Bölüm 14 : Kayıp İhbarı

3.2K 101 4
                                    

Sırtımdaki çantamı düzelttim ve o hiç sevmediğim sokağa yine giriş yaptım. Okuldan eve gitmek için geçtiğim o sokak. Hep karanlık ve izbe olurdu. Bende buradan hep ürperirdim. Yavaş yavaş ilerlerken ağzımdaki şekeri çubuğundan tutup ağzımdan çıkardım ve gözlerimi şekere doğru tuttum. Fazla korkmamak için kendi kendime şarkı mırıldanırken diğer yandan etrafa bakınıyordum. Az kaldı Eflal, birazdan bitecek sokak. Cebimdeki telefonum çalmaya başladığında durdum ve cebimden telefonu çıkardım. Bilinmeyen bir numara arıyordu. Omuzlarımı silkip aramayı meşgule attım ve telefonu cebime geri soktum. Akşam akşam bir de özel numaraları çekemezdim. Tam ilerlemeye başlayacakken telefon tekrar çalınca cebimden çıkardım tekrardan. Yine Bilinmeyen Numara arıyordu. Ofladım ve aramayı cevaplayıp kulağıma koydum.

"Buyrun?"diye sinirli bir şekilde konuştuğumda arkadan kendi sesimi duyduğumu hissettim. İçim ve dışım ürperirken elimle telefonu sıktım ve cevap beklemeye başladım.

"Kızım?"diye gelen sesle gözlerim kocaman açılırken dizlerimin titremeye başladığını hissettim. Bu bir adam sesiydi, ve bana kızım diyordu. Babam mıydı? Yoksa bana şaka yapmaya çalışan bir pezevenk miydi? Umarım birinci seçenektir. Elimle telefonu daha sıkı kavradım ve kuruyan boğazımı temizlemek için yutkundum. Beynim donmuş gibi hissediyordum, dilim tutulmuş gibi.

"Kimsiniz?"diye sorduğumda yine arkadan kendi sesimi işittim. Bir süre sessiz kaldıktan sonra derin bir nefes aldığını duydum.

"Ben, senin babanım."dedi ve bir anda ses kesildiğinde telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım. Arama sonlandırılmıştı. Anlamıyordum, neden aramıştı? Neden doğru düzgün konuşmamıştı?

Bir anda arkamdan biri elini ağzıma kapattığında gözlerim kocaman açılırken bağırmaya başladı. Arkamdaki kişi güçlü kollarını belime dolayıp beni kucakladı ve bir yere doğru taşımaya başladı. Bende çırpınarak kurtulmaya çalışıyordum. Bir siyah arabanın önüne gelince beni arabaya bindirmeye çalıştı. Kolunu çimdikleyip ellerinden kurtuldum ve tam koşacağım derken beni saçımdan yakalayıp geriye doğru çekti. Bir anda ben çığlık atarken beni arabaya tıkıştırdı o da yanıma binip kapıyı kapattı. Öndeki kişi arabayı sürmeye başladığında ben onun omuzlarına vurup arabayı durdurmasını söylüyordum.

"İmdat! Bırakın lan beni! Kimsiniz oğlum siz!"diye bağırdım ve öne doğru eğilip direksiyonun yönünü döndürmeye çalıştım.

"Hüseyin tutsana kızı!"diye bağırınca arabayı süren kişi, yanımda oturan adam beni geriye doğru çekti ve elini tekrardan ağzıma bastırıp kapattı. Bir şekilde beni zaptetmeye çalışıyordu ama ben sabit bir şekilde durma yanlısı değildim. Ona vurup kurtulmaya çalışıyordum ama bir işe yaramıyordu.

Adamın elini ısırdığımda çığlık atarak beni bıraktığında hızlıca arabanın canıma döndüm ve camı açmak için düğmeye bastım. Cam açıldığında tam dışarı doğru bağıracağım sırada adam saçlarımı kavrayıp başımı öndeki koltuğa sertçe vurdu. Gözlerim kaymaya ve başım dönmeye başlarken geriye doğru düştüm. Adamda camı geri kapattığında görüş alanım tamamen kararmıştı, bayılmıştım.

Gözlerimi geri açtığında eski bir evdeydim. Her tarafım ağrıyordu ve kıpırdayamıyordum bile. Ellerimi yere bastırıp yerden destek alarak sırtımı dikleştirdim ve oturur pozisyona geldim. Etrafa bakınırken sanki beynim patlayacakmış gibi ağrıyordu. Etrafa baktığımda eski eşyalar vardı hep. Eski koltuklar ve eski perdeler. Birde küçük tüplü bir televizyon vardı. Her yer toz içindeydi ve içeride halı yoktu. Dışarıya nazaran evin için buz gibiydi ve kötü kokuyordu. Yerden destek alıp kalkacağım sırada ayağımdan gelen şıngırtı sesiyle gözlerimi ayağıma çevirdim. Bir zincir bağlanmıştı ayağıma.

Sevgili HocamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin