shawn mendes // treat you betterUyandım. Uyanmamam gereken bir güne uyandım.
Ölü birinden hızlı olmasını bekleyemezdiniz ve ben, düzeldiğimi sanarken tekrar öldürülmüştüm. Yavaş hareket etmem zamanı durduracakmış gibi yavaşça hazırlanıyordum.
Zaten birkaç parça olan kıyafetlerimi sırt çantama yerleştirirken yumuşak siyah tişörtte kaldım. Lol u r not cole sprouse tişörtüm. Bastırabilmek için bir haftalık harçlığımı vermek zorunda kalmıştım, ama o zaman buna değmişti. Cole'den yana umutlarım vardı. Ve evren ne kadar salak olduğumu tekrar yüzüme vurdu.
Dünyaca ünlü birinden ne umut edebilirsin ki?
Bilgisayarımı da çantama koyup paramı da aldık sonra odamdan çıktım. Acılarımın çoğunu burada çekmiştim ve aramızda garip bir bağ vardı.
Ama geride bırakmam gerekiyordu, diğer her şey gibi.
Annemi salonda sızmış bir şekilde buldum. Yanağını öptükten sonra geri çekildim ve fısıldadım 'teşekkür ederim anne, her ne kadar annem olmayı bırakmış olsan da'. Günün her anı beyni uyuşuktu, varlığımdan haberdar değildi. Yokluğumdan da haberdar olmayacaktı.
Mutfağı es geçip evin çıkışına yöneldim. Yemek şuan düşüneceğim en son şeylerden biriydi. Apartmanın kapısından da çıktığımda son kez dönüp baktım. Ne olursa günün sonunda dönebileceğim bir evim vardı. Ve ben onu terk ediyordum.
İntiharı hiçbir zaman çözüm olarak görmedim. Hayat karşıma ne çıkarırsa çıkarsın, ölü olduktan sonra onu çözemezdim. Evet kaçıyorum, sorunlarımdan, güven problemlerimden, ailemden, insanlardan. Karşılarında kalacak kadar güçlü olamadım. Buna rağmen kendimi öldürecek kadar güçsüz de olmadım. Yeni bir güne uyanıyorsak, yeni bir başlangıcımız vardı. Ve ben bu başlangıcı çok farklı bir yerde yapacaktım. Buradan uzakta. Belki daha ilk gece sokakta öldürülecektim ama yaşamak için çabaladığımı biliyor olarak. Ölecek olmam kimsenin dikkatini çekmezdi ama buna alışıktım. Yalnızlığa.
Kafamı sallayarak düşüncelerimden uzaklaştım. Gelmiştim. Jake'le mesajlarından sonra ilk kez yüzleşecektim. Sadece 5 dakika diye hatırlattım kendime. Sadece 5 dakika. Müdürle konuşup sonra siktir olup gidecektim. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım.
İçeri adımımı attığım anda tüm gözler benim üzerimdeydi. İnsanlar bana bakarak gülüyor, aralarında fısıldaşıyor, bağırarak dalga geçiyorlardı. Bazıları acıyan bakışlarını gönderse de birkaç dakika sonra arkadaşlarıyla birlikte gülmeye başlıyorlardı. Jake bu kadar hızlıydı demek. Bu kadar hızlı ve adi.
İtilip kakılırken müdürün odasına ulaşmaya çalışıyordum. Sesler yükseliyordu. Daha yüksek sesle gülüp daha yüksek sesle dalga geçiyolardı. Ağlamamak için dişlerimi sıktım. Ağlamayacaktım ama başımın öne düşmesine engel olamadım. Yüzlerine bakmak yerine yere bakmak daha iyiydi.
Bir an büyük bir sessizlik oldu. Kafamı kaldırdığımda elinde kağıtlarda Jake'i gördüm. Bir şeyler okuyordu. Odaklanmaya çalışıp dinledim.
Maillerimdi.
'Şuna bak Cole, sanırım ondan hoşlanıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven // cole sprouse
Fanfiction've sen Cole, yemin ederim ki dünyadaki tüm çiçeklerden daha mükemmelsin'