Doktor, yakasından tutulmuş olmanın rahatsızlığıyla Beyazıt'ı dinlemiyor sayılırdı. Beyazıt kapının açılmaya başladığını farketti. Zihninde akmaya başlamıştı bu anın devamını. '' Bak ! '' dedi kapıyı işaret ederek. '' Siyah takımlı, beyaz gömlekli bir adam girecek. '' doktora aklını yitirmediğini ispatlamaya çalışırcasına konuşuyordu. Sakinliği her zor durumdaki sakinliğindendi. Çok karışık ve çok zor durumların içinde kaldığında kendi içindeki çok daha karışık ve etkin gücü hissederdi. İçinde akan kanın damarlarından buharlaştığı hissedercesine büyük bir olayın içinde olduğunu seziyordu. Doktor kapıya çevirdi başını. Dostunun durumunu düşünmesiyle yorgunluk içinde bakan gözleriyle Yağız girdi içeri.
Beyazıt'ı uyanık görmüş olmanın sevinciyle ''Şükür karde...'' cümlesini Beyazıt'ın yataktan fırlayıp kapıya doğru koşmasıyla yarıda kesti.
'' Dur ! Nereye ? ''diyerek omzundan tuttu Beyazıt'ı.
'' Yağız, biliyorum her şeyi biliyorum!''
'' Dur be adam neyi biliyorsun ? ''
Eşi ve çocuğuyla atan kalbi varken Beyazıt'ı kim durdurabilirdi, sahi.
'' Neyi bildiğim değil de şu an yan odada yattıklarını yanlış bilmek istiyorum!''
Yağız, yanında koşan hemşireyle hasta haliyle nasıl böyle hızlı hareket ettiğini anlamadığı Beyazıt'ın arkasından geliyordu.Yan oda mı ? Nereden biliyor ? Doktor patavatsızlık edip bunu birdenbire söylemiş miydi yoksa ? Yağız dostu için iyice endişelenmeye başlamıştı. Onları hemen, hiç dinlenmeden komada görmesi olduğu yere yığılması için geçerli bir sebepti. Çok geçmeden korktuğu şeyi gördü. Beyazıt, olduğu yere kapaklanıp ellerini cama yaslayarak ağlıyordu.
'' Hadi Beyazıt, bu halinle burada daha fazla duramazsın. ''
Yağız'ı ne kadar iyi işitiyor olsa da tüm duyularını o camın arkasında yatan ailesinin yanına taşıyıp onlarla aynı odada duruyordu sanki. Olanlara anlam veremedi. Her şeyi bilmesi nedendi ve en önemlisi orda yatan neden kendisi değil de ailesiydi. Yanına dizlerini kırarak oturmuş Yağız'a baktı. En azından onu yanında görebildiğine seviniyordu.Hemşire görevini daha fazla erteleyemedi. '' Kalkmalısınız beyefendi. Odanıza gidelim lütfen .'' derken Yağız'la birlikte yerden kaldırmaya başladılar Beyazıt'ı.
'' İyi olacaklar kardeşim. Sen de iyi olacaksın. ''
Koridor bu cümleyle bitti. Beyazıt, acıdan düğümlenen boğazıyla konuşmayı denemiş ancak o kadar ses çıkaramamıştı ki konuşmaya çalıştığını bile anlamadılar.
Yatağına yatırılıp, sakinleştirici iğnesi yapıldı.
Yağız, '' Doktorun kusuruna bakma, sana birden bire acı haberi vermemeliydi.''
'' Doktor söylemedi. Biliyorum bunları Yağız. ''
'' Ne? Ne bilmesi, nasıl bilmek ? ''
Beyazıt, nasıl inandırabilirim ki diye umutsuz bir şekilde düşünmeden duramıyordu.
'' En son ne zaman görüştük Yağız ? '' dur sen söyleme. Ben söyleyeyim.
İki hafta önce, kazanın bir gün öncesinde konuştuk. Yağız önce ne var bunda diye düşündü. '' Bir dakika.'' diye şaşkınlığı yüzünden okunarak başladı konuşmaya. '' Sen uyuyordun iki haftadır. ''
Beyazıt üzülse mi sevinse mi bilemiyordu. İğnenin etkisiyle iyice yavaşlamaya ve uyuklamaya başladı vücudu. Yağız şaşkınlığına cevap arıyordu.
'' Beyazıt neler oluyor, ben gelene kadar doktordan her şeyi öğrendin de benle mi eğleniyorsun bu vaziyette ? ''Yeşil gözlerinde şaka yapan birinin neşeli ifadesi veya tahmini tutan birinin sevinci yoktu. Telaşı arttı. Beyazıt'a bakıyor Beyazıt ise iğneden dolayı uyumasına an kalmış şekilde dudaklarını kıpırdatıyordu.
Yağız bir şeyler duyup içindeki sorulardan arınmak adına yaklaştırdı kulaklarını.
Beyazıt, '' Canım çok yanıyor. Kalbim... Fazlasıyla acıyor. ''
Yağız, dostuna olan taze kızgınlığına rağmen onun için üzülmeden edemedi.
Şok olup dona kalacağı sözleri duyana kadar sürdü bu üzüntü.
'' Saat 4'te anneni almayı unutma.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEL
Poetry'Biz'e beraber gitme vakti geldi de geçiyor. Sen kayıp,ben ağrılı. Yalnız yaşıyorum bizi. Gel, Beraber gidelim 'biz'e... Kendimize gelmez miyiz ? * Şiir ve hikaye bir kitapta... *