En son ne için umutlanmıştım hatırlamıyordum bile peki Hazar'ın dedikleri için umutlanmam ne kadar doğruydu?? Aptalsın dedi aklım kalbimse ona inat umutla çarpmaya devam ediyordu. Birgün beni seveceğini düşünecek kadar aptaldım ama umut ilk defa kapımı çalıp içeriye girmişti. Hala aralık duran kapıdan ya çıkacaktı yada kapıyı kapatıp benimle birlikte kalacaktı bunu zaman gösterecekti aslında neler olacağını tahmin etmek oldukça güçtü. Dolunay'ın çığlığıyla tekrar göz devirip filme odaklanmaya çalıştım tabi yanımda Hazar varken oldukça zor oluyordu. " Gel tepene çık istersen" Aral'ın cümlesi tebessüm etmeme neden olmuştu dolunay korktuğu için Aral'a yapışıyordu ve Aral oldukça huysuzluk ediyordu. Bense Hazar'ın yamacında filmi izliyordum. Etkilenecek birşey yoktu aslında sadece basit bir senaryo ve içinde bunu canlandıran insanlar vardı. "Benim cesur kızım" Hazar boynuma doğru fısıldadığında rahatsızca kıpırdanarak uzaklaşmaya çalıştım. "Rahat dur " dedikten sonra 40 kiloluk vücudumu kendine çekmesi hiçte zor olmamıştı. Gözlerinin içine baktığımda oldukça sıkıldığını fark etmiştim Zaten zorla ikna olan bir adamın keyifle film izlemesi saçma olurdu. "Sıkıldın mı" gözlerini kısıp bana baktığın da neden bu soruyu sorduğumu bende bilmiyordum. Başını olumlu anlamda salladığında sanki karşımda Hazar değilde ufak bir oğlan çocuğu duruyordu. Birşey demeden elimden tutup beni de kendisiyle birlikte kaldırdığında itiraz etmeyip peşinden ilerledim. Daha öncede gelmiştim bu eve bedel ödemek için o anları aklımdan def edip Hazar'la birlikte yürümeye devam ettim. Geniş ve koyu tonlarda bir odaya girdiğinde kendi odası olduğunu anlamıştım, anlamadığım şey neden burda olduğumuzdu?? Gözlerine baktığımda şiş ve morarmış olduğunu fark ettim uykusuzdu belki de kaç gündür uyumuyordu. "Ne oldu" sakince sorduğum soruya cevap alamamıştım. "Seninle konuşmam gerek maviş " hayret etmemek oldukça güçtü." Seni dinliyorum" neden ikimizde bu kadar soğuktuk?? Elimi bırakmadığını beni tekrardan çektiğinde fark etmiştim odasındaki büyük koltuğa oturup beni de yanında oturttuğunda içimde yüzüne dokunma istediği belirmişti. Yeni çıkan sakallarını okşayıp kara gözlerinden öpmek istiyordum. Elimi uysalca kendime çektiğimde hiçbir şey dememişti. "Dün olanlar duygunun yani o kızın" kimden bahsettiğini anlamıştım bana Hazar'ın sevgilisiyim diyen kızdan bahsediyordu demek adı duyguydu. Onun dudaklarından ilk kez kız ismi duyuyordum ve bu benim ismim bile değildi. "Anladım , ne oldu"
"Zannettiğin kadar basit bir kız değil maviş, tehlikeli bir kız o" bundan bananeydi Allah aşkına?? "Onun tehlikeli olması neden umrumda olsun " ifadesiz tutmaya çalıştığım gözlerime karşı bin kat daha ifadesiz bakıyordu. "Sana zarar verebilir, bunu anlamayacak kadar aptal mısın?" Hayır değildim ben oldukça zeki bir kızdım. "Anlamadığım şey neden bana zarar verecek olması, bu arada hayır aptal değilim" gözlerini devirip anlatmaya devam etti. "Birlikte olduğumuzu düşünüyor ve bana platonik aşık bu yüzden de sana zarar vermek istiyor olabilir" hala aptal gibi suratına bakıyordum. "Maviş, beni anlıyorsun değil mi??" Dudağımın kenarını alayla kaldırıp ağZımı araladım" bana Zarar verilmesine alışığım, o yüzden kapatalım bu konuyu" Hazar tam ağzını araladığı sırada içime deli kaçmış gibi tamda yapmak istediğim şeyi yaptım. Dudaklarımı Hazar'ın şiş gözlerine bastırdım ve ellerimle suratını kavradım. Hazar'ın kaskatı kesildiğini anladığımda doğru birşey yapmadığımı fark ettim ama umrumda olduğu söylenemezdi. Diğer gözüne de ufak bir öpücük bıraktıktan sonra gözlerimi buzdan gözlerine çevirdim. Ellerimle yanaklarını okşamaya devam ediyordum. " Uyumak ister misin" uykuya ihtiyacı vardı bunu anlamayacak kadar salak değildim. "Benimle uyur musun " kafamı uysalca salladığımda birlikte yatağa ilerledik önce benim uzanmamı sağladığında kafasını da küçük ve güçsüz bir bebek gibi göğüsüme yaslayıp üzerimizi örttü ellerimi tereddütle saçlarını çıkardığımda bunu bekliyormuş gibi anında gevşemişti. Kokusu cennetti, kokusu hazinemdi , kokusu için canımı bile verebilirdim. İçimdekileri sanki duymuş olan Hazar uyumadan önce fısıldadığı cümleyle beni yerle bir etmişti. "Sen benim cennetimsin..."Arabada Hazar'ın yanında oturmuş bakışlarımı yağan kara çevirmiştim. Ayaklarımı yana uzatıp Hazar'a ters dönmüştüm. Dün bana söylediği cümle aklıma geldiğinde istemsizce tebessüm etmiştim. Sabah uyandığımda yanımda değildi duş almış giyinmiş ve bana sandviç yapmıştı!!!! Şok olsamda birşey demeden alıp hala elimde bekletiyordum. " onu yemen için yaptım elinde taşı diye değil" iyide sabah ben böyle şeyler yiyemezdim ki " iştahım Yok sonra yiyeceğim" diyip çantama kattım. "Öleceksin haberin Yok, biraz yemek yesen" " kafana saksı filan mı düştü üç gündür" sonunda beni kasıp kavuran soruyu sorup rahatlamıştım. " hayır maviş, sen düştün" ve cevabımı da çok güzel almıştım.
Okula girdiğimizde arabadan inip onu takip etmek zorunda kalmıştım yine ve yine. Cafeye girip masaya oturduğunda kahve makinesine gidip ikimize de kahve almıştım ve tam arkamı dönerken kızın teki hızla çarptığı için sıcak iki bardak kahve iki elime ve üzerime boşalmıştı. Acıyla inlediğimde Hazar'ın yanımda bitmesi sadece 1 saniye sürmüştü" ne oldu? Siktir!! Yandın mı" yaşaran gözlerime engel olamıyordum kahve çok sıcaktı ve canımı çok yakıyordu. Bana çarpan kız ağzının ucuyla bir şeyler gevelediğinde bilerek yaptığını anlamam uzun sürmemişti. "Tamam geçecek şimdi güzelim, gel benimle" dışarıya çıktığımızda Hazar bahçeye birikmiş karı alıp ellerime bastırdı. Bu daha da canımı yakarken acı dolu bir inleme daha firar etti dudaklarımdan " geçecek şimdi, hastaneye gidene kadar dayan tamam mı güzelim" " Hazar , göbeğimde yanıyor " ne yapabilirdim ki canım çok yanıyordu. " tamam arabaya gidelim onu burda açamam maviş" ağlamak istiyordum kar ellerimde kaldığı sürece birde soğuk keskin bıçak gibi batıyordu. Arabaya bindiğimizde Hazar eğilip kazağımı kaldırmıştı. Yerimde rahatsızlar kıpırdandığımda " şuan umrumda olan tek şey canının yanması o yüzden rahat dur" dedikten hemen sonra sinirle soludu. " kötü yanmış sadece 10 dakika güzelim, sadece 10 dakika dayan " dediği anda arabayı son hızla sürmeye başladı. Acı tarif edilemeyecek kadar fazlaydı. "Hazar... çok canım yanıyor" elini direksiyona sinirle geçirdiğinde " geberteceğim onu yemin ederim bunu yaptığına pişman olacak" duygu denen kız yaptırmıştı. O, zeki bir adamdı bunu anlayacak kadar zeki ve bedelini ödetecek kadar acımasızdı. "Benim yüzümden kimseye zarar verme Hazar bu benim canımı daha çok yakar" " tamam tamam geldik bekle açıyorum kapını " kaderinde Hazar'ın kapını açması da varmış dedi içindeki ses. Kapımı açtığında daha adımımı atmadan kucağında bulmuştum kendimi. "Sakat değilim sadece ellerim yandı" " göbeğin açık bir şekilde seni yürütecek kadar da ben pezevenk değilim" dedikten sonra beni sedyeyle oturtup aceleyle doktoru başıma getirmişti. "Bir bakalım" doktor elini hafifçe değdirdiğinde tekrar acıyla inledim "dikkat etsene canını yakıyorsun" Hazar'a sen ciddi misin bakışını attıktan sonra doktor " pardon küçük hanım diyip yorgun bir gülümseme sunmuştu. "Yanık çok şiddetli değil 2. Derece ilaç sürüp sargı yapalım ama günde iki kez aynı işlemi yapman gerekiyor yoksa iz kalır anladın mı kızım" babam bile bana kızım demezken tanımadığım bir adamın bunu demesi gözlerimi doldurmaya yetmişti. "Şeyyy göbeğimde yandı" utanarak söylediğim cümlemden sonra doktor tam kazağımı iyice sıyıracakken Hazar engel olmuştu. "Erkek hemşireler çıksın" "saçmalama istersen" buz gibi ifadesinden korkmuş olacaklar ki iki erkek hemşire çıkmış yerine bayan hemşireler gelmişti. Doktor oldukça yaşlı olduğu için sorun etmemişti beyefendi sanırım. " göbeğin çok kötü değil ama aynı işlemi göbeğine de yap ki iz kalmasın. "Kız arkadaşına dikkatli bak delikanlı tamam mı geçmiş olsun kızım " kız arkadaş?? Dediği şeye aksi bir şey söylememişti Hazar 'hayır o benim kız arkadaşım değil' diyebilirdi mesela?? " hemşire hanım pansumanı yapsın ilaçlarını da yazıyorum söylediğim gibi bir hafta düzenli kullan oldumu" dedikten sonra tontiş doktor yanımdan ayrılmıştı. İki elime yapılan sargı göbeğimde yapıldıktan sonRa evime gelmiştik. Evde kimse olmadığı için rahatlayıp odama çıktım ve arkamdan hazarda gelmişti. "İlaçlarını bırakıyorum düzenli kullan" "Ayşe sultan halleder pansumanı" kafasını salladıktan sonra arkasını dönmüştü gidecekti. Bunun bedelini ödetmeye gidecekti, " Hazar..." dedikten sonra üç adımlık mesafeyi kapatıp önüne geçtim. "Can yakıyorsa canı yanıyordur, sadece bırak içindekileri kussun" " sahiden aptal mısın sen. Şu ellerine bir bak benim tutmaya bile kıyamadığım ellerinin haline bir bak kendine bir bak gözlerindeki acıyı gördükçe dünyayı ateşe vermek istiyorum aynı acıyı herkes en çokta ben yaşamak istiyorum " bağırmıştı ve beni şok edecek sözler sarf etmişti. "Senin acı çekmene dayanamıyorum. Anlıyor Musun beni , seni acı çekerken görmek benim bu dünyadaki en büyük cehennemim oluyor maviş" ve o an zaman durmuştu ve ben çoktan sevdiğim bu adamın gözlerine acıyla bakmaya devam ediyordum....
Hikayemi beğeniyor musunuz güzel okurlarım. Biliyorum çok eksiğim ama herşey zamanla değil mi?? Fikirleriniz söylemekten lütfen çekinmeyin ve oy verin 😍😍😍 okuyan herkese çok teşekkür ediyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Umutsuzluk
Teen FictionCanım yanıyordu. Ölümün kıyısında kaybolan benliğimle savaşıyordum ve kaybediyordum. İçim alev alev yanarken donuyordum. Ölüm bana kahkalarla gülerken bitmesini bekliyordum... Gözleri o kadar soğuk bakıyordu ki içimin titremesine engel olamıyordum...