-B İ Z-

45.1K 2K 96
                                    

-19.Bölüm-

Keyifli okumalar :)

Beni öylece bırakıp gittiğinde ne yapacağıma karar vermeye çalıştım. İlk önce banyoyu bulup buz gibi su ile yüzümü yıkadım. Kendime gelmem için bir fırsattı bu. Aynadan yüzüme baktım. Hangi Dilan'dı bu? hangi akla hizmet böyle davranabilmiştim Mardin'in ağasına. Gözlerimi kapattım ve düşündüm, onunla konuştuklarım kulağımda uğulduyordu sanki. Düşünmemeliydim. İçimdeki enerjimi atmalıydım. Ama yapamıyordum. Aklımı kurcalayan andan kurtulamıyor, gerçekliğe dönemiyordum. Öyle huşu içindeydi ki ruhum, onun olduğu anda kalakalmış, ellerimizin birleştiği ana odaklanmıştım.

Benim için ağabeyimle konuşmuş olması beni oldukça şaşırtırken bunu Aral ağanın kudretli babası Azad Şahoğlu'nun da yapması beni mutlu etmişti. Mutluluğum kısa sürecekti ama benim şu andan keyif almam gerekiyordu. Dış kapının kulpunu kavradım ve dışarı çıktım. Derin bir nefes verdim ve Çiftliğin içine doğru yol aldım.

Çocukluğumun seyisi burada değildi. Bir kaç yıl önce kendisini kaybetmiştik. Kısrakla beni tanıştıran, derdime derman olan adamdı. Yeri bende ayrıydı. Hüzünle yüzümü astım ve ahıra girdim. At üstünde var oluyordum. Yaşadığımı hissettiriyorlar, özgürlüğümü temsil ediyorlardı.

Kısrak asi bir at olduğu için onu Şahoğlu konağının Ahırında tutuyorlardı. Ona binemeyeceğim için bende onun tam zıttı olan bembeyaz atı çıkarttım. Benim terapim olan at binme saatim gelmişti. Üstümdeki elbise ile binmek zor olacaktı ama umurumda dahi değildi. Eteğim uzun olduğu için ve bol olduğu için bana zorluk çıkartmayacağını umuyordum. Gerçi burada kız kısmının at binmesi pek hoş karşılanmasa da ben hiç bir zaman boyun eğen olmamıştım ki.

Düşüncelerimi bir kenara attım ve piste çıktım. Atın üstüne çıkıp eteğimi düzelttiğim de kırmızı elbisem atın kalçasını kapatmıyordu ama örtü örtülmüş gibiydi üstüne. Saçımı omzumdan arkaya attığımda Ata komut verdim. Pistte engellerden geçerek koşmaya başladığında saçlarımın savruluşu ruhuma iyi geliyordu. Nefesim Çoğalıyor ciğerlerim temiz hava ile doluyordu.

Aral ağa, ağabeyim, yaşadıklarım, her şey gözlerimin önünden hızla geçerken bulanıklaşan görüş açım beni ilk defa korkutmuştu. Atın hakimiyetini kaybetmeye başladığımı hissettiğimde istemsizce gözlerimden akan yaşlara anlam veremiyordum.  Atın bağırışları adeta beni uyarır nitelikteydi ama beynim düşünmeyi bırakmışçasına boştu. Sanki bir sis bulutunun içinde yağmur damlalarını misafir ediyordum gözlerimde. Sorgulamayı bırakalı çok olsa da içimin sızısı geçmek bilmiyor, anın getirdiği duygu yoğunluğu kendimi bırakmama neden oluyordu.

İşte o an, başımın deli gibi döndüğü, uzuvlarımın hareket etmediği anda at beni daha fazla taşıyamadı ve üzerinden attı. Vücudumun sızı içinde kapaklanmasını beklerken iki kolun beni tutması ile sarsıldım ve kendime geldim. Seyis ve Aral ağa bana sinirle bakarken ikisi de beni tutuyordu. Aral ağa beni neredeyse havaya fırlatıp kucağına aldığında bir kaç adım ötedeki kaldırıma oturttu ve seyisin getirdiği suyu yüzüme vurdu.

Alnıma doğru döktüğü suyu sıvazlayıp boynuma ve enseme yaydı eliyle. Kalp atışım öylesine hızlanmıştı ki, etimi delip geçecek güçte olduğunu fark etmiştim o an. Kendimi kaybetmiştim. Teslim olmak istemiştim belkide ama izin vermiyordu Aral Sıraç Şahoğlu. "İyi misin?"dediğinde kafamı salladım.

"İki dakika rahat durmuyorsun. Haylazlıktan sürekli bir yerlerini sakatlayan Çocuk gibisin."dediğinde kaşlarımı Çattım. Beni cidden çocuk olarak görüyordu, hemde Kardelen'in ima ettiği gibi. Yüzüm düştü ve anın siniriyle hemen toparlandım. Ayağa kalktığımda yalpalamam normaldi çünkü her zaman olduğu gibi fevri davranıyordum. "Yavaş, düşeceksin. Bu akşam kına gecesi var. Seni oraya götüreceğim."dediğinde şok olmuştum. Gözlerim istemsizce kocaman açılmıştı.Ona döndüğümde kirpiklerimi kırpıştırdım.

DİLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin