Bölüm 6: Bana da Anlatın

7.8K 216 39
                                    

"Sen sakat beyinlisin!"diye bağırdı Ali çoşkuyla. Kocaman açtığı kahve gözleriyle bana bakarken biraz sırada kayarak ellerimi izlemeye başladım. Sanırım biraz haklıydı. Ah tamam, baya bi' haklıydı(!)

"Bir daha bende uzakta kavga edersen, üstüne birde ben yolarım seni!"dediğinde suratımı buruşturup kaşlarımı çatarak ona baktım. Bu nasıl bir arkadaş dayanışması(!)

"Eflal?"diye gelen seslenişle gözlerimi Ali'den alıp sıranın yanında dikilen Emre'ye çevirdim. Ali'de aynı şekilde ona döndü ve bir anda sırıtmaya başlamıştı. Ayağımla onun ayağına bastığımda çığlık atmaya başlamıştı. Bana doğru döndüğünde şirince ama altında milyonlarca tehdit bulanan gülümsememle ona baktım.

"Boş yapma Ali."dedim gülmeye devam ederek ve ayağımı çekip gözlerimi Emre'ye çevirdim tekrardan.

"Ne oldu?"dedim merakla onun gözlerine bakmaya başlarken. Eliyle yüzüne düşen saçlarını arkaya doğru yatırdı ve derin bir nefes alıp ufak bir şekilde gülümsedi.

"Sadece, şu an iyi misin diye soracaktım?"dediğinde bende içten bir şekilde gülümsedim ve başımı hafifçe salladım.

"Daha iyiyim, teşekkür ederim."dediğim anda Ali birden konuşmaya dahil olmuştu.

"Emre bro, bizim ön sıramıza gelsene ya. Çok uzaksın sen bize! Olur değil mi Cengiz?"dedi ön sırada tek oturan Cengiz'e bakıp heyecanla yerinden kalkarak. Tabi biliyor canını acıtacağımı ayağa kalkıyor aklını sevdiğim(!) Cengiz gülümseyerek başını salladığında Ali gözlerini Emre'ye çevirmişti.

"Hem, sen Efoş'un hayatını kurtardın. Sen artık bizim can dostumuzsun."dedi elini Emre'nin omzuna koyarak ve gülümseyerek. Efoş ne ya?

"Kaç kere Efoş deme diyeceğim Aliciğim?"dedim dişlerimin arasından konuşurken. Beni duymazlıktan geldi ve sıraların üstünden atlayarak Emre'nin sırasına gitti. Çantasını aldıktan sonra tekrardan geri geldi. Bıkkınlıkla elimi alnıma vurdum. Yeminle beni yoruyordu bu çocuk. Beni çok yoruyordu bu çocuk(!)

Kapıdan giren kişiyle olduğum yere gizlenmek istemiştim ama annem artık ezberlemiş olacakki direkt olarak göz göze gelmiştik. O hiçbir şey demeden yavaşça sıramdan kalktım ve usul usul annemin yanına doğru yürümeye başladım.

"Emelciğim, yollarını gözler olduk ya?!"dedi isyan ederek Ali. Annem ona küçük bir şekilde gülümserken ben onun yanına ulaşmış bağırmaması için kedi gibi duruyordum.

"Ya, bende üzülmüştüm. Eflal akıllandı artık Aliciğimi göremeyeceğim diye."dediğinde annem, Ali hunharca kahkaha atmaya başladı.

"Ay ilahi Emelciğim. Yine formundasın. Sen istediğin zaman söyle ben çay partisi veririm buluşuruz."dediğinde Ali, annem güldü ve sonra gözlerini bana çevirdi. Yüzündeki güzel gülümseme solarken gözleriyle yolu gösterdi. Şirince gülümseye çalıştım ve önden önden ilerlemeye başladım. Ölüm fermanımın yazılması için Kadir hocanın yanına gidiyorduk. Öğretmenler odasına girince yutkundum ve anneme üzgün üzgün bakarken kapıyı açtım ve başımı içeri doğru uzattım. Tüm gözler bana çevirilirken gözlerimle odayı iyice taradım ve en uç köşeden oturan, dinlendirici gözlükleriyle kitap okuyan Kadir hocayı bulunca dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Kadir hocam?"diye seslendiğimde gözlerini kitabından ayırdı ve bana baktı.

"Ah! Geliyorum canım."dedi gülümseyerek ve kitabını kapattı. Odadan çıktım ve sıkıntıyla nefes verip gözlerimi anneme çevirdim. Yine suçlayıcı bakışları yer edinmişti yeşil gözlerinde. Kısa bir süre sonra kapı açılınca ikimizde o tarafa baktık. Kadir hoca bana burukça gülümseyerek baktıktan sonra derin bir nefes alıp gözlerini anneme çevirdi. Ve çeviriş o çeviriş. İşte tüm hikaye burada başlıyor arkadaşlar. O tuhaf bakışma. Aslında her şeyi tek tek anlatan ama benim bir bok anlayamadığım o bakışma.

Sevgili HocamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin