Stresle cebimden evin anahtarını çıkardım ve kapıyı açıp geriye doğru ittirdim. İçeriden hiçbir ses gelmiyordu. Ayakkabılarımı çıkarıp elime aldım ve içeri geçip kapıyı ardımdan kapattım. Hızlıca odama geçtim ve kapıyı kapatıp kilitledim. Ayakkabılarımı dolabın içine soktuktan sonra derin bir nefes verdim. Görev tamamlandı Eflal, şu anlık rahatız kızım.
Hızlıca yatağıma yaklaşıp sırt üstü uzandım ve gözlerimi tavana diktim. Ve aklıma dank eden şeyle derin bir nefes aldım. Ben ne yapıyordum böyle? Büyüdüğüm, her anımı geçirdiğim, düştüğüm, kalktığım, uyuduğum, güldüğüm, eğlendiğim, ağladığım, hissedebileceğim her duyguyu hissettiğim, yaşabileceğim tonlarca anıyı yaşadığım eve bir hırsız gibi girip çıkıyordum. Bu çok saçmaydı, ne hallere düşmüştüm. Gençliğimi kesinlikle böyle harcamak istemiyordum. Ama bir bakıma da hapsolmuş gibiydim. Bu dört duvar kadardım işte. Eve geldiğimde, doğal ortamıma geldiğimde bu dört duvar kadardım.
Derin bir nefes alıp dudaklarımda geri verdim nefesimi. Duygu hocayla yaptığımız kısa konuşma geldi aklıma. Acaba gerçekten babamı bulabilir miydi? Bana yardımcı olabilir miydi? Biyolojik babamı gerçekten görebilir miydim? Acaba nasıl biriydi? Genç miydi yoksa yaşlı mı? Yakışıklı mıydı? Bu soru çok saçma benim babamsa kesin yakışıklıdır. Kendi düşünceme kıkırdadıktan sonra tekrardan babamı hayal etmeye başladım. Acaba uzun boylu muydu? Belki de kısadır. Acaba iyi biri miydi? Ama eğer iyi biri olsaydı beni ve annemi bırakıp gitmezdi değil mi? Daha sonra yüzümdeki gülümseme yavaşça kayboldu.
Acaba yaşıyor muydu?
Bu soru beynimi dört bir yandan kemirmeye başladığında göğüsümün ortasında bir boşluk hissettim. Yaşamalıydı. Onu canlı görmeyi çok istiyordum. İster kötü olsun, isterse iyi olsun. İster cani olsun, seri katil bile olabilir ama onu kesinlikle canlı görmek istiyordum. Yatakta yana doğru döndüm ve cenin pozisyonuna girerken gözlerimi gardrobun aynasındaki yansımama çevirdim. Çok aciz ve güçsüz görünüyordu. Acınası bir hali vardı. Mutlu yüzümün altında sakladığım harabeyi dışarıdaki insanlar görseydiler, benim benim gözlerimden görseydiler bana kesinlikle acırlardı. Burada odamın tavanına bakmış babamı hayal ediyordum. Yanımda olması gereken, bana genlerini vermiş olan adamı hayal ediyordum. Bu gerçekten acınasıydı.
Telefonumdan gelen sesle gözlerimi aynadaki yansımamdan ayırdım ve komidine bıraktığım telefona baktım. Başımı dikleştirip arayan kişiye baktığımda Ali'nin adını görünce derin bir nefes aldım ve yatakta dikleştim. Bağdaş kurup elimle saçlarımı geriye doğru ittirdim ve telefonu komidinden alıp açtım ve kulağıma götürdüm.
"Efendim?"
"Eflal'im. Napıyorsun?"diye sorduğunda derin bir nefes aldım ve sanki görebilirmiş gibi omuzlarımı silktim.
"Evdeyim, uzanıyorum öyle."dediğimde tekrardan konuşmaya başlamıştı.
"İyi iyi, Kadir hocanın evine gitmişsindir diye bi kontrol edeyim dedim."dediğinde oflayıp gözlerimi devirdim.
"Eflal, sadece meraktan soruyorum. Ne yaptınız Kadir teacherla?"diye sorduğunda derin bir nefes alıp yatağa sırt üstü yattım ve ona dün yaptıklarımızı anlatmaya başladım. O da hem yorum yapıp hemde anlatma şeklime gülerek beni dinliyordu.
Ali'yi seviyordum, o olmasa ne yapardım? İşte o zaman bok hayatım daha da bok olurdu diye düşünüyorum.
&•&•&
***Emel'den***
Çantamı omzuma asarken kabanımı düzelttim ve kapıya doğru ilerledim.
"İyi akşamlar Remzi abi."diyerek güvenliğe selam verdiğimde o da bana başıyla selam verdi ve işine devam etti. Dışarı çıktığımda kapıda gördüğüm arabayla durdum. Yine gelmişti Allahın belası. Arabayı görmezden gelip otobüs durağına doğru ilerlemeye başladım. Bana doğru yaklaştığını görüyordum ama başımı o tarafa çevirmemeye çalışıyordum. Almıştım yine başıma belayı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Hocam
Teen FictionSen babasın, beni koruyup kollaman gerek.. Her gece yorganın altında ağlatman değil...