...İki gün aradan sonra Tolga'nın beynimi allak bullak eden iki mesaj daha atması sonucunda yine uykumdan mahrum bırakılmış bir şekilde salondaki koltuğa kurulmuştum. Uykudan uyanınca tatlı veya şirin gözüktüğüm söylenirdi ama şimdi kesinlikle o kelimelerin yakınından bile geçmiyordum. Daha çok gözleri yamuk yumuk olan yavru bir köpeğe benziyordum.
Yorgunluktan, fazla düşünmekten ve uykusuzluktan dolayı baygın olan bakışlarımı televizyona çevirdim. En azından uykumu getirebilecek bir belgesel bulabilirdim. Uzaktan kumandayla bir iki tuşa basıp televizyonu açmayı başardığımda kafamı geriye yasladım ve listedeki bütün kanalları hızla dolaşmaya başladım. İnsanda merak uyandıran ve izlemesi keyif veren bir belgesel bulmayı amaçlarken birden önüme iki gün önceki röportajımız çıkınca durdum ve izlemeye başladım.
Magazin programının arka fondaki sesi büyük bir heyecanla, "Güneşin Kızları'yla büyük ilgi gören yakışıklı oyuncu Tolga Sarıtaş ve dizideki rol arkadaşı Hande Erçel, yeniden bir aradalar!" diyordu. "Gold Yapım'ın yeni film projesinde yer alacak olan ünlü çift şimdiden gündeme bomba gibi oturdu!"
Ardından ekranda basına açık görüşmeden bazı kesitler oynamaya başladı. Tolga sorulan soruya gülümseyerek cevap verirken dikkatimi hemen yanındaki kıza çevirdim. Yanağındaki gamzesi belirginleşmişti ve büyük bir dikkatle yanında, sorulan soruları yanıtlayan mavi gözlü adama bakıyordu. Dikkatli bakmaktan çok, konuşmasına hayranmış gibiydi. Nutkum tutuldu. Çünkü o kız bir hayran falan değildi, bendim. Kulaklarım yanmaya başladı. Gerçekten böyle mi görünüyordum?
Ekranda röportaja ait görüntüler oynamaya devam ederken, arka fondaki ses devam etti. "Yaptıkları röportaj boyunca Tolga ve Hande'nin de yüzlerinden okunanan mutluluk bize de nazar değmesin dedirtti. Bu film kaçmaz, bizden söylemesi!"
Tolga'yla birbirimize bakıp güldüğümüz anı yakalayıp, kocaman bir şekilde ekrana yansıttıktan sonra başka bir magazin haberine geçince kumandaya uzanıp televizyonu kapattım. Etraf yeniden karanlığa gömülecekken bu sefer koltuğun bir köşesine fırlattığım telefonumun zil sesi duyuldu. Uzanıp telefonu elime aldığımda ekranda beliren isim kulaklarımda başlayan yangının vücudumun her bir tarafına sıçramasına sebep olacak cinstendi. Telefon ısrarla çalarken öylece bekledim.
Telefon susunca da şaşkınlıkla boşluğa doğru bakakaldım. Neden bu saatte arıyordu? Bir kere huyu arayarak değil mesaj atarak rahatsız etmekti. Deli gibi bir merak bedenimi sararken telefon yeniden çalmaya başladı. Yine, o arıyordu. Ben cevap verene kadar aramaya devam edeceğini biliyordum bu yüzden zorla yutkunduktan sonra ekrandaki yeşil butona bastım ve telefonu kulağıma götürdüm.
Onun konuşması dinlemem veya söyleyeceklerine bir cevap vermem gerekmiyordu, zaten konuşması bittikten sonra telefonu suratına kapatacaktım.
Yani en azından, telefonun diğer ucundaki yabancı sesi işitmeden önce öyle yapmayı düşünüyordum.
"Merhaba," dedi kalın bir erkek sesi. Tolga'ya ait olmadığını anladığımda kaşlarımı çatıp devam etmesini bekledim. "Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim bayan fakat burada sızıp kalmış bir genç var ve telefonundaki son kayıtlar size ait, bu yüzden sizi aramak zorunda kaldım." diyip ardından hızla ekledi. "Ve şey, lütfen gelip onu mekan kapanmadan önce alabilir misiniz?"
![](https://img.wattpad.com/cover/64795584-288-k767628.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Islak İmza // hantol
Fiksi Penggemar❝İlk öpücük dudaklarımdan nefesi çalmıştı, sonuncusu neden bizi ayırdı?❞ hantol fanfiction // @scpattz