Bedeller

44 4 3
                                    

Acı insanı olgunlaştırıyordu. Henüz 19 yaşında olmama rağmen kendimi yaşlanmış hissediyordum. Benim yaşıtlarım gülüp eğlenirken ben odamda hissizlige gömülüyordum. Mutluluk kavramını unutalı çok uzun zaman olmuştu, ben acıdan doğmuştum. Annem, ben doğarken olmuştu. Onu özlüyordum resimlerine baktığımda gittikçe ona benzediğimin farkına varmam uzun sürmemişti. Belkide babam beni gordukce onu hatırlıyordu ve bunun acısını benden çıkarıyordu. Artık alışmıştım hakaretleri, boş yere sinirlenmeleri umrumda değildi. Ayakta durmayı ogreniyordum ama aslında çoktan yıkılmıştım .. " bunu ne zaman cizdin gazel" dolunayın elindeki resmime baktığımda intihar etmeye kalkışmadan 1 gün önce cizdigim resim olduğunu gordum " 2 gün önce" sadece herzaman ki basit çizimlerimdendi. Çatı katında bana ait ufak bi atölyem vardı çoğu zaman rahatlamak için resim cizerdim. Bu konuda da ustalaşmıştım babam hep en iyisi olana kadar asla pesimi bırakmazdı küçükken aldığım resim, piyano , bale kursları bunun kanıtıydı. Aslında bunların hiçbirini istemiyordum sadece biraz sevmesi yeterliydi herşeyi veren babam en çok ihtiyacım olan şeyi benden esirgemişti. Çok gülen çok ağlar derlerdi sırf ağlamamak için hiç gulmezdim ben mutluluğa hasret guluslerimin esiri olmuştum. Kendimi lanetlenmiş gibi hissediyordum belkide öyleydim. " Hadi anlat artık " işte sorgu başlıyordu anlatsam rahatlardim biliyorum ama o cesareti kendimde bulamiyordum. Elimdeki kahvenin sogudugunun farkındaydım ama yinede bitirmek için büyük bir yudum alarak " gittikçe battigimi hissediyorum dolunay ben.... ben annemi özledim" hiç görmediği birini ozlermi insan diye düşünüyordum bazen ama ben annemi görmediğim halde onu bir kere gormek için canımı dahi verirdim . Dolunaya baktığımda aynı çaresizliği onunda gözlerinde gormustum bana acimiyordu aksine beni en iyi anlayan oydu annesi yanında olmasına rağmen benimle birlikte acıyı hissediyordu . " Sana saçma sapan teselli cümleleri kurmayacağım yada yalan soylemeyecegim. Herşeyin farkındayım ama sen güçlü bi kızsın hep oyleydin. Şimdi pes edemezsin hep dustugun zamanlar oldu ve ben elini sana uzatmaktan asla cekinmem sen benim kan bağı olmayan kardeşim gibisin" minnet dolu gözlerimi ona yöneltip uysalca başımı salladım.
*
*
*
*
" Sanırım bi dersten kalacağım" dolunayın hukuk okumasını Ayşe sultan istemişti dolunayda bölümünü seviyordu ama fazla istekli olduğu pek söylenemezdi " daha finaller başlamadı bile " kesinlikle kalacağını dusunuyordu ama geçeceğini kendiside biliyordu. " Evet ama dersin hocasıyla biraz ters dustum " yoğun trafik eşliğinde okula gitmeye çalışmak gerçekten zordu parmaklarım direksiyonda belli ritim tutarken yeşil ışığın yanmasını bekliyordum. " Çok calisirsan birşey olmaz " aklıma beni kurtaran çocuğunda hukuk okuduğu gelince sasirmistim hiç öyle ders çalışan birine benzemiyordu ve bizim üniversitede hukuk kazanmak cidden zordu. " Bende öyle olmasını umuyorum" üniversitenin otaparkına giriş yaptığımda bos bir yer aradı gözlerim sahiden çoğu kişinin arabası vardı ve boş yer yoktu. Tam bi yer gözüme kestirdigimde park edecekken siyah bi Mercedes benden önce etmişti . Önce ben gormustum benim hakkimdi ve asla pes etmeyecektim. Sinirle arabadan çıkıp mercedese doğru ilerledim ama arabadan çıkan kişi adımını havada durdurmama sebep olmuştu. Havalı bir şekilde inerken beni hâlâ gormediginin farkındaydım. Nihayet beni gordugunde tek kasını kaldırarak neden orda olduğumu soruyordu " ben park edecektim" soğuk bakan gözleri biran olsun isinmazken saç diplerine kadar titredigimi hissediyordum " ama ben ettim maviş " maviş mi ciddenmi gözlerim " önce ben gormustum" umursamazca gözlerini devirip " kime ve neye gore " diye sorduğunda ne diyecegimi dusunuyordum. Belkide o gormustu bunu tabiki bilemezdim ama pes etmeyecektim. " Hazar ne oldu" yanımıza gelen çocuğa kafamı çevirdiğimde bizim bölümdeki aralı gormeyi beklemiyordum. Kafasını bana çevirip " ne oldu gazel bir sorun mu var" adının hazar olduğunu öğrenmiştim ve gerçekten hoştu.... " gidelim, bisey yok" umursamazca söylediği kelimelerle birlikte çekip giden hazarın arkasından öylece bakakalmıştım..... Belkide hayat bir yerden alıp bir yerden veriyordu ama bugüne kadar benden aldıkları fazlasıyla artmıştı birşeyler vermesini bekledigim hayat sürekli alma peşindeydi . Evet hayat da acımasız davranıyordu. Çimenlerin üzerinde çizimini yaparken yanimdaki hareketlilikle gelen kişiye baktım tabiki aralı beklemiyordum. Bugüne kadar ufak tefek konusmalarimiz olmuştu ama asla samimi olmayacağım bir insandı. " Fazla yeteneklisin, neden resim öğretmeni olmak yerine iç mimarlık" buda babamın her zamanki oyunlarından biriydi bende resim öğretmeni olmak istiyordum tabiki hemde ilk defa bir şeyi bu kadar çok istemiştim ama babam hiçbir şeye izin vermediği gibi bunada izin vermemişti. Çizimine kaldığım yerden devam ederken " bilmem " diye mırıldandım. Aral kızlarla sadece takılmak yada yataga atmak için gorusurdu bunu neredeyse tüm okul biliyordu. Çok yakışıklı olması onun için tabiki avantajdı işi daha kolay oluyordu. " Seni hiç gülerken görmedim gazel " bu onu ne kadar ilgilendirir bilmiyordum ama girmemesi gereken yola giriyordu. " Olabilir" ağzının içinde tuhaf homurtular çıkarırken " pekâlâ, hafta sonu parti var benim evimde gelmek istersin diye düşündüm" gitmek ister miydin bilmiyorum ama sarhoş olmaya ihtiyacım vardı bazı şeyleri unutmaya birazda olsa mutlu olmaya geçici bir mutluluk olsada.... ihtiyacım vardı. " Bakarız , şimdi izin verirsen resmime devam etmek istiyorum" gitmesi gerektiğini daha nazik söyleyemezdim herhalde oda anlamış olacak ki " partide gorusuruz " kocaman gülümseyerek yanından ayrıldı. Dolunay kesinlikle gelmezdi böyle ortamlardan nefret ediyordu şöyle bir dusununce tek gitme fikri hoş geliyordu.. Cebimde titreyen telefonumu alıp kimin aradigina baktım ekrandaki " babam" yazısını görünce ne kadar sasirsamda kizdirmamak için ekranı kaydırıp cevapladim " efendim" soğuk ve nefret dolu sesi kulaklarına dolduğunda gözlerimi yumup bitmesini bekledim " ben iş için yurt dışına çıkıyorum . Rahat dur yokluğumda haberini alacağım. Unutma gazel hata yapmana tahammülüm yok" derin bir nefes alıp " tamam " diyerek telefonu kapattı telefonu yanıma koyup kollarımı dizime doladim ve kafamı dizime koyup unutmaya çalıştım haber vermek için değilde rahat durmam gerektiğini söylemesi kalbime bir ok daha saplamıştı. .

Arabamın yanina geldiğimde dolunayıda alıp gitmek daha mantıklı gelmişti. Elimi cebime attigimda telefinumun yokluğu tokat gibi yüzüme çarpmıştı. Küçük cantamın fermuarını açıp oraya da baktığımda olmadığını gormem diğer yanagimada tokat çarpmıştı. Beynimi yoklayıp nerde olduğunu düşündüğümde resim cizdigim yerde bıraktığım aklıma gelmişti hızlı adımlarla oraya gittiğimde yere eğilip çimenlerin arasında sakince aradım ama yoktu. " Bunumu arıyorsunuz maviş" duyduğum sesle hızla arkami dönüp elinde telefonumu sallayan hazara baktım yavaşça yanına ilerleyip telefonumu almak için elimi uzattim yavaş hareketlerle elime telefonu bıraktığında sıcak elleri soğuk ellerimde elektrik çarpmış hissi vermişti. Elini hala çekmediği gibi bir adım daha atarak aramızdaki mesafeyi kapattı ve eğilerek " ödemen gereken bedeller artıyor maviş"

Saklı UmutsuzlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin