Multimedia: Zerde
30.Bölüm
Aitlik, bir eve, bir yurda bir aileye ve bir insana... Ait olma duygusu hem çok güzel hemde çok yeniydi.
Tüm yükünü omuzlarından alan, yaşayacağın huzurlu bir zaman dilimi, ve bir çok yeni keşifti evlilik belkide. Daha ilk saatimiz olmasına rağmen bunları söylemek bile yeniydi benim için. Aral'ın nefesini kontrol altına almaya çalışması, kaslı göğsünün göğsümün üzerinde nefes nefese körüklenmesi... Tenlerimizin bir bütün olması çok yeniydi. Bu sarsıcı yenilik, beni bozguna uğratırken nefes nefese kalmıştım. Bacaklarımın arasında hükmünü sürdüren adamın terli alnı boynumdan çekilip alnımı bulduğunda ellerimle yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Alınından şakağına akan ter damlacıklarından birini dudaklarımla durdurdum. Sakallarının hoş kıpırtısı ile tenim ürperirken bana koyulaşmış mavileri ile bakıyordu.
Gözleri çakmak çakmaktı. Öylesine arzulu, öylesine tutkulu bakıyordu ki, bütünlüğümüz bozulmadan, az önceki dakikaları tekrar mı yaşayacağız diye düşünmekten alı koyamıyordum. Bu ilkel bir istek haline dönüşürken aynı zamanda utanç ve ağrı barındırıyordu. Üzerime ağırlığını bastırmadan , uzanıyorken, hala mabedindeydi. Burnu burnuma sürtünüyor ve bu anda kalmak ve idrak etmek için çabalıyor gibiydi.
"Ağam,"dediğimde sesim fısıltı şeklindeydi. Kalça kemiklerim onun etine batıyorken ikimizinde canının acıdığının farkındaydım. Kendimi biraz yukarı çekmeye uğraşırken, belim kavislenip ona daha çok çekiliyordu. Bu hareketim onu tekrardan uyarırken, acı dolu sesi kulaklarımı doldurdu. "Ah! Hareket etme."dedi. Dudağıma belli belirsiz bir öpücük kondurduğunda dudakları boyun girintimi buldu. Gözlerim hafif aralık kaldığında geniş kaslı sırtı gözler önüne serildi.
"Ağrın var mı?"derken boğuk fısıltısı erkeksiydi. Kokusu tenime ilmek ilmek işlenirken ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Kendini biraz geri çektiğinde yüzümü buruşturdum. Hissettiğim boşluk ve kemiklerimdeki ağrı, sızlanmamı sağlamıştı. Aral kendini yanıma attığında daha ben sırtımı ona dönmeden beni belimden kendisine doğru çekti. Kafasını boyun girintime yasladığında gözlerini kapattı ve ikimizde uykunun kollarına atıldık.
**
Yorgun bir sabaha uyandığımda gözlerim zar zor açılıyordu. Yatakta yavaşça gerindiğim de sıçrayarak yerimden kalktım. Gözlerimi yatağa diktiğimde Aral yüz üstü uyuyordu. Geniş sırtı ve üzerindeki bir kaç tırnak izi gözlerimi kapatmama ve utançtan ölmeme yetecek şeylerdi.
Dün yaşadıklarımızın büyüsü gözlerimin önündeyken, utanma duygusunu da göz ardı edemiyordum. Yataktan yavaşça kalkıp üzerime yataktan devrilmiş geceliklerimizin içinden sabahlığımı buldum. Üzerime geçirip kuşağını bağladığımda, diken üstünde oturuyordum sanki. Ayağa zar zor kalkarken, iniltim istemeden dudaklarımdan firar etmişti. Gözlerim Aral'a döndüğünde, ses ile homurdanıp kafasını diğer tarafa çevirdi. Yüz üstü uzandığı için kollarını yastığının altına geçirerek uyuyordu ve koskoca yatağı kaplıyordu. bir bacağı benim boyumda olabilirdi. Beyaz satenin içinde o kadar güzel görünüyordu ki, ona tekrardan aşık olmuştum.
Dünkü duygusal birlikteliğimiz ve sabaha kadar onun nefesinin kulağımda çınlaması ile uyumam, mucizenin diğer adı gibiydi.
Parmak uçlarımda yürüyüp banyoya girdim. Gözlerim etrafı taradığında burada kendi eşyalarımı bulmak beni tatmin etmişti. İki diş fırçası, sedirden yapışan bir sepetin içinde bir kaç parça makyaj malzemem, tarağım ve kremlerim duruyorken, Aral'ın tıraş losyonları ve erkeksi kokusunun mimarı, parfümleri duruyordu. Üzerimdeki Sabahlığı çıkarıp kenara attım. kırmızılıkların bulunduğu sağ bacağımı duşa kabine attığımda ufak çığlığımı avucumla bastırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLAN
RomanceGözü yükseklerde, burnu havada olan Dilan, oynadığı tehlikeli oyunla bir çok şeyi değiştirecektir. Mardin'in sahibi Aral sıraç şahoğlu'unu kendi yapana kadar durmayan hırsı onu tek hamlede yakacak yegane güçtür. Bu Hikaye, oynadığı aşk oyununu onu...