Multi'de Selin var.
Selin'den
Sabah 11.30 (16.09.2015)
Siz de benim gibi en ufak şeyden dolayı uyanıyor muydunuz? Ben de öyleyim işte babamın yan odada birine bağırarak konuşmaları beni uykumdan etmişti.
Ne olduğunu öğrenmek için yatağımdan ayrılmaya çalışıyordum, odanın kapısını açtığımda sesler daha da yüksek geliyordu. Tedirgin bir şekilde koridorda ilerlerken, duyduğum sözlerle olduğum yere beni sabitlemişti sanki.
-"Bakın Serhat bey karınız beni takip ediyordu. Kocan var yapma dedim dinlemedi, lütfen rahatsız etmeyin beni bir daha! Ailem var benim. Sizlerle uğraşamam hamileyse gitsin aldırsın."
İnanamıyordum babam en tehlikeli adam olan Serhat Kara'nın karısı ile mi? İnanmıyorum bu olamaz. Ne yapacağımı bilmiyorum şimdi odaya girip bağırsam, çağırsam, kızsam ne değişecekti ki üstelik Annem, o güzel yüzlü melek kalpli annem her şeyi öğrenir ve kahrından ölürdü. Onu kaybetmeyi göze alamazdım ben,yaşatamazdım bunları anneme.
En iyisi sahile gitmekti. Tek istediğim sahile gidip olanları hazmetmek olacaktı. Bana en iyi gelebilecek rahatlamamı sağlayacak şey deniz ve temiz hava. Şu an en iyi ilacım onlardı benim. Sonra ne yapmam gerektiğine karar vermeliydim. Evet en doğrusu buydu benim için. Dolabın kapağını açtığımda elime gelen ilk ceketi aldım. Evde kimselere görünmeden gizlice salonun kapısından çıktım.
Sahilin yolunu tutmuştum.
Babamın bana gerekli bir açıklama yapması lazımdı. Bunu bize yaşatmaya hakkı yoktu.***
Sahilde son turları tamamladıktan sonra eve gitmeye karar vermiştim.
Evimiz sahile yakın olduğu için hemen eve gelebilmiştim. Arka depodan değişik sesler geliyordu. Acaba köpek mi girmişti bahçeye. Ya da kedi de olabilirdi? Onları bahçeden çıkarmam gerektiğini düşündüm ve deponun yolunu tuttum. Oraya yaklaştığımda Serhat beyin çalışanları olduğunu düşündüğüm 2 adam vardı. Biraz daha ilerlediğimde, gördüklerime inanamamıştım."Baba..."
Olduğum yerde kalmıştım. Benliğimi kaybetmiştim. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Kıpırdayamıyordum. Donup kalmıştım. Sol gözümden bir damla yaş dudaklarıma doğru ilerliyordu.
Karşımda gördüğüm iki adam babamı duvara çivilerle sabitlenmişti. Babama çivilerle işkence ediyorlardı. Duvar, yerler... her yer kandı. Kim bilir ne kadar çok canı yanıyordu. Evet Polisi aramam lazımdı. Onlara cezalarını vermeleri gerektiğini düşündüm.
"Hayır!"
Telefonum yanımda değildi. Sahile giderken almamıştım. Kötü adamlar içeri girecekken babam, beni gördü ve başıyla
"Git!" dedi.
Nasıl gidebilirdim ki? O benim babamdı. Nasıl gidecektim? diye düşünürken adamlardan biri silahın namlusunu babama çoktan dayamıştı. Sağ şakağına işareti almıştı bile... Babam son kez bana baktı. Ve o iri uzun boylu adam hiç düşünmeden tetiğe basmıştı.
Yıkılmıştım. Kahramanım ölmüştü. Kralım bizi o koca sarayını terk etmişti. Biliyorum o kendi istemedi ama babama bunu yaşatanlar cezalarını ödeyecekti bunu ben yapacaktım onlara. Adamlar hiçbir şey yapmadan babamı oracıkta bırakıp kalmışlardı.
'Kurtaramadım babamı, Allah kahretsin."
Koşarak babama sarıldım. Çivileri oradan zorda olsa yerdeki aletlerden biri ile çıkardım.
"Özür dilerim baba. Kurtaramadım seni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenilmedik #Wattys2016
Teen FictionBabasının ölümüne şahit olan Selin, Annesinin intihar edişine tanık olan Enes... Bir kız, bir erkeği ne kadar hayatı pahasına koruyabilir ki? Tesadüf sandıkları bu karşılaşma gerçekten bir tesadüf mü? Yoksa aşk dedikleri şey oyun muydu?