"Oğlum Cengiz! Düzgün at lan şu topu!"diye adeta kıçımı yırtarak bağırdığımda tüm bahçe bize dönmüştü.
"Kalecisin kızım sen karışmasana!"diye bağırarak karşılık verdiğinde bana gelen topu kafasına fırlatacağım sırada vazgeçtim ve kendi kendime söylenerek öne doğru ilerledim ve topu sahanın ortasına doğru fırlattım. Hepsi o tarafa doğru koşmaya başladığında geri geri gittim ve kalenin direğine yaslanarak onları izlemeye başladım. Onlar topla cebelleşirken kenarda oturan Ali, ağzında lolipop ile bana doğru yaplaştı ve benim gibi direğe yaslanıp onları izlemeye başladı.
"Acaba Fulya niye yalnız oturuyor?"dediğinde gözlerimi devirip direkten ayrıldım ve gözlerimi ona doğru çevirdim. Gözlerini bankta tek başına oturan Fulya'ya dikmiş kaşlarını çatarak lolipopun çubuğuyla oynuyordu.
"Ay sana ne Ali!"diye söylendiğimde gözlerini bana doğru çevirdi.
"Hayatım bana ne de, biliyorsun ben çok meraklı bir insanım."
"Sen meraklı değilsin, sen dedikoducusun."diye onu düzelttiğimde omuzlarını düşürüp gözlerini devirdi. Onun haline güldüm ve kalenin ortasına doğru ilerleyip topu yaklaştırmaya başlayan Hakan'a baktım. Ellerimi dizlerime koyarak öne doğru eğildim ve gözlerimi kısarak onları izlemeye devam ettim. Hakan, Yılmaz'a doğru pas attığında Dilara araya girmeye çalışmıştı ama ayakları birbirine dolanınca yere çakılmıştı. Ben ona hunharca gülmeye başladığımda Yılmaz'da Ömer'e doğru pas atınca işler kızışmaya başlamıştı. Ömer kaleye yakın olduğu için topu hemen kaleye göndermişti. Top yukarı doğru gidince gözümle takip ettim ve önünü kesmek için yukarı zıpladım. Top elimden sonra direğe çarptı ve dışarı doğru gitti. Karşı takımdaki herkes Ömer'e küfür ederken, Ömer tıpış tıpış topu almaya gitmişti.
"Bu kız su içmeye gidiyor!"diye bağırdım ve onlardan onay alınca merdivenlere doğru koşmaya başladım. Hızlıca merdivenleri çıkıp okula girdim.
Sınıfa girdiğimde Emre tek başına sırasında oturmuş, kulaklıklarını takmış bir şey izliyordu sanırım. Kapıyı arkamdan kapatıp yavaşça sırama doğru ilerledim. Çantamdan su şişemi çıkardım ve kapağını açıp içmeye başladım. Şişeyi yarısına indirdiğimde durdum ve kapağını geri kapatıp çantama attım. Çantamın ön gözünden telefonumu çıkardım ve mesaj gelmiş mi diye baktım. Bilmediğim bir numaradan mesaj geldiğini görünce kaşlarım çatıldı. Hızlıca kilidi açıp mesaja baktım.
Gönderen: Bilmeyen numara
Demek yangından kurtuldun küçük hanım. Daha can alıcı bir yöntem deneyelim.Tüm bedenimi sebebini anlayamadığım bir ürperti çevreleyince zorlukla yutkundum ve telefonumu elimde sıktım. Ekranı geri kapatıp başımı kaldırdım ve stresle etrafıma baktım. Bedenim şimdi titremeye başlamıştı, ayaklarımın üzerinde duramıyordum. Masadan destek alarak sırama yan bir şekilde oturdum. Bu özel numara o adamlar mıydı? Yoksa babam mıydı? Ne yapabilirlerdi? En son yangının ortasında tek bırakmışlardı, belki de şimdi kafamı keseceklerdi. Olamaz ben kafamı çok seviyorum!
Gözlerim dolmaya başlayınca gözlerimi sıkıca kapattım ve ellerimi sıkıp başımı öne doğru eğdim. Sakin ol Eflal, bunu birine söylemem gerekiyordu. Belki de polise gitmeliydim. Ama ya babamsa? Babamsa eğer babamı içeri atarlar mıydı? Hayır bu isteyeceğim son şey olurdu. Omuzumda hissettiğim baskı ile irkildim ve sıçrayarak omzuma dokunan kişiye doğru döndüm. Emre kulaklıklarını çıkarmış tek kaşını kaldırarak bana bakıyordu.
"İyi misin?"diye yumuşak bir sesle konuştuğunda başını aşağı yukarı salladım. Sıralardan destek alıp öne doğru kaydı ve aynı benim gibi oturdu sırasına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Hocam
Teen FictionSen babasın, beni koruyup kollaman gerek.. Her gece yorganın altında ağlatman değil...