Dürüst olmak gerekirse küçük kaçamağımızın daha farklı biteceğini düşünmüştüm. Birbirimize daha yakın olacağımız, birbirimizi kucaklayacağımız gibi hayallerim vardı. Tüm bunları bozan içimde hiçbir zaman kendini göstermeye cesaret edememiş duyguların baş gösterip birden bire yüzeye çıkmasıydı. Pişman değildim. Onlar bir şekilde akmış ve yolunu bularak Brandon'ın kapalı kapılarının arkasında yankılanarak cevabını bulmuştu. Takıldığım, cevap alamadığım nokta benim Eva'dan nefret etmek, ondan şüphe duymak için gerekli sebebplerim varken Brandon'ın bunu görmesiydi. Aralarında bilmediğim ne olmuştu? Önemsiz gibi görünen buzdağına doğru yüzüyor gibi hissediyordum. Çapmam kaçınılmazdı. Ben o küçük buzdağının altını görmek istiyordum. Çarpmak, parçalanmak umurumda değildi. Ne kadar büyük olduğunu bilmem gerekiyordu.
Atları seyise teslim ettikten sonra Brandon uzun adımlarla eve doğru yürüdü. Peşinden ona yetişmek için neredeyse koşar adımlarla yürümem gerekiyordu. Onu durdurup bu kadar aceleci olmasının sebebini sorabilirdim. Evet, Eva'dan şüpheleniyorduk ancak onun bundan haberi yoktu ve bir yere kaçtığı yoktu.
Nefes nefese verandaya çıktığımızda "Odandan birkaç eşya almam gerek," dedim. Elimi karnımın üzerine bastırmış nefes alıp verirken oluşan ağrıyı dindirmeye çalışıyordum.
"Tamam, arabada bekliyorum," dedi arkasına bile bakmadan. Dişlerimi sertçe birbirine bastırarak salonun ortasından, üzerine dikilmiş üç çift gözü yok sayarak kapıya doğru yürüdü. Kuruyan ağzımı bir umut ıslatmak uğruna yutkundum. Şakalarımdan süzülen ter damlası tenimin ısısına göre fazla soğuktu. Doğruldum ve şaşkın gözlerle bana bakan büyükannem, büyükbabam ve Amber'a döndüm.
"Büyükanne, ayaklanmışsın," dedim ancak yüzü solgun, dudakları çatlaktı. Uzanıp terli halime aldırmadan ona sarıldım.
"Brandon'ın neyi var?" diye sordu çatlak sesiyle.
Omuzlarımı kaldırdım ve koltuğun koçağına oturdum. Fazla oyalanmamayı kendime hatırlatırken soluklanmaya çalışıyordum "İş meselesi," diyerek üzerini kapattım "Benim de onunla gitmem gerek," diye ekledikten sonra göz ucuyla büyükbabama imalı bir bakış atıp "Umarım okula başlamam dışında bir sebeple gelmek mecburiyetinde kalmayız," diye ekledim.
Büyükannemin yüzü soluk bir neşeyle aydınlandı "Okula burada mı devam edeceksin?" diye sordu.
Gülümseyerek "Evet, yani şimdilik öyle olacağını umuyorum. Üniversite için fikrim değişecek gibi görünüyor," dedim.
Uzanıp hala terden ve tuzlu sudan ıslak nemli olan bacağımı okşadı "Senin için en iyisi olacağımı umuyorum," dedi.
"Hemen çıkmam gerekiyor. Yeni bir hat aldığımda sizi ararım," dedim ve oturduğum yerden çabucak kalkıp üst kata çıkan merdivenleri tırmandım. Yanıma eşya almaya gerek görmüyordum, hayatım gibi eşyalarım da bölünmüş, her yerde benden birer iz gibi dağılıp mıhlanmıştı. Geniş bir seyehat çantasına üç tişört ve iki kot koyup birkaç iç çamaşırı ve sütyen ekledim. Polaroid fotoğraf makinemi kol çantamın içinde olduğunu görünce çantamı koluma asıp odadan çıktım.
Alt kata indiğimde büyükbabam merdivenlerin ilk basamağına henüz adım atmıştı. Beni fark ettiğinde başını kaldırıp attığı adımı geri çekerek tırabzanların sonundaki ahşap topuza dirseğini dayadı. Yüzünde pişmanlığa dair bir şeyler aradım ancak tüm duygularını gizlemekte ustaydı.
Merdivenleri inerken "Gitmenizin asıl sebebi yaptığım şey, değil mi?" diye sordu. Avutlarımı ısırarak ona gülümsemeye çalıştım. Öyle olduğunu bağırıp yaptığı şey için intkam almak isteyen yanımı bastırmam güçleşiyordu. Brandon'a benzerken içimdeki merhamet duygusu ağzından salyalar akan, sivri dilli ve dişli korkunç bir canavara dönüşüyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/75311626-288-k386394.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Ait | Vincent Serisi 2
Romance❃ Vincent Serisi - İkinci Kitap ❝ Bana rüyandan bahset sevgilim: Asla konuşamadığımız, Asla hareket etmediğimiz, Sessiz, huzursuz... Bana rüyamızdan bahset sevgilim, Asla göremediğimiz.❞ Temmuz 2016 Tüm Hakları Saklıdır © Yeşim Aydı