Karanlık bir hortum gibi beni içine alıyordu ve ben engel olamıyordum. Daha doğru olmak istemiyordum. Ben karanlığın kızıydım, karanlıkta kaybolmuştum ve kimse bulmak için çabalamamıştı...bugüne kadar. En çok da ennemin hasretini çekiyordum. Kokusu nasıldır acaba diye düşünüyorum bazen, gülüşünü merak ediyorum. Kızım diyişini... Bugüne kadar merak ettiğim şeyler aslında tam olarak bunlar değildi. Baba sevgisi nasıldı mesela sahiplenildiğini hissetmek, başarımı onunla paylaştığımda 'neden daha iyisi değil' yerine ' aferim benim güzel kızıma ' demesi için çok şeyimi feda edebilirdim. Şöyle bir düşündüğümde zengin olmanın hiçbir faydası olmadığını aksine zararı olduğunun farkındaydım. " Yine mi yalnızsın" kulaklığımı kulağımdan çeken Arala öldürücü bakışlarımı yolladım ve okuduğum kitabı yanima bıraktım. Etrafa göz gezdirdiğimde bazı kızların kıskanç bakışlarını görebiliyordum. Tekrardan Arala dönüp" yine ne var Aral" diyerek onu taklit ettim tamamen neşeden uzak bir sesle. " Hazarla ne yaptınız" göz kırparak sorduğu sorunun altında ki imayı anlamasamda " neden ona sormuyorsun" diyerek gitmesini diledim. " Kendisi abim olabilir güzelim ama bu beni yumruklamayacağı anlamına gelmez değil mi" duyduklarım bende şok etkisi yaratırken bunu gizlemeyi başaramamıştım. " Bilmiyor muydu" oda en az beni kadar şaşkın bir şekilde bana bakarken kafamı olumsuz anlamda salladım. " Sen.. gerçekten bir bok bilmiyorsun" alaycı sesine göz devirip" bilmek istediğimi söylemedim" aslında deli gibi merak ediyordum ama bunu ona söyleyemezdim. " İstemediğini de söylemedin"
Çünkü bilmek istiyor
İç sesime göz devirdikten sonra omuz silkip ayaklarımı uzattım. Çimler gerçekten insana iyi hissettiriyordu ve tüm kötü enerjimi atmami sağlıyordu. " Baksana.. arkadaş olduk mu artık" bu çocuk ne kadar çapkın ve play boy olsada masum ve temiz bir kalbe sahipti. Sonuçta kızları zorla şey etmiyordu bunu onlar istiyordu. Yinede ben sınırlarımı biliyordum sağolsun bunuda babam öğretmişti. Tam ağzımı açmıştım ki aralın kafasına yediği şaplak geri kapatmama neden olmuştu " pezevenk her yerde seni arıyorum" Hazar bey arala hiç de kibar olmayan bir şekilde konuşurken herzaman ki ifadesiz maskesi suratında takılıydı. Her kelimesi ve her harfinden buzlu sular damlıyordu. Onu bir türlü çözemiyordum hayatımda gordugum en ifadesiz ve soğuk çocuktu. " Nolduki" Aral abisinin kelimelerine alışık olduğu için hiç gocunmadan neşeyle güle biliyordu. Tamamen zıt kişilikli insanlardı, bir hiç gulmeyen diğeri ise gülmekten asla vazgeçmeyen. " Şirkette iş varmış siktir git ne varsa hallet" Aral sıkıntıyla inleyip abisine döndü" seni aradıklarına gore seninle ilgilidir" hazar umursamazca cebinden sigarayı çıkarıp dolgun dudaklarına götürdü. " Pekâlâ seksi sekreterinle birazda ben oynaşabilirim" Aral bu cümleyle birlikte aniden ayağa fırlayıp" tamam tamam ben oynaşırım... şey yani ben işleri hallederim" sacmalayip giden aralın arkasından gülümsememi gizleyememiştim. " Siktiğimin pezevengi" kaşlarımı çatıp durmadan küfür eden soğuk adama çevirdim gözlerimi" çok terbiyesizsin" ama ben bunu söylemeyecektim ki ahhhh!! Sigarasını keyifle içen hazar hiç istifini bozmadan " öylemiyim maviş" diye sordu kafamı sallayıp dediklerimi onay verirken oda omuz silkmekle yetinmişti. Söz olayı aklıma gelince ne kadar sormak istesemde terslemesinden Korkuyordum ama içimde meraktan tırnaklarını yiyen kız sormam için baskı yapıyordu sıkıntıyla derin bir nefes verip ellerimle oynamaya başladım" sor hadi" hazarın sesiyle kafami ona çevirip anlamamazlıktan geldim " neyi sorayım"
"sabahtan beri doğuracak kedi gibi hareket ediyorsun maviş " anlamıştı işte pekâlâ bu benim için bir işaret olabilirdi derin bir nefes daha alıp cesaret aşıladım kendime. " Söz olayını bana anlatacak mısın" hazar bariz bir şekilde gerilirken cevap vermeyeceğinden emin olmuştum. " Henüz değil " en azından birgun anlatacağını söylemişti ve ben azda olsa rahatlamıştım. " Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum" kendi kendime mırıldandığım kelimeleri yüksek ihtimalle anlamamıştı. " Bende maviş .... bende" ne yani anlamışmıydı ama onun anlaması benim kafamın daha çok karışmasına sebep olmuştu. Dikkatle baktığımda sağ dizini kırmış sol dizini uzatmıştı kafası yere eğikti ve bir kadını kıskandıracak parlak ve kavisli saçları alnına dökülmüştü. İcimden saçlarına dokunup geriye yatırmak gelsede onu izlemeye devam ettim. " Gazel" ismimi çığıran arkadaşıma baktığımda koşarak yanıma geliyordu. " Dersim bitti gidebilirizz" sevinçle şakıyan arkadaşım hazarı gordugunde şaşkınca bana bakıyordu. Ne iş dercesine göz kirpinca omuz silkmekle yetindim. Ayakta durmuş beni bekleyen dolunay hadi dercesine gözüme baktığında" gidelim öyleyse" diyip yavaşça ayağa kalktım tam ikinci adımımı atacaktımki hazarın" maviş " diyen sesini duydum arkami dönüp ne diyeceğini beklerken kırdığı dizinin arkasından okuduğum ve unuttuğum kitabımı çıkarıp elinde salladı. Salaklığıma bir kez daha lanet edip çok uzaklaşmadığım mesafeyi kapatıp elinden kitabımı almak için elimi uzattım ve kitabı kavradım ama hazar kitabı bırakmak yerine çekince ona doğru eğilmek zorunda kalmıştım. Sıcak nefesini boynuma çarparken bırakmasını bekliyordum ama bırakmak yerine öylece bekliyordu. " Unutkan maviş... bundan hoşlanmadım. " Kitabı bırakmasıyla dengem sarsılmıştı ama anında toparlanıp elinden alıp dolunayın yanına ilerledim...Sıkıcı ve dolunayın sorularıyla geçen kırk beş dakikalık yolculuktan sonra eve ulaşmıştık. Tanıdık siyah arabayı gordugumde ister istemez gerilmiştim sanki bir anda kanım çekilmişti ve ben kapıyı açacak dahi dermanı ellerimde hissetmiyordum taki kapim dolunay tarafından açılana kadar... Kapıya ulastığımızda cantamdaki anahtarımı çıkarttım ve uyuşuk hareketlerle kapıyı açıp eve girdim. Ayşe sultan güler yüzlü bir şekilde bizi karşılayıp sarıldıktan sonra günümüzün nasıl gectiğiyle ilgili sorular sordu. Hala babamı görememiştim ve acaba burda yokken yaptıklarımdan haberdar mı diye merak ediyordum. " Baban çalışma odasında kuzum " Ayşe sultan derdimi anlayıp merakımı giderdiğinde kafami sallayıp odama çıktım dolunayda hala hocayla nasıl ters düştüğünü anlatıyordu. Babamın yanına uğramam gerektiğini biliyordum aksi takdirde laf yiyecektim. Çalışma odasının kapısına gidip tıklattığımda soğuk ve gür sesi dışarı yankılandı. İçeri girdiğimde kafasını kaldırmadan dosyalara bakmaya devam ediyordu. " Ne vardı" mesafeli ve umursamaz sesi buraya gelmemin ne kadar saçma ve gereksiz olduğunun kanıtıydı. " Ben şeyy... hoşgeldin diyecektim." Aslında neden geldin demek istesemde bunu ona söyleyemeyeceğim için sustum. Kafasını kaldırıp yüzüme baktığında ela gözlerinde hiçbir ifade geçmiyordu. "Projeni teslim ettin mi" keşke bir hosbulduk deseydi belkide mutlu olacaktım ama o asla kendinden taviz vermeyen katı bir adamdı. " Daha 1 haftam var" kalemi elinde çevirmeye başladığında" çizdin mi " diye sordu. Hayir çizmemistim ve bunu duyunca kesinlikle sinirlenecekti. " Hayir daha zama-" sozumu sinirle kesip " ne kadar zamanın olduğu umrumda değil 1 gecede berbat bir çimimi begenirsin yoksa günlerce uğraşılmış bir çizimimi" adeta kukreyen babama bakıp sıkıntıyla iç geçirdim belkide hakliydi ama bu kadar bağırması kalbimdeki yaralara bir tane daha eklemişti. " Üzgünüm, bugün başlayacağım" kalemi masaya sertçe bırakıp" hataların artıyor, bugünlerde aklın bir karış havada kendine gel! Finallerin baslayacak" diyip ayağa kalkan babam sert adımlarını parkeyle birleştirip tok bir ses çıkartıyordu. Önüme gelip iki kolumu tutup sıktığında acısını belli etmemek için dişlerimi sıktım onun darbeleriyle yıkılmayacaktım. Ben, bugüne kadar acının her turlusunu yaşamıştım yeri geldiğinde tokat bile yemiştim bu yaptığı artık umrumda bile değildi" ve sen gazel hanım bölümünde 1. Olmazsan olacaklara karışmam " ellerini çektiğinde kollarının kızardığından emindim. Hiçbirşey demeden dışarı çıkıp odama attım kendimi. Dolunay tekli koltuğumda oturmuş heyecanla beni beklerken geldiğimi gorup yanıma koştu" ne oldu rengin solmuş yine , anlat bana güzelim" benim için endişelenmek ne kadar hoşuma gitsede bunu ona yapmaya hakkım yoktu. Yanından geçip Dolabımın karşısına geçtiğimde rahat birşeyler arıyordum. " Hiçbir şey olmadı... herzamnki şeyler" doğruydu bu benim için çok doğaldı artık ne şaşırıyor nede eskisi gibi kendimi bitiriyordum. Siyah bir tayt alıp yatağın üzerine firlattim siyah bir kazak daha fırlattığımda Dolabımın kapağını kapatıp üzerimdeki kazagi ve gömleği sıyırdım ve çıkardığım yeni kazağı kafamdan geçirdim" bir yeremi gideceksin" sorusunu eş geçip " arkanı dön "dediğimde dediğimi yapıp arkasını döndü" soruma cevap versene" cırlamasını eş geçip şortuda çıkardım " evet " çoraplarıda çıkardığında çıplaklığım gözle gorulur haldeydi. " Nereye" ne meraklı bir arkadaşa sahiptim ben böyle" çizim yapacağım bir yere" taytıda giyip resim çantamı aldım arabamında anahtarını alıp cebime tıkıştırdığımda dolunayla birlikte odadan çıktım. Babama soylememe gerek yoktu çünkü gece 12 ye kadar anlaşmamız vardı. Aşağı indiğimizde ayşe sultan sorar gözlerle bana bakıyordu" ben çizim yapmaya gidiyorum geç olmadan gelirim" Ayşe sultan gulumseyip " dur kuzum " diyerek dolaba yöneldi içinden streçle kaplı bir sandviç çıkardığında gulumseyip elinden aldım ve yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Aynı işlemi dolunayada yaptığımda oda aynısını bana yapmıştı" yarın okulda gorusuruz" diyerek mutfaktan çıktım ve koşar adımlarla Arabama ilerledim. Gideceğim yeri biliyordum her ne kadar orda ölmeye calissamda benim huzur noktam gibiydi. Hava yeni yeni kararırken biraz hızlı olmam gerektiğinin farkındaydım. Yaklaşık 1 saatlik yolculuktan sonra gelmistim. Siyah resim çantamı elime alıp kenara gitmeye başladım etrafı göremesemde telefonumun feneri işimi görürdü. Uçurumun kenarına geldiğimde sakin hareketlere oturdum ve ellerimi arkama yaslayıp kafamı geriye attım. Temiz bir havayı cigerlerime çektiğimde daha sakin hissediyordum. Hala tam olarak rahatlamadığımı hissedip hızlıca ayağa kalktım ve var vucumle çığlık atmaya başladım. Bir el ağzımı kapadığında çırpılarak kurtulmaya çalıştım ama tanıdık ses beni alaşağı etmişti" yine mi maviş" hazarın hiçbirşey belli etmeyen negatif ve keskin sesini duyduğumda şaşkınlık tüm bedenimi alt etmişti. Bir anda gelen aglama hissiyle ellerim yakalarına tutundu bu olanlar şuan tamamen benden izinsiz oluyordu. " Sen.. senin kim olduğun umrumda değil" ağzımdan çıkan kelimelerle adeta dejavu yaşıyorduk. Biraz daha yaklaşıp" sözünü tutmana ihtiyacım var , acımı bitirmene ihtiyacım var. Sana ..... ihtiyacım var"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Umutsuzluk
Teen FictionCanım yanıyordu. Ölümün kıyısında kaybolan benliğimle savaşıyordum ve kaybediyordum. İçim alev alev yanarken donuyordum. Ölüm bana kahkalarla gülerken bitmesini bekliyordum... Gözleri o kadar soğuk bakıyordu ki içimin titremesine engel olamıyordum...