Kirmanşah & Kardelen 5

21.4K 1.1K 92
                                    

Bu çok kısa oldu biliyorum ama pek müsait değildim bu aralar, yarında yazmaya çalışacağım, kocaman öpüldünüz. :)

Gözlerimi araladığımda yine güçlü kollar tarafından esir alınmıştım. Belime sarılmış boynumda uyuyorken ne kadarda geçekçi bir an olduğunu düşünüp duruyordum. Ama biliyordum ki ben onun için kadından başka bir şey değildim. Karşı cinstim sadece onun lügatında. Beni istediği, sevdiği yada en ufak bir duygu kırıntısı barındırdığı için değil... Yaradılış olarak bana meyletmesi gerektiği bir kadındım işte.

Bir süre tavanı izleyip yanımda ağır ağır nefes alan Kirmanşah'ı dinledim. Daha sonra saatin epey geç olduğunu fark edip yavaşça kolunu üzerimden kaldırdım. Çok başarılı bir an değildi. Gözleri anında açıldığında benden uzaklaştı. "Nereye?"dediğinde yutkundum. "Kahvaltıya geç kalacağız, saat 9 olmuş,"dediğimde yüzünü sıvazladı. "Ben lavaboya gideyim,"deyip yanından kaçtığımda elimi yüzümü yıkayıp, ihtiyaçlarımı halledip banyodan çıktım. Üzerimdeki gecelikle kendimi ilk defa rahatsız hissediyordum, dünkü konuşmalarımız ve sabahki sarmaş dolaş halimizden sonra kendimi tehdit altında hissediyordum. Saçımı savurdum ve karışıklığını düzeltmeye çalıştım.

Üzerime kıyafet seçerken Kirmanşah da banyoya girdi. Üzerime hemen uzun pembe tonlarında bir elbise giyip gelindeki kuşağını bağladım. Saçlarımı tarayıp aşağı inmeden önce kendime baktım, yüzüme bir şey sürmeme kararı alıp yatağımızı topladım ve aşağı indim.

"Günaydın yenge,"Sıla'nın selamıyla gülümsedim. "Günaydın güzellik,"dediğimde yanağına bir öpücük kondurdum. Birlikte sofraya gittiğimizde yeni yerleşmişlerdi. "Günaydın,"dediğimizde herkes karşılık verdi. "Kirmanşah nerede kızım?"dedi Faran ağa, haklıydı adam ilk defa bu kadar geç kalkıyordu. "Dün siz yattıktan sonra biz terasta vaktin nasıl geçtiğini anlamamışız ağam, geç uyuyunca geç uyandık."dediğimde utanıyordum.

Faran ağa ve Gülendam anne birbirilerine bakıp güldüklerinde yutkundum ve yerime oturdum. "Herkese günaydın!"güçlü ses iliklerime kadar işlerken dünkü muhabetlerden sonra göz göze gelmekten çekiniyordum. Kocam beni zorunluluktan kabul edeceğini, benim hazır olup olmadığımı söylemişti dün gece! Nasıl hissetmem gerekiyor bilmiyordum. Gurur yapıp rest mi çekmeliydim, yoksa bu işi daha fazla uzatmadan karısı olup ipleri elimde mi tutmalıydım bilmiyorum. Aklım öylesine karışıktı ki, artık bir yere ait olmanın tadını çıkarmak ve bir yuvaya sahip olmak istiyordum.

"Akşama düğünden sonra bizim şu meşhur çorbacıya bir gidelim Kirmanşah!"kafamı kaldırdığımda konuşmaları yeni duyuyordum. Ercan ağabey Kirmanşah'ı çorbacıya götürecekti. "Olur, şu düğünü atlatalım da hayırlısı ile,"dedi. Herkes yemekteyken Gül abla Bedirhan ağabeye kaş göz yapıyordu. Gülümsedim. Bedirhan ağabey ise gerilmişti. Bu kadar kalabalıkta söylemek istemiyordu belli ki, "Baba, size bir haberim var,"dediğinde Kirmanşah elini sırtına koyup sıvazladı. Göğsüm öylesine kabardı ki, bir anda gözlerim doldu. Ağabeyimi çok özlemiştim.

Berat ağabey ve Murat ağabey gülümsüyordu. "Hayırdır inşallah oğul, de hele."dediğinde kirpiklerimi kırpıştırdım. "Gül gebedir, torun geliyor,"dediğinde çığlık kıyamet ortalık şenlendi.

Amcasının, kuzenlerinin olduğu koskoca sofrada müjde verilmişti. Gülendam anne utanmasa kendini yerlere atacaktı, Mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Faran ağanın kafasını çevirip gözlerini sildiğini gördüğümde gözyaşlarımı serbest bıraktım.

Kirmanşah bana baktığında gözlerimi ondan kaçırıp hızla merdivenlere koştum. O curcunada beni fark etmedikleri için şanslıydım. Kimsenin hevesini kırmak, neşesini bozmak istemezdim.

Kendimi yatağa attığımda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ailemi özlemiştim, şefkat gördüğüm yuvayı özlemiştim. Kirmanşah'ın ilgisiz, soğuk bakışlarını unutmak bir daha hatırlamamak üzere evime gitmek istiyordum. Yorulmuştum artık, bu duygusal bunalım bana fazla geliyordu.

Kapı açılıp kapandığında onun geldiğinin farkındaydım. Ama kendimi düzeltmedim ve cenin pozisyonunda iç çekmeye devam ettim. "Ne oldu Kardelen?"dediğinde sesi gerçekten endişeli çıkıyordu. Yatağın çöktüğünü hissettiğimde hıçkırıklarım arttı. Güçlü parmaklar omzuma dokunduğu an omuz silktim. "Dokunma bana!"diye bağırdığımda ona dönüp oturdum. Göz yaşlarım sicim gibi akarken bana çatık kaşlarla bakıyordu. Öylesine sarsılmaz öylesine güçlü görünüyordu ki, ben baştan mağlupdum zaten.

Çenesi sakalı altından bile gergin görünüyordu, dişlerini sıkarak gözlerime bakıyordu. "Yine ne oldu Kardelen, neden ağlıyorsun?"derken sesi sertti. Beni ilk kez ağlıyorken görüyordu.

"Ne mi oldu! Sen kardeşlerinle, ailenle bir arada mutlusun. Ben nasıl mıyım Kirmanşah ağa, ben bitik durumdayım."dediğimde dudakları aralandı. Gözüm hiç bir şey görmüyordu, ağlayarak, bağırarak konuşuyordum. "Sırf intikam uğruna beni buraya getirdin, ailemden uzakta tuttun."dediğimde yataktan kalkmıştım. O ise peşim sıra ayağa kalkıp karşıma geçti.

"İntikam mı! Babam berdel istedi, ona karşı gelmemek için kabul ettim. Eğer intikam için yapsaydım bu evliliği, o ağabeyin olacak şerefsiz kapımda ağlaya ağlaya yatardı."kükremesi yerimden sıçratsa da dişlerimi sıkarak üzerine doğru yürüdüm. "Ağabeyim hakkında düzgün konuş!"dediğimde kolumu sımsıkı kavrayıp beni kendine çekti. O kadar sinirli görünüyordu ki nefes alamadım. "Bana sesini yükseltme Kardelen! sabrımı taşırıyorsun."derken adeta kükrüyordu. O bağırabilirdi ama ben bağıramazdım öyle mi!"

"Ben gitmek istiyorum, ucunda ölüm olsa da bitsin bu evlilik, istemiyorum seni anladın mı!"ondan kolumu çektiğimde gözü dönmüştü. Masanın üzerindeki vazoyu alıp duvara fırlatarak bağırdı.

"Sen benim karımsın, ve bu evlik asla bitmeyecek anladın mı beni, bu evden bir adım öteye gidemezsin! sana daha öncede söyledim. Senin benden başka gidecek yerin yok!"parmağını sallarken öylesine çıldırmış görünüyordu ki, onu istemediğimi söylemek erkeklik gururuna dokunmuştu belli ki.

"Karın mı? Sen o şansı sen çoktan kaybettin Kirmanşah ağa!"dedim ve dibine kadar girip parmağımı göğsüne vura vura bağırdım.

"o gece, hem Allah katında, hemde devlet karşısında senin nikahlı Karındım." dediğimde dipsiz kuyuları bataklığa dönmüştü. Dolgun yanakları çenesini sıkmaktan içine gömülmüştü. "Ama sende birazcık yürek olsaydı, bana o gün Bacım yerine Karım derdin. İşte sen o gün şansını kaybettin."Yutkundu, gözümden yaşlar süzülürken söylediklerim canımı öyle acıtıyordu ki, ona sarılmak, güçlü kollarında teselli bulmak istiyordum. Beni fark etsin, hiç bırakmasın istiyordum. Allah'ım bu nasıl, his nasıl bir duyguydu böyle!

Gözlerimi bakıp sakinleşmeye çalıştığında, yeşillerim onun gözlerinde etkisini sürdürüyordu, kan çanağı olduğuna emin olduğum gözlerim batıyor ve yanıyordu. Nefes nefese kaldığımda odada sessizlik hüküm sürdü. "Boşuna konuşuyorsun, sen bu eve Kardelen Kozcu olarak girdin. Ömrün boyunca da bu soy ismi taşıyacaksın!"dedi ve odadan hızla çıktı.

**

akşama doğru, Gülendam anneye elbiselerimi ve fistanlarımı çıkarttığımda bana yöresel kıyafet olan fistanı giymemin daha güzel olacağını söyledi. Yeni gelin olduğum içinde insanlar bundan ötürü memnun olacaklarını söylediğinde hemen kabul ettim. Beni yalnız bıraktığında duş alıp hemen saçlarımı kuruladım. Maşayı file takıp üzerime mor fistanımı giydim. Fisyanın uzun kollu transparan yeleğinde payetler vardı. içime saten askılı elbisesini giyip üzerime de payetli yeleği geçirdim. Belime düğünde takılan altın kemeri taktığımda boynuma ise gerdanlığımı taktım. Saçlarıma hafif dalgalar verip gözlerime siyah sürmeyi çektim. Dudağıma ise sadece pembe tonlarında bir parlatıcı sürdüm. Parfümü de sıkıp kollarıma bileziklerimi taktım. Dolabıma ilerleyip alt kısmından ince topuklu sandeleti de giydikten sonra hazırdım.

Aşağıya inmeye karar verip odadan çıktım. Merdivenlerden aheste aheste indiğimde Sıla'nın şok olduğunu gösteren nidası dudaklarından firar etti.

"Yengeme bakın,"dediğinde utanmıştım. Herkes hazırdı, Bir Berat ağabey yoktu. Kirmanşah elleri cebinde beni izlerken şaşkın görünüyordu. "İyi akşamlar,"dediğimde herkes karşılık verdi. "Kirmanşah'ın yanıda durdum. "Gelin sensin herhalde, niye bu kadar hazırlandın?"derken ailesine bakıyor bana ise mırıldanıyordu. Göz devirdim ama o görmemişti. "Bu benim her zaman ki halim."dediğimde kaşları havalandı, dalga geçiyordu herhalde.

"Biz niye görmedik acaba, sanki bu düğüne çok hazırlanmıssın. "dediğinde karsına geçtim. Göz teması kurmak için gözlerine baktığımda sonunda beni kaale alıp gözlerime baktı."Görmek isteyen her türlü görür ağam, sen sadece bakmışsın."dedim.

DİLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin