle ard arda nefes almalarım bi sürü su yutmama sebep olmustu. Korkuyordum, korkum ölmekten değildi insanların arkamdan iğrenç dedikodular yaparak babama beni kötü hatırlamasını sağlamalarındandı. Artık hareketlerim yavaşça dururken yanan boğazının ve batan ciğerlermin acısından kurtulmak istiyordum. Gözlerimi kapatmadan son gordugum şey siyah bir adamdı...

Gözlerimi açtığımda hastane odasında olduğumu anlamam uzun sürmemişti burnumdaki şeyin ne olduğunu anlamaya çalışırken kapı aniden açıldı. Hazarın herzamnki ifadesiz bakışları beni bulduğunda yüzünde mimik dahi oynamadan kapıyı kapatıp yanimdaki deri koltuğa oturdu. Uykusuz gibiydi yada bu benim hayal dunyamdan ibaret de olabilirdi.  Neden burda olduğumu düşünmeye calisirken silik görüntüler hafizamı yavaş yavaş yoklamaya başlamıştı. Kesinlikle herkes öğrenmişti ve ne kadar aciz olduğum hakkında konuşmalar yapıp tez bile hazırlamışlardı.  Ayağa kalkıp yanıma geldiğinde titrek bakislarimi sert çehresine çevirdim. " Neden bu kadar çok ölmek istediğin hakkında bir fikrim yok maviş" yüzünü yüz hizama getirdiğinde neredeyse burunlarımız birbirine değecekti. Sıcak nefesini kulagima üfleyerek sözlerine devam etti" ama şunu bilki ölmene izin vermeyeceğim..."

Saklı UmutsuzlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin