2.15

2.5K 178 8
                                    

Gülümsemem, belki de çığlık atıp etrafta dans etmem gerekiyordu ancak oturmuş yüzüne bakıyor ve ciddi olup olmadığını sorguluyordum. Babası ölmüştü, bunu Google da dahil olmak üzre herkes biliyordu. Öyleyse bebek nasıl ortaya çıkmıştı?

"Bana yalan söylemiyorsun, değil mi?" diye sordum tam göz bebeklerine gözlerimi sabitleyerek.

Yüzündeki mimikler teker teker öfkesini bağırarak hareketlenirken sırtını dikleştirdi "Ben doğruyu söylüyorum," dedi ve hemen arkasından dirseklerini dizlerine dayayıp bana doğru eğildi "Peki ya sen?" diye sorduğunda irkildim.

Yutkunurken yutağımın yukarı ve aşağı yaptığı hareketleri hissettim "Ne?" diye fısıldadım. Ben olduğumu hatırlıyor muydu?

"Anissa Aria'nın sen olduğunu biliyorum, Andrea." Hayır, hatırlamıyordu. Sadece o gün adımı araştırmış ve kim olduğumu bulmuştu. Bunu az çok tahmin etmiştim. "Bu yüzden buradasın. Sana aramızda olanları anlatman için fırsat veriyorum."

Kelimeler dudaklarından dökülürken ağzım şok ile kontrolsüzce aralandı. Dilimin ucuna gelen her kelime birer tınıya dönüşüp kulaklarına ulaşsın istiyordum ancak tek yapabildiğim kontrolsüzce dudaklarımı kıpırdatıp dilimde oluşan harfleri kıvrımlara dönüştürememekti.

"Bana şöyle bakma," diye homurdandım gözlerimi kaçırırken.

Bıçak gibi keskin sesi gözlerine eşlik edip parçalarımı daha da ufaltırken "Nasıl bakıyorum? Suçluyor gibi mi? Seni parçalamak istiyor gibi mi bakıyorum?" diye sordu bana daha da yaklaşırken. Sesi, saf öfkeyle köpürüyordu.

"Korktum," dedim dişlerimin arasından. Hiçbir zaman çok güçlü olduğumu düşünmemiştim ancak o böyle üzerime gelirken olan iki kırıntılık özgüvenim toz olup savruluyordu.

Ses tonunu biraz daha yükselttiğinde artık bağırma seviyesine gelmişti "Neden korktun, Andrea? Tehdit mi ediliyorsun? Kahretsin, senin izini yakaladığımda sen yanımda oturuyordun. Seni bulmam ne kadar sürdü sanıyorsun? Üç gün mü? Beş gün mü? Yarım saat bile sürmedi seni bulmam. Seni ne kadar köşeye sıkıştırırsam sıkıştırayım tek kelime edip ben oyum, diyemedin. Benden mi saklanıyorsun? Sana hem yanımda olup hem de benden kaçmaya uğraşacak ne yapmış olabilirim ki?" diye bağırırken başımı aşağı eğip onun sesini dinledim. Kevin yattığı yerden kalkıp huzursuzca homurdandığında Brandon kolumu tutup beni oturduğum yerden kaldırarak sürüklercesine bahçeye çıkardı.

"Anlatacaktım ancak doktorun yavaş yavaş ilerlememi istedi. Seni az çok tanıyorum, Brandon. Sen gözünle gördüğünü kulağın da duymazsa inanmazsın." dişlerimi birbirine bastırdım "Sen Eva'yı düzerken odana girdiğimde bana nasıl bağırdığını hatırlıyor musun? Sonrasında beni nasıl köşeye sıkıştırdığını? Ben daha hareket edemeden elimde ne var ne yoksa gitti. Senin bana inanacağına dair hiç ümidim kalmadı. Karşına çıktığımda, ben oyum, dediğimde platoniğinden öteye gidebilir miydim? Söyle bana, daha fazlası olabilir miydim? Bana inanır mıydın?"

"Direkt bana gelmektense şirkette asistanım olarak çalışmak kimin fikriydi?" diye sordu.

Yüzüne baktım, sakin görünüyordu. Biraz önceki öfkesi yatışmış, bilgi almaya meraklıydı "Bana haber vermeden önce Ted her şeyi ayarlamıştı," dediğimde genizden gelen bir sesle alayla güldü.

"Ted. Ted Renowned. Üvey kardeşim?" dedi ve gülmeyi sürdürdü "Denize düşen yılana sarılır, diye boşuna dememişler."

Onun bakmadığın bir anda gözlerimi devirip "Ailenle aranın kötü...-"

"Onlar benim ailem değil." diyerek cümlemi kesti.

Omuz silktim "Bu da bir nedendi." diye mırıldandım. Kendimi şaşırtacak derece çekingen ve kırılgan olup güçlü görünebiliyordum. "Biz beraberken Ted de bu evde kalıyordu, annenle ve üvey babanla da aran bu kadar kötü değildi," dedim kesemeyeceği kadar hızlı bir şekilde.

Sana Ait | Vincent Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin