Bugüne kadar kimseye ihtiyaç duymadan yaşamaya çalışmıştım. Elbette tökezlediğim zamanlar oluyordu ama o anlarda yanımda hep dolunay yada Ayşe sultan vardı. Şimdi ise içimdeki birine ihtiyaç duyan yorgun kızı susturamıyordum. Şöyle bir dusununce kolay şeyler yasamadığımın farkındaydım sadece takmamaya çalışıyordum. Ne kadar başarılı olduğum ise tartışılırdı. Hayatım tek düze bir şekilde devam ederken tuhaf bir şey oluyor ve soğuk ve umursamaz bir adam çıkıyor karşıma. Kim olduğunu neden bana yardım ettiğini bilmesemde belkide bunun için ona ilerde minnettar olacaktım yada olmayacaktım. Gidecekti.. verdiği sözü yerine getirip hiçbir şey olmamış gibi gidecekti. Ve ben bir yıkım daha yaşayacaktım yada ona minnettar olan bir gazel olacaktım. Hangisi olmak istediğimi bende bilmiyordum ona alışmak istemiyordum. Gideceğini bile bile buna izin veremezdim. Karşımdaki çaresiz kız tamda beni anlatıyordu. Son bir darbeyle gölgelerini ekleyip resim fırçamı yanımdaki masaya bıraktım. Ellerime baktığında siyah ve beyazın birbirine karıştığını gördüm. Boyadan asla rahatsız olmazdım çünkü beni hayata bağlayan en büyük etken resim ve resimle ilgili olan herşeydi. Kendime ait küçük atölyem de resim çiziyordum ve kafamdan son yaptığım saçmalığı atmaya çalışıyordum. Resim çizerken bunu başarmış olsamda şuan bir şey değişmediğinin farkındaydım. Ben hazara ona ihtiyacım olduğunu söylemiştim. Bunu hangi akılla yaptığımı bilmesemde içimdeki çaresiz ve üzgün kız iyi yaptığımı söylüyordu. Aşağı inip projeme kaldığım yerden devam etmem gerekiyordu ama içimden yapmak gelmiyordu. Bu bölümü okumak istemiyordum, resim öğretmeni olup küçük bir kasaba yada ilçede huzur bulmak istiyordum. Yavaşça yüksek taburemden kalkıp üzerimdeki ortuyu çıkartıp fırçanın yanına bıraktım resmini kurumaya bırakıp atölyemden çıkıp kendi yatak odama ilerledim. Ayşe sultan bugün yoktu ve benimde dersim yoktu. Evde tek basımaydım ve oldukça sıkılıyordum. Telefonumu elime aldığımda uç cevapsız aramayı gordum. Tam kim olduğuna bakacakken tekrar zil sesim odayı doldurdu . Aralın aradığını görüp açtım ve kulağıma götürdüm. " Efendim" soğuk ve yorgun sesimin aksine sıcak ve canlı sesi kulağıma doldu. " Naber guzellik" ne kadar bok gibiyim demek istesemde " iyidir" demekle geçiştirdim. " Bende iyiyim saol ya" göz devirme işimi bitirip" ne oldu aral" diye sabırsızca sordum. Yapmam gereken bir proje vardı. " Ya ben projeyle ilgili aramıştım seni , aklıma bir bok gelmiyor kağıt bana ben kağıda bakıyorum" dersin hocası 'hayalinizdeki ev ' adlı bir ödev vermişti içini nasıl hayal ediyorsak o şekilde dizayn etmemizi istemişti bu benim için oldukça basit olsada Aral için oldukça zor gibi görünüyordu. " Bu durumda ben ne yapabilirim " ne yapabilirimdim ki sonuçta aynı seviyedeydik. " Ben okulun ordaki cafedeyim gelsene, belki bana yardım edebilirsin" şöyle bir dusundugumde mantıklı olabilirdi hem bende sıkılmıştım. " Pekâlâ malzemen varmı" derin bir of sesi duyduğumda olmadığını anladım" anladım Aral 1 saate ordayim" diyip telefonu kapattım. Dolabımın karşısına geçip siyah opak çorap köyü yeşil günlük mini bir elbise ve üzerine siyah deri ceket giyip boynuma kalın bir fular doladım(multide). Resim cantamin içine gerekli şeyleri koyup botlarımı ve anahtarlarımı alıp evden çıktım. Fazla trafik olmadığı için hızlı gelmistim. Cafeden içeri girdiğimde aralı koşede kahve olduğunu tahmin ettiğim şeyi içerken gordum. Yanına gittiğimde kahvesini bırakıp gülümseyerek selam vermişti aynı şekilde karşılık verdiğimde geldiğim için teşekkür edip susmuştu. Elimi kaldırıp garsonu çağrıldığımda 1 dakika sonra yanımda bitmişti. " Sade bir kahve alabilirmiyim" garson başıyla onaylayıp yanımdan ayrılmıştı. " Gazel abim de geliyor umarim senin için sorun olmaz" duyduğum şeyle dona kalırken ifadesiz kalmaya çalıştım ürkek hareketlerle başımı sallayıp olmayacağını söyledim. " Aslinda ilk önce ondan yardım istemiştim ama şirkette işi varmış gelemem demişti seni aradıktan sonrada mesaj atmış geliyorum diye" hazarın ne gibi bir yardımı olabilirdiki Aral düşüncelerime tercüman olup " abim çift ana dal yapıyor hem hukuk hem mimarlık okuyor" şaşkınca onun hakkında yeni edindiğim bilgiyi hafizama kaydedip gelen kahvemi yudumladım. " Ben gideyim o zaman" Aral heyecanla" hayir hayır senin fikirlerin daha önemli sonuçta biz iç mimar o dış" içimdeki gümbürdemeye anlam veremesemde sessizce kahvemi yudumladım. Karşımdaki sandalye seslice çekilirken onun geldiğini biliyordum ama yüzüne bakamıyordum. " Hoşgeldin abi" hazarın homurtusunu duyduğumda içimden mideme kurtçuklar savaş açmıştı sanki. Aral ise ilk defa abi diyordu yanımda belkide onceden de diyordu ama benim haberim yoktu. Göz ucuyla hazarın garsonu çağırdığını gormustum" sade kahve" sogukca kurduğu iki kelimelik cümlesi çocuğun hemen işini yapması gerektiğini belli ediyordu. Yanımızdan ayrılan garsonla sessizlik can sıkıcı bir hal almıştı" siz sevgili misiniz" hazarın sert ve umursamaz sesi kulaklarıma dolduğunda sakinliğimi bozmadan aralın cevap vermesini bekledim kafam hala eğikti ve yüzüne bakmaya cesareti edemiyordum. " Yok be abi bu güzellik arkadaşım, yada ben onunla arkadaş olmaya çalışıyorum desem daha doğru olur " hazarın aslında çok da umrunda olmayan konu kapandığında rahatlamıştım. İkisinin işten açtığı konudan sıkılmıştım ama bunu dile getiremiyordum. " Kenan altunla iş bağlamaya çalışıyor..." aralın sesini duyduğumda daha doğrusu babamla iş yapmaya çalıştığını duyduğumda" babamla mı" cümlesini kestiğimde aralın şaşkın hazarın ise onuk olduğunu tahmin ettigim bakışları beni buldu. Çünkü hazara hala bakamıyordum" Kenan altun senin baban mı" maalesef babam demek istesemde kafami sallayıp dediklerini onayladım" ohaa çok şaşırdım... tabi ya gazel altun" sonunda jetonu dustugunde arkasına yaslanıp rahat bir pozisyon buldu. " Çok inatci bir baban var bir türlü oerak olmayı kabul etmiyor" onu birde bana sorun demek istesemde ağzımın içinde birşeyler geveleyip sustum " yada şerefsiz" hazarın iğneleyici sesini duyduğumda hala bakmamakda ısrar ediyordum. " Abim çok şakacıdır gazel " diyip yalandan bir kahkaha attığında hazarın" hassiktirr" diyen sesini duymuştum. Hiçbirşey demeyip yanımdaki resim çantamı çıkardığımda Aral eski pozisyonunu alıp masaya yaklaştı. " Nasıl yardımcı olabilirim sana" Arala ithafen sorduğum soruya cevap alamayınca kafamı kaldırıp Arala baktım yüzünde tuhaf bir ifadeyle cevap çıkardığım boş kağıda bakıyordu. " Şuan sadece taslak yapacağız" Aral kafasını sallayıp bir tane resim kalemin aldı eline" aslında hayalimdeki ev şato gibi birşey" aklıma sihirli annem deki dusununce şatosu geldiğinde hafifçe dudağım yukarı kıvrıldı ama kimse gormeden anında ifadesizliğime büründüm. Aral elindeki kalemle çizmeye başladığında gözlerimle çizgilerini takip ediyordum. Yaklaşık 15 dakika sonra kaba taslak birşey ortaya çıktığında gözümü rahatsız eden çizgileri silmek için kağıdı önüme çekecektim ki bir el buna engel olarak kağıdı tuttu. Ona bakmadan " bırakır mısın" dediğimde dusunur gibi homurtular çıkarıp" bilmem bırakır mıyım sence" dedi." Sen bilirsin nasıl olsa odev benim değil" ona sunduğum meydan okuma bni oldukça şaşırtmıştı. " Kalk lan karşıya geç" Aral abisinin lafını ikiletmeden kalkıp başıma dikildiğinde isteksizce yerimden kalkıp aralın kalktığı sandalyeye oturdum. Yanımdaki sandalyeye oturmak yerine beni yerimden kaldırması oldukça sinir bozucu olsada ses çıkarmadım. Hazarın yanına geçtiğimde huzur veren karamel kokusu burun delikleri mi sızlattı. Hiç durmadan sabaha kadar bu kokuyu çekebilidim ve asla şikayet etmezdim. Kağıdı önüme çekip yanlış olan yerleri sildiğimde kalemi alıp doğru bir şekilde çizmeye başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra bittiğinde kalemi masaya bırakıp soğumuş kahvemden bir yudum aldım. Ama benim kahvem aralin yanında duruyordu olan şeyi idrak ettiğimde kulaklarımın yandığını hissettim. " Üzgünüm ben ...dalmışım" hazarın kahvesini icmistim ve kendimi mal gibi hissediyordum. " Sorun değil maviş" diyip elimden kalemi aldı ve evin dışına br hareketlilik çizerek bitirdi. Soyle bir baktığımda gayet güzel olmuştu. Arala dönüp" içini sen halledersin , benim kalkmam gerek" Aral memnuniyetlerini gözlerime bakıp" teşekkür ederim ama sana birşey soracağım" ne soracağı hakkında bir fikrim olmasada kafamı sallayıp bekledim. " Babanla iş yapmaya çalışıyoruz ancak bir türlü yanaşmıyor sen onu daha iyi tanırsın eminim bir prensibi vardır yada zaafı" neden bu kadar babamla iş yapmak istediğini anlamasamda bir dusundugumde kesinlikle mükemmeliyetçi bir adamdı" kendisi hataya asla tahammül etmez sizinle iş yapmıyorsa ya buna gerek duymuyordur yada bir eksiğiniz veya da hatanız vardır" araçların da durumu oldukça iyiydi çoğu şirketle anlaşma yada herneyse ondan yaptığını biliyordum. Babamla ise herkez iş yapmak istiyordu ama babam sadece en iyileriyle iş yapıyordu. " Tamam o zmana ben kaçar babamal konuşayım bir daha gözden geçirelim anlaşmayı" Aral gittikten sonra bende kalkmak için ayklaklanmıştım ama hazarın omzumu sıkan eli beni sandalyeye geri oturttu. " Bana bak" sert ve otoriter sesine inat bakmayıp ellerimle oynadım" bana bak maviş" diyip elini çeneme uzattı ama dokunmasına izin vermeyin kafamı geri çektim sinirle gerilip bir eliyle kafamı tutup diğeriyle ceneme dokundu yada sıktı" sana... bana bak dedim" amacı neydi bu adamın allah aşkına elimi kaldırıp elini çekmeye çalıştığımda korkak ve titrek bir nefes boğazımdan çıkıp 2 santim uzağımdaki hazarın nefesine karıştı. Gideceğini bile bile ona izin vermeyecektim. Ona izin vermem demek yeni bir yıkım sahibi olmak demekti. " Senin derdin ne" bağırarak sorduğu soruyla cafedeki meraklı gözler bize dönmüştü. Onlara aldırmayıp " bana bak " dediğinde inat edip bakmadım. " Lanet olsun bana bak " bu seferde tislayip söylediği sözler karşısında direnemeyip soğuk bakışlarımı ona çevirdim. Eli anında gevseyip bıraktığında geri çekilmemişti . " Neyin var" aslında hiçte umrunda olmayan soruya vereceğim cevabı biliyordum. " İstemiyorum" anlamayan gözlerle bana bakıp ne olduğunu çözmeye çalışıyordu. Gözlerini kapatıp yavaşça geri açtığında" neden " diye sordu. Anlamıştı o zeki bir adamdı buna şüphem yoktu." Bir nedeni yok" diyip bir anlık boşluğundan yararlanarak hızlıca masadan esyalarımı toplayıp kendimi dışarı attım. Arabamın kilidini uzaktan açıp koşar adımlarlarla ilerledim. Tam kapıyı açmıştım ki bir el buna engel olarak kapıyı geri kapatıp kapıyla kendi arasında beni sıkıştırdı. Ellerimi itmek için kaldırdığımda benden önce davranıp ellerimi camda sabitledi. " Sana ne demiştim" isteklerin umrumda değil demişti ama onunda ne istediği benim umrumda değildi" sen beni bir karanlıktan çıkarıp diğerine atmak istiyorsun.. sen beni bitirmek istiyorsun..." güçsüz çıkan sesime lanet edip korkusuzca ona bakmaya devam ettim. " Unutma Bu bir çıkar ilişisi senin karanlıktan çıkmaya benim ise seni oradan çıkarmaya ihtiyacım var..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Umutsuzluk
Teen FictionCanım yanıyordu. Ölümün kıyısında kaybolan benliğimle savaşıyordum ve kaybediyordum. İçim alev alev yanarken donuyordum. Ölüm bana kahkalarla gülerken bitmesini bekliyordum... Gözleri o kadar soğuk bakıyordu ki içimin titremesine engel olamıyordum...