Multi; ARAL
O güzel ellerinizden oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Düşünceleriniz benim için çok çok önemli..Acı her yerimi esir almıştı. Artık kendimi tanımakta güçlük çekiyordum. Ben, bu değildim ne yaşarsam yaşayayım bunu kimseye yansıtmazdım. Biri önceden çıkıp okulun ortasında ağlayacağımı söylese alayla sırıtıp kaale bile almazdım. Ne olmuştu bana yada ne oluyordu. Ben güçlüydüm, öyle olmasam bile böyle olmak için bugüne kadar uğraşmıştım. Peki şuan yaptığım neydi. Neden hazara sığınıyordum. Kollarında olmak neden güvende hissettiriyordu. Böyle olmamalıydı. Onun rüzgarına kapılmamalıydım. Yada çoktan fırtına sarmıştı dört bir yanımı ve ben, farkında değildim.
Usulca geri çekildiğimde hala birbirimize çok yakındık. Beni o şekilde görmesi kendimi kötü hissetmeme sebep olmuştu. Koyu gözleri, gözlerimi delmek ister gibi soğuk bakarken utanıp kafamı etrafa çevirdiğimde geçen hazarla konuşmak isteyen kızı görmüştüm. Yine ve yine siyahlar içindeydi ve gözlerinin odağı kesinlikle ikimizdik. Gözlerinde kıskançlık yoktu. Kin ve öfke vardı. Eğer kıskançlık olsaydı bir şekilde geçerdi ama kin, asla geçmezdi. Hala sol elimi tutan eline baktığımda yavaşça elimi elinden çektim. Gözlerine bakamıyordum. Sesimi bulduğumda konuşmak için dudaklarımı araladım. " Ben... gitsem iyi olacak " birşey demesine fırsat vermeden arkamı dönüp binaya ilerledim. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Sanki hala sıcak elini soğuk ellerimde hissediyordum. Dersliğe geldiğimde uyuyan aralı görüp yanına oturdum. Ağrı giren başımı elimle ovalayıp ağrının geçmesini diledim. Ders birazdan başlayacaktı ve Aral bey hala uyuyordu. Elimle omuzuna hafifçe vurduğumda öylece uykusuna devam etmişti. " Aral.. uyansana hoca gelecek birazdan" homurtusu kulağıma geldiğinde uykusunun fazla ağır olduğunu fark ettim. Elimle kaslı kolunu kavrayıp daha güçlü sarstığımda gözlerini aralayıp kim olduğuma baktı. " Gazel..." uykulu sesi kulağıma geldiğinde " hadi kalk artık" dediğimde lafımı dinleyip oturduğu yerde dikleşti. Elini başına goturup ovmaya başladığında onunda başının ağrıdığını anlamıştım. Çantadamdaki suyu çıkarıp ona uzattığımda elimden alıp büyük bir yudum içmişti. " Saol yaa geceden kalmayım başım çatlıyor" birşey demeden önüme döndüm ve hocanın gelmesiyle derse başladık.
Dersim bittiğinde babamın emriyle umut hocayı aramaya koyuldum. Kızıl saçlı bir kıza sorduğumda kulüp binasında olduğunu öğrenmemle isteksiz adımlarımı oraya yönelttim. İsmi yazan odayı bulduğumda kapıyı çalıp gir komutuyla içeri girip ardımdan kapıyı kapattım. " Ben gazel..-" daha fazla konuşmama gerek kalmadan yüzünde tanıdığına dair bir mimik belirdi. " Evet Kenanın kızı değil mi " içimden ne kadar maalesef demek istesemde kafamı sallayıp onayladım. " Gel gazelcim otur, konuşalım biraz" siyah deri koltuğa oturduğumda kendimi oldukça isteksiz hissediyordum. Yapmak istemiyordum, dans etmeyi ne kadar sevsemde bunu bana zorla yaptırdığı için yapmak istemiyordum. " Yaz sonu okulumuzda büyük bir gösteri olacak biliyorsun. Farklı etkinlikler olacak konser vs. şeyler bizde dans grubu oluşturmak istedik ve kimlerin olabileceğini düşündük, biliyorsun babanla önceden tanışmışlığımız var sen beni tanımasanda baban seni dans kursuna yazdırırken benden yardım almıştı en iyisi olması için benimde aklıma sen geldin ve babanla konuştum oda seve seve kabul etti. Biliyorsun herhangi bir kulüpte olman dönem ortalamanı etkileyecek. Senin için sevil hocanla konuştum, dans kulübüyle ilgileniyor. Ben detayları çok fazla bilmiyorum sen şimdi sevil hocanın yanına git hem seni sana eşlik edecek arkadaşınla tanıştırsın hemde detaylı bilgi versin . Kendisi dans kulübündeydi en son" kafamı sallayıp teşekkür ettikten sonra bir ust katta olan dans kulübüne doğru yol aldım. Büyük kapıyı araladığımda içeride 5 6 kişi ısınma hareketleri yapıyordu. İçerisi oldukça geniş ve ferahtı. Sevil hocayı tanımadığım için aynanın karşısında tek bacağını demire koymuş esnemeye çalışan kızın yanına ilerledim. " Selam... sevil hoca burada mı acaba" kız gülümseyip arkasını gösterdiğinde " şuradaki kırmızı atletli olan" kafamı sallayıp yanına ilerlediğimde oldukça genç duruyordu. Telefonum titrediğinde arayan kişiye baktım. Hazar yazısını gormemle küçük çaplı bir şok yaşadım kapanmak üzere açtığımda kulağıma koyup konuşmasını bekledim. " Maviş , nerdesin" gerçekten bugüne kadar ismimle hitap etmemişti ve ben en çok onun ağzından ismimi duymak istiyordum. " Ne oldu" sesim neden bu kadar soğuk çıkıyordu bilmiyordum belkide onun ki de böyle olduğu içindi.
" Bir yere gideceğiz "
" Nereye" bıkkınca nefesini verdiğinde susmam gerektiğini anlamıştım.
" Dans kulübündeyim, isim uzun sürebilir"
" Tamam geliyorum" ne yani buraya mı gelecekti. Derince oflayıp sevil hocanın yanına gittim. " Merhaba hocam, umut hoca gönderdi beni " yüzündeki içten tebessümü dahada genişletip " gazel di değil mi tatlım" dediğinde kafamı salladım. " Senden bahsetti umut, çok başarılı olduğunu söyledi sende anlat biraz bakalım." Eliyle ikili koltuğu işaret ettiğinde kendiside karşımdaki tekli koltuğa oturmuştu. " Ben, beş sene bale ve jimnastik eğitimi aldım. Lise hayatım boyunca da profesyonel dans eğitimi aldım. Bu şekilde" hocanın gözü yanımda bir yere kaldığında hazarın siyah bedenini görmüstüm" muhtemelen anlattıklarımı duymuştu. Sevil hoca aynı tebessümüyle " evet genç adam " dediğinde hazar kendini yanımdaki boşluğa bırakıp sağ ayağını erkeksi bir şekilde sol ayağının üzerine koydu. " Siz rahatsız olmayın, mavişi bekliyorum" buradaki maviş ben olduğum için gayet doğal karşılaşmıştım fakat sevil hoca kaşlarını kaldırıp kim olduğunu anlamaya çalıştı. " Benim arkadaşım hocam birlikte çıkacaktık" sevil hoca anlayışla kafasını salladığında ifadesiz gözlerimi hazara diktim. Umarsızca karşısına bakıyordu. Bugüne kadar gözlerinde ufacık bir duygu bile görmemiştim. " Süper gazelcim, gerçekten bu kadar eğitimli olabileceğini hiç düşünmedim. Genellikle anneler rol oynar kızların hayatında çok iyi bir annen olduğuna eminim" o an Zaman durmuştu. Birşeyler söylüyor fakat ne dediğini anlamıyordum. hazarın kasılan vücudunu hissettiğimde bildiğini anlamıştım. Annemin olmadığını biliyordu ve bugüne kadar hiçbirşey söylememişti. " Ben sana eşlik edecek arkadaşını çağırayım tatlım" hiçbirşeyden habersiz gittiğinde dolan gözlerime lanet edip kafamı olabildiğince aşağı eğip gözlerimi sımsıkı yumdum. Ağlamamak için gözyaşlarımla savaşıyordum adeta ve kazanmaktan başka çarem yoktu. Ağlamayacağımı anladığımda kafamı kaldırıp dönük maskemi geçirdim suratıma. Hazara baktığımda elini kaldırıp topuzumdan firar eden ince bir teli kulağıma sabitleyip eğildi. " Benim güçlü kızım" söylediği şey daha fazla gerilmeme neden olduğunda tehlikeli bölgeden çıkıp eski pozisyonuna geçti. Sevil hoca yanında benim yaşlarında bir erkekle geldiğinde kafamı kaldırıp inceledim. Kumrala yakın saçları ve kahverengi gözleri vardı. Saçları oldukça dağınık duruyordu ancak bu onda çirkin değil çekici duruyordu. Ustunde siyah eşofman altı ve beyaz bir tişört vardı. Gözlerimin onda fazla uzun durduğunu anladığımda utanarak bakışlarımı kaçırdım. Neyseki bana bakmıyordu ve rezil olmamıştım. " Bu asrın gazelcim dans partnerin. Kendisi bu okulda değil o da senin kadar profesyonel ve ben ikimizin çok iyi işler yapacağına inanıyorum. Benim şimdi gitmem gerek tanışıp kaynaşın yarın yine bu saatlerde gelirsiniz bir yerden başlarız" diyip yanımızdan ayrıldığında sevil hocanın koltuğuna asrın denen çocuk oturdu. Elini uzatıp tekrar kendini tanıttığında ayıp olmasın diye elini tutup yavaşça sıktım ve geri çektim. Bakışları hazara döndüğünde Hazar bey umursamayıp sıkılgan bir ifadeyle eliyle koltukta ritim tutuyordu. " Erkek arkadaşın mı" asrının dedikleri başımdan aşağı kaynar sular döktüğünde hızla başımı sallayıp" hayır, sadece arkadaşım" dediğimde " ismi Hazar" diyede ekleme yapmıştım. Anladığını belirten kafa sallamasından sonra tekrar bana dönüp konuşmaya başladı. " Ayrıntıları yarın yalnız konuşalım istersen, arkadaşın biraz sabırsız duruyor" hazara baktığımda oda bana bakıyordu" sıkıldın mı" diye sorduğumda sadece gözlerimin içine bakmakla yetindi. Eğer onun biraz tanıdıysam sıkılmıştı gözleri bunu söylüyordu. " Tamam asrın biz gidelim yarın konusuruz"Hazar ayağa kalktığında bende onunla kalktım. " Tamam , numaranı versen senin için sorun olur mu " hiç tanımadığım bir adama numaramı vermek istemesem de bunun gerekli olduğunu biliyordum tam ağzımı açıp konuşacakken hazarın soğuk gür sesi benden önce konuşmuştu. " Olur" benim yerime cevap vermesi oldukça sinir etmişti. Babamdan ne farkı vardı şimdi oda benim yerime karar alıp uyguluyordu. " Hayır olmaz bana telefonunu ver" net bir şekilde çıkan sesime daha sonra hayret etmeyi beynimin bir köşesine yazdım cebinden çıkartıp elime verdiğinde kendi numaramı tuşlayıp çaldırdım. Eline geri verip ağzımın içinde birşeyler geveleyip hızla kulüpten çıktığımda hazarda benimle birlikte geliyordu. Dışarı çıktığımızda arabamı park ettiğim yere gidecekken kolumu tutmasıyla buna engel olmuştu. Beni kendisine çevirmesine izin verip bekledim. Gözleri kızgın bakıyordu. Buz ve ateş aynı anda kahve irislerinde can buluyordu. Kolumu tutan eli sıklaştığında yüzümü buruşturmamak için dişlerimi sıktım. Babam vardı sanki karşımda ve ben ilk defa cesur davranacaktım. Kolumu hızla kendime çekip bugünün acısını çıkarmak için ağzımı araladım. " Kes şunu"
" Ne yaptığını sanıyorsun sen" bu seferde konuşan hazar olmuştu. Soğuk sesi kulağıma ulaştığında histerik bir kahkaha çıktı dudakalrımdan. " Ne yapıyorum ben, söylesene ne yapıyorum. Bir bok yaptığım yok, neden mi çünkü istemedigim herşey başıma geliyor. Ve ben sadece izliyorum. Hayatımı bir şekilde yönetmekten vazgeçin. Bu hayat benim tamam mı bu lanet hayatı ben yaşıyorum. Senin yüzünden hemde, o gün beni kurtarmasaydın şimdi bunlar olmayacaktı. Bana annemin beni ne güzel eğittiğini söylediğinde ben duymayacaktım. Annemin yokluğunu birkez daha hissetmeyecektim. Senin yüzünden hepsi senin yüzü-" lafımı bitirmeme engel olan sarılmasıydı. Bu çok farklıydı sabahkinden çok çok farklı ağladığımı hatta deli gibi ağladığımı o an fark etmiştim. " Sus, eğer konuşmaya devam edersen seni kendi elimle öldürürüm" elleri nazikçe saçlarımı okşuyordu ve çok sıkı sarmıştı beni. Gözyaşlarım durmadan akarken boşlukta duran ellerimi ensesine dolayıp boynumu sakinlik veren kokusuna gömdüm. " Git Hazar, git ki ölmek için bir sebebim olsun, git ki kaybolan tek Umudumun peşinden bende kaybolayım. Bana bir neden ver , ölmek için bir neden ver...." kısık çıkan sesimle konuştuğumda ikimizde birbirimizin kokusunu içimize çekiyorduk. " Ölmene izin vermem maviş, bunu biliyorsun"
" O zaman yaşamam için bir sebep ver" dediğimde Hazar kollarını çözüp sıcak dudaklarını alnıma bastırdıgında derin bir nefes çekip yumuşak bir öpücük kondurdu. Gözlerimi kapatıp anın tadını çıkarmaya çalıştığımda gerçekler gün yüzüne çıkmıştı. Ben bu adamdan hoşlanıyordum, ben bu adama alışmıştım , ve ben bu adamı sevmekten çok Korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Umutsuzluk
Teen FictionCanım yanıyordu. Ölümün kıyısında kaybolan benliğimle savaşıyordum ve kaybediyordum. İçim alev alev yanarken donuyordum. Ölüm bana kahkalarla gülerken bitmesini bekliyordum... Gözleri o kadar soğuk bakıyordu ki içimin titremesine engel olamıyordum...