- K İ M S İ N ? -

52.5K 2.4K 379
                                    

Herkese merhaba!

Yaşanan olaylar yüzünden hepimiz üzgünüz, umarım bir daha yaşanmaz. Bunu bahane etmeyeceğim tabii ki bölüm için elimden geleni yaptım ve çok heyecanla yazdım. Bu açıdan mutluyum. Bu arada Ben töre veya doğu hikayelerinde bölüm içerisinde kürtçe yazılmasından hiç hoşlanmıyorum. Çünkü türkçe bir hikaye yazıyoruz sonuçta.

Ama bu bir doğu hikayesi olduğu için ve türkü olarak kürkçe söylemesi daha gerçekçi olduğu için kürtçe türkü koydum. Bu türküyü seviyorum. Sözlerini falan yazmadım ama türküyü birazcık ilerletip o hareketli melodisini dinleyin lütfen. Hiç değilse okuyacağınız bölüm geldiğinde anlarsınız aşina olursunuz. Ben dinleyerek yazdım oynamaktan bölümü zor bitirdim :D

Keyifli okumalar :)


Kulaklarımın uğuldadığını hissediyordum.

Şuan yaşadığım sinir ve şok dalgası belkide herkesin kaldıramayacağı kadar büyük bir şeydi. Hayalim vardı ucunda, intikamım vardı. Belkide daha iyi yerlere gelme arzusu yada olmam gereken yerde olma arzusuydu benimki.

Zamanında burun kıvıranlara 'Gördün mü bak' deme isteme arzusuydu. Ama bu yolda sürekli engeller çıkması ve yahut başarılı olamamam kanıma dokunuyordu. Sabırlı bir insan değildim, hiç bir zaman olamamıştım zaten.

Ben ne zaman o eve hanım ağa olacağım desem, ne zaman düştüğüm yerden daha güçlü kalksam sanki beni yıkmak için dahada sert davranıyordu hayat.

Ne zaman vazgeçmeyeceğim desem direncimi kırmak için daha da uğraşıyordu.

Yaklaşık kaç dakikadır yada kaç saniyedir böylece kaldığımı bilmiyordum ama .Zelal'in sesi kulağımı tırmalıyordu. Sonunda kendime gelmem gerektiğini idrak ettiğimde gözlerimi daldığım pencereden çektim ve ilgimi telefona verdim.

"Peki ben ne yapacağım Zelal? Bana bir şey söyle, bir yol göster ki vazgeçmeyeyim. Sinirden çıldıracağım! Neden ben bir şey istediğim zaman olmayacak şeyler birden oluveriyor?"dediğimde yakınıyordum.

Neredeyse ağlayacaktım ve boğazımdaki ağrı sesimin boğuk çıkmasını sağlıyordu. Tabii ki ne yaptım? Ağlamadım. Göz yaşlarımı ustalıkla geri gönderdiğimde tırnaklarımın etime batmasından güç aldım.

Acıydı insanı güçlü kılan. Acıyı yok etmek marifetti zaten. Bu yüzden düştün mü ve kalktın mı dahada güçlü olurdun. Ne kadar acı çekersen baş vurduğun yolda o kadar çok mükafatını alırdın.

"Kuzum, bak daha hiç bir şey bitmiş değil. Sana şöyle söyleyeyim. Aral ağa evlenmek istiyor ama Asmin diyerek şartlanmamıştır. Adam 31 yaşında, aşiret çocuk bekliyor ve artık oda aile sahibi olmak istiyor."dediğinde sinirle bağırdım. "Benimle olsun!"dediğimde yatağıma hışımla oturdum.

"Dilan, kendine gel ve toparlan artık. Sana ne oluyor böyle? Sanki olmazsa dünyanın sonu gibi davranıyorsun. Vazgeçecek kadar sinirlenmen niye!"sessizleştik bir süre. Zelal'in cümlesi havada asılı kaldığında tırnaklarımı kemirmeyi bıraktım.

"O mertebeyi istiyorum Zelal, anlıyor musun? Bunu artık o kadının burnundan getirmek içinde değil, bir kere bu yola çıktığım için ve hırsım için istiyorum. Hem bana küçümseyici gözlerle bakanların haddini bildirmek, hemde orada olmayı hak ettiğim için böyle davranıyorum."dedim. Zelal'in dertli soluğunu işittim bir süre sonrada tekrardan sesi hakim oldu kulaklarıma.

"Yeni bir şeyler düşünmen gerek, başka türlü olmayacak bu iş. Sen git gide adamın sinirine dokunurken aşık olması zor. Yapacak bir şey yok bekleyeceğiz... Pazartesi görüşürüz."deyince tek elimle yüzümü sıvazladım.

DİLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin