Girdap

45 8 1
                                    

Hayatım herkese gore mükemmeldi. Dışardan görenler sürekli ne kadar şanslı olduğum hakkında saçma sapan fikirlerini söylerlerdi. Bilmedikleri tek şey hayatimin tamamen boktan olduğuydu. Kader denen şeye inanmazdım insan kendi kaderini kendi yazar derdim taaki annem ölene kadar. Eğer kaderimi kendim yazıyor olsaydım  asla annemin ölmesini istemezdim. Yalancı gülüşlerim vardı , bu konuda artık ustalaşmıştım kimse içten içe tukendigimin farkında değildi. Derin düşüncelerime ara vermemi sağlayan kapımın tıklatılmasıydı. Kafamı kaldırıp kimin geldiğine baktığımda Ayşe sultanın pamuk yüzüyle karşılaştım "güzel kızım kahvaltiya inmedin bende odana getireyim dedim" annem öldükten sonra en çok o sahip çıkmıştı bana kızı gibi görüp herşeyimle ilgilenmişti o bu dünyada sahip olduğum ve beni seven sayılı insandan biriydi . Hafif bir gulumsemeyle karşılık verip " zahmet etmeseydin , iştahım yok sultanım yemeyecegim" kaşlarını sahte bir kızgınlıkla çatıp " olmaz öyle kuzum, dersin var 2 saat sonra  aç karnına beynin çalışmaz " dersim olduğu aklıma gelince yüzümü buruşturup sultanımın hazırladığı mısır gevreğini kucağıma alıp yemeye başladım. Ayşe sultanın hala gitmediğini farkettigimde kafamı kaldırıp sorar gözlerle ona baktım " kuzum baban dün gece geç geldiğin için sinirlendi " dünün görüntüleri beynime şimşek gibi düşerken kaşık havada kaldı sahi ben dün intihar edecektim ama birisi beni kurtarmıştı. Bunu benim için değilde değerli uykusundan uyandırdığım için yapması da ayrı bir ironiydi. " Gazel! " Babamın sesi ortama çığ gibi düşerken gevreği yavaşça yanıma bırakıp yataktan kalktım , tam kapıdan çıkarken Ayşe sultanın sesini duymam ona dönmeme sebep olmuştu" aman kuzum bağırırsa bile sen sesini çıkarma " uysalca kafamı sallayıp odadan çıktım ve çıplak ayaklarımla merdivenlerden aşağı indim. Babamın yanına ulaştığımda ifadesiz bakışlarımı ona yönelttim otoriter bir şekilde ayak ayak üstüne atmış ve sinirli bir şekilde bana bakıyordu. Onun ünlü bir iş adamı olması yada eğitimli bir insan olması bana gelince asla işlemiyordu acımasız bir şekilde bağırıp yine acımasız bir şekilde dovebilirdi tabiki bu her zaman olmazdı sınırları vardı ve o sınırları aştığımda mayın patlardı. " Gece neredeydin de o kadar geç geldin " gece 4 gibi evde olmustum kacta geldigimi nereden bildi diye dusunurken sitenin güvenliği aklıma gelince sessiz bir küfür mırıldandım. Cevap bekleyen gözlerle bana bakarken ne diyecegimi dusunuyordum yalan söyleyemezdim çünkü hemen anlardı . Dudaklarımı aralayip " biraz kafa dinlemek istedim " söylediklerim onu tatmin etmemiş gibi hiddetle ayağa kalkıp " neredeydin " diye tısladı "ben.. bilmiyorum uçurum gibi bir yerdi" sabır dilenir gibi gözlerini kapatıp " şimdi gitmem gerek akşama konşacağız seninle" uysalca kafamı sallayıp odama ilerledim yine canımı yakmayı becermişti bazen keşke diyordum, keşke ben doğmasaydım da annem ölmek zorunda olmasaydı.. Dolabımın karşısına geçip siyah yırtık bir kotla siyah bir kazak giydim ve arabamın anahtarını alıp evden çıktım. Kapının yanında bir dakika temiz havayı içime çekip gökyüzüne baktım aklıma dün kendimi öldüreceğim gelince ister istemez kendimi sorguladım ben bu kadar güçsüz değildim sadece yorulmuştum anlatamadıklarımdan, anlayamadıklarımdan.. Arabama bindim be üniversiteye hic gitmek istemeyen yanımı susturdum babam her zaman en iyisi olmamı isterdi hataya asla tahammül edemeyen bir adamdı bu yüzden arkadaş çevresi hiç olmadı bunun bana ayak bağı olacağını ve bana saçma sapan fikirler verebileceklerini söyleyen babam tabiki bundan mahrum etmişti. Tek dostum Ayşe sultanımın kızı dolunaydı benden bir sınıf ustte olsada aynı yaştaydık. Üniversite tercihini  o olduğu için ve tabiki en iyisi olduğu için ona gore yapmıştım yada babam tarafından yapılmıştı. Aynı bölüm de okumasakta aynı binanın içinde olmak bile yetiyordu. Üniversitenin otaparkına giriş yaptığımda herkes kendi âleminde takılıyordu, geniş arkadaş grupları , sevgililer bir arada mutlu gözüküyorlardı. İnsanları mutlu gormek beni biraz daha umutsuzluğa teşvik ediyordu. Hiç aşık olmamıştım mesela görüştüğüm erkeklerle bir şeyleri unutmak için yani vakit öldürmek için gorusuyordum. Masum değildim içimde öldürdüğüm binlerce insan vardı en önemlisi de kendimin katiliydim. Ben,  acının beni yoğurmasına alışmıştım. Ben, acının ta kendisiydim...
Sıkıcı bir İngilizce hazırlık dersinden sonra üniversitenin içindeki cafeye doğru yavaş adımlarla ilerliyordum. " Gazel , gazel" adımın seslenildigini duyduğumda arkama dönüp dolunayın her daim parıldayan yüzüyle karşılaştım. Yanıma gelip kollarını boynuma doladıktan sonra kocaman gülümseyerek " bugün sendeyim annemle konustuk" Ayşe sultanın bunu bilerek yaptığını tabiki biliyordum babamla akşam ki kavgamızı elinden geldiğince ertelemeye çalışıyordu fikrince bunun için ona minnettardım .. Dolunaya guumsemeye çalışıp " çok sevindim " dedikten sonra cafeye ilerledik. Dolunay yanında gülmek zorunda olmadığım nadir insanlardan biriydi.. "Biliyor musun bizim bölüme yeni biri gelmiş. Çok farklı biri sanırım üçüncü yılı" kafamı dağıtmak için böyle yaptığını biliyordum onun umrunda olmazdı boyle şeyler birkez daha varlığıyla şükrettim ve minnet dolu gözlerimle hayat dolu gözlerine dolu dolu baktım...  Hayat bana turlu oyunlar oynamıştı ilk olarak annemi benden almıştı, yerine acımasız ve sevgisiz bir baba vererek bir tekme daha atmıştı . Yinede sabretmiştim ve hala ediyordum anneme verdiğim sözleri tutmaya çalışıyordum ne kadar başarılı olduğumu bilmiyordum ama kendimi öldürmek istediğim gerçeği aklıma gelince başarısızlığım yüzüme tokat gibi çarpıyordu. Kim olduğum nelere sahip olduğum babamın ne kadar zengin oluşu umrumda değildi insanlara gore bencillikti yaptığım ama benim hayatımı ben yaşıyordum. Bir odalı bir evde  kalıyor olsam ve babam beni çok sevse annem yanımda olsa hergun şükrederdim. "Sende bi haller var gazel anlat bakalım " düşüncelerimi çekmeceye kapatıp Dolunaya herhangi bir cevap düşündüm eğer ona anlatırsam bana çok kızardı gözlerimi kaçırıp "yok .. yok ne olacak herzaman ki şeyler" inanmadığını belli eden homurtular çıkarıp alaylı bir gülüş sergiledi. " Neyse bu gece uzun bebeğim görüşecez" dersimin başladığı aklıma gelince masanın üzerindeki kitaplarımı alıp ayaklandim " dersim var çıkınca seni ararim birlikte gideriz" aceleyle yere bakarak çıkışa yönelirken sert bir şeye carpmam bütün kitaplarımı yere sermişti hiçbir şey demeden eğilip kitaplarımı toplarken bir çift siyah botta benimle eğilip "bedel sayın ikiye katlandı küçük hanım" duyduğum bedenimde şok etkisi yaratırken uysalca kafamı kaldırdım "sen ...... nasıl" ifadesiz yüzünde bir mimik dahi oynamazken yavaşça yerinden kalktı kitaplarımı toplayıp kalktığında çoktan cafenin içine ilerlemişti. Ve benim ödemem gereken bedeller boyumu geçmişti....

Saklı UmutsuzlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin