Maviş

33 5 3
                                    

Acı insanı olgunlaştırıyordu. Kendimi 40 yaşında bir birey gibi hissediyordum ama aslında içimdeki çocuğu bile oldurmustum. İnsanlar hep çocukken daha mutlu olduklarını söylerlerdi bense çocukken bile güldüğümü hatırlamazdım. En son ne zaman mutlu olduğumu bile hatırlamıyordum. Belkide öyle bir zaman hiç yoktu. Belki değil kesinlikle yoktu. Ben olgunlaşmak istemiyordum. Ben çocuk olmak istiyordum, çocukluğumu yaşamak istiyordum. Yada babamın beni sevmesini istiyordum. İstediklerimin olması imkansızdı bunu bilmekse ayri bir acıyı getiriyordu... Hastaneden çıkalı 2 gün olmuştu dün okulda bukete rastladığımda birdenbire nereye kaybolduğumu sormuştu buda kimsenin yaptığım saçmalıktan haberi olmadığını gösteriyordu. Hazarı o günden sonra görmemiştim bu benim açımdan iyiydi onu gormek daha da utanmama sebep oluyordu. Ama onu gormeyi isteyen tarafıma anlam veremesemde bunun saçma olduğunu biliyordum. Havuzun kenarında oturmuş bir ayağımı içine sokmuştum, ne kadar soğuk olsada üşümüyordum ben soğuğa alışkındım. İnsanlar hep ne kadar soğuk oldugumla ilgili gereksiz nutuklar çekerken aslında boş yere konuştuklarını çok iyi biliyorlardı. " Kuzum hava çok soğuk hasta olacaksın " Ayşe sultanın her daim canlı sesi kulaklarıma dolduğunda kafamı geldiği yöne çevirdim. Omzumu silkip " bisey olmaz" dedim. Kimsenin başıma gelenlerden haberi yoktu olmamasıda en iyisiydi. " Baban aradı kuzum,  işi uzamış 1 haftaya ancak gelirmiş yanında kalmamı söyledi." Bir kız babasının eve gelmeyeceğini duyduğunda mutlu olması gerçekten saçmaydı ama beni buna mahkum eden babamın ta kendisiydi. " Dolunayda gelse" Ayşe sultan dusunurken aslında tamam diyeceğini ilimizde biliyorduk " dersi vardı çıkınca gelir kuzum " kafamı olumlu anlamda sallayıp hafifçe tebessüm ettim. Havuzaki yansimama baktığımda kendimi yıkılmış hissediyordum. Sarhoş olmak istediğimi söyleyip duruyordum ve çok güzel bir şekilde sarhoş olmuştum. Hazara rezil olarak... dakikalar sonra gozlerim 1 çift el tarafından kapatıldığında dolunayın ufak ama mutlu edici oyununa alet olmuştum. Ellerimi ellerinin üzerine koyup " doli" diye takıldım . Bunu dememden hoşlanmıyordu ama ben demeyi çok istiyordum. " Gazelllll" diye cırladığında kulaklarimi ellerimle kapattim . Yanıma oturduğunda yüzünde her zamanki kendine has tebessümü vardı. Cantasının zincirini boynundan çıkarıp yanına koyduktan sonra bana döndü. " Naber guzellik" omzumu silkip bok gibi olduğumu anlamasını umdum. Son zamanlarda hayatım farklı bir boyuta taşınmıştı. Ölmek için gittigim tepede tuhaf bir şekilde yeniden doğduğumu hissediyordum. " Burada kalacakmışız " kafamı evet anlamında sallayıp onu onayladım. " Bugün dersin yoktu degilmi " bugün okula gitmemiştim ama yoğun bir gün beni bekliyordu. " Evet dersim yoktu" yarım saat daha hiç konuşmadan geçirdiğimiz zamandan sonra dolunay yanaklarının şişirerek sıkıldığını oldukca belli ediyordu. Açıkçası bende sıkılmıştım. Yanimdaki telefondan saate baktığımda henüz yedi oldugunu gordum . Üşengeç hareketlerle ayağa kalkıp" hadi kalk " dediğimde dediğimi yapıp benimle birlikte içeri ilerlemeye başladı. Odaya çıktığımızda" saat erken dışarı çıkalım" dolunay dediğimi mantıklı bulmuş olacakki " anneme soralım izin verirse olur... hatta süper olur" diyip ellerini çırptığında onu böyle mutlu gormek Benide mutlu etmişti. Dolunayda aşağı indiğimizde ayşe sultan mutfakta oturmuş dizi izliyordu. " Sultanım biz dışarı çıkabilir miyiz" aniden konuya girdiğimde dolunay yaptığımı onaylamayan bakışlar atıyordu. " Saat geç değil mi gazelim" aslında geç değildi ama anne bakış açısı farklı oluyordu tabi. Biran annem aklıma geldiğinde hiç böyle bir diyoloğumuzun olmadığını ve asla olamayacağını bilmek yüreğimi çıkmıştı. Keşke yanımda olsaydı ve hiçbir şeye izin vermeseydi yinede umrumda olmazdı. Ben , annesinin kokusuna hasret babası varken yetim kalmış bir insandı. " Tamam kuzum ama geç olmadan gelin" düşünmeyi bırakıp Ayşe sultanın yanağına sulu bir öpücük bıraktım ve dolunayla birlikte odama ilerledik. " Hayir gazel" yarım saattir Dolunaya kıyafet bulmaya çalışıyordum ama hiçbirini begenmiyordu. Benim belli bir tarzım vardı ve dolunayla kesinlikle uyuşmuyordu. Sonunda bordo bir elbisede karar kıldığında kendim için arayışa geçtim her zamanki vazgeçilmezim olan siyah büstiyerlerimden siyah olanı giyip altına da siyah dar kotumu geçirdim. Siyah deri ceketimi de giydiğimde hazırdım. Saçlarıma kalem tokamı geçirip gevşekçe topladım ve ayakkabılarımı da ayagıma geçirdiğimde tamamen hazırdım.... " sarhoş olmak yok gazel" dolunayın boşuna yaptığı uyarıya gözlerimi devirip bir bardak daha içki doldurmasını istedim. " Sana diyorum gazel" dolunayın koluma attığı hafif şaplakla sinirle çattigim kaşlarımı ona çevirdim. " Ehliyetim yanımda değil " bu seferde yalan söylemeyi tercih eden arkadaşıma"  yalan söyleyerek bana engel olamazsın  doli" bu kez de o gözlerini devirip meyve suyuna uzandı. 5. Tekilayı ictigimde 6. Bardağı uzanmıştım ki benden önce uzun parmaklı büyük bir el almıştı. Kafamı çevirip içkimi alana baktığımda en son gormeyi beklediğim kişiyi gordum. HAZAR.. Bardağı bırakıp doldurması için barmene işaret verdiğinde ondan önce davranıp hazarın içtiği bardaktaki tekilayı alıp kafamı geriye atarak bir yudumda bitirdim. Sinirle bana bakan hazar yaptığımı doğru bulmayan bakışlar atıyordu. Hafif sarhoş olsamda bu sefer ne yaptığımın farkındaydım ve kesinlikle rezil olmaya niyetin yoktu. Bir tane daha istediğimde " doldurma caner" diyen soğuk sesi duydum barmen onun dediğini yapıp bardağımı doldurmazken sinirle " doldur " diye yineledim. Caner denen çocuk bana aldırmayıp başka bir müşteriye gittiğinde hazara dönüp sorgulayan bakışlarla yüzüne baktım. Elindeki içkiyi yudumlarken az önce hiçbir şey olmamış gibi sakindi. Bu yaptığı beni daha çok sinirlendirirken elini tutup içkisini aldım. Sakinliğini hala korurken yavaşça bana dönüp eliyle ver işareti yaptı. Omzumu silkip bir yudum aldığımda chivas olduğunu anlamıştı ve bu gerçekten benim için çok ağırdı. Bizuntuya vermeden ikinci bir yudum aldığımda kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Yuzumu buruşturup üçüncü yidumubalacakken elimden çekilen içki yere düşüp bardağın parçalanmasına sebep olmuştu. " Mekanına kusarsan sana temizletirim maviş" dönük ve boş bakışları mavi gozlerimde gezinirken aslında söylediğini yaptıracağından şüphem yoktu. Ama asıl takıldığım şy ' mekanım' kelimesiydi. Aslında zengin olduğu kullandığı mercedesten belliydi ve bunu kanıtlamıştı. Aradan 1 saat daha geçtikten sonra miğdem dahada kötü olmuştu. Dolunayın nerede olduğunu bilmiyordum ve şuan kesinlikle ona ihtiyacım vardı. 5 dakika daha bekledikten sonra gelmeyeceğini anlayıp dönen basınla ayaklandim. Tuvaletin işaretlerini takip ederek ilerlemeye çalıştığımda popomun üzerine dusmem uzun sürmemişti. Sinirle inleyip kalkmaya çalışmam ve başarısız olmam ağlama isteği uyandırsada bir el gorus alanıma girmişti kafamı kaldırıp siyah adamıma baktığımda aynı soğuklukla elini uzatmış tutmamı bekliyordu. 2 dakika boyunca uzattığı eline bakıp tutmayı akıl ettiğimde elimi uzatıp sicak avcuna bıraktım biranda çekmesi afallamama sebep olurken düşmemek için omuzlarına tutunmak zorunda kalmıştım. Öylece bakakaldığımda onunda benden farksız olmadığını görüyordum tek fark onun gözleri boş ve kutupları andıracak soğuklukla bakarken benimki karışık bakıyordu.  Yaklaşık 3 yda 4 dakika daha öyle durduktan sonra bu büyülü anı bozan şey midemin bulantısı olmuştu" sanırım kusacağım" sesimle kendine gelen hazar belimi bırakıp önümden çekildi. Ama bir anada tekrar bir elini belime koyup beni duvara başladığında kafasını boynuma gömdü kocaman gözlerle ona bakarken ne yaptığını anlamaya çalışıyordum ellleimi kaldırıp tam itecekken buna engel oldu. Kulağıma eğilip" şşş.. rahat dur. Sadece iki dakika." Dediği gibi iki dakika sonra ayrıldığında açıklama yapmasını bekliyordum. Ama o sadece "bedeller maviş... " diyip karanlık hole karıştı....

Saklı UmutsuzlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin