Kuaför saçlarıma sardığı folyoları açarken Amber arkamdan saldalyenin üzerinde ağzına tuttuğu fırçayla şarkıya eşlik ederek salonun bir ucundan diğer ucuna geziyordu. Benim birkaç dakika önceki halim gibi saçları folyoyla sarılmış baz istasyonuna benziyordu. Büyükannemle birbirimize bakıp gülüştük. Gail teyze Amber'ın tuttuğu mikrofona şakının nakaratını mırıldanırken gür bir kahkaha attım. Aynadaki aksimle yüz yüze gelene kadar her şey yolundaydı, mutluydum ancak aynanın diğer tarafındaki genç kadın somurtuyordu. Ellerini aramızdaki cam parçasına yaslamış "Mutlu olmaya hakkın yok!" diye bağırıyordu "Bu kadar çabuk mutlu olmaya hakkın yok!"
Bakışlarımı aksimden kaçırdım. Kevin'ı birkaç gün önce kaybetmiştim. Şu an neredeydi? Mutlu muydu? Beni izliyor muydu? Brandon'ın kardeşi değildi, peki ya annesi? Oğlunu mecburen bu işe kurban etmişse ve oğlunu geri bekliyorsa?
Ne düşünmem, nasıl davranmam ya da ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Birisi öldüğünde ne yapılırdı? Annemin kaybının üzerinden çok uzun zaman geçmişti, ne yaptığımı hatırlamıyordum. Micah ile aramda ne herhangi bir dostluk vardı ne de ona benzer bir bağ. O öldüğünde tek korkum Brandon'ın ellerimden kayıp gitmesiydi. Amber kelimelerinin arasında çok doğru bir kelimeyi bağırmıştı. Bencildim. Kevin'ın ölmesine değildi hüznüm, yine Brandon'ın ellerimden kayıp gideceğine üzülüyordum.
Amber başını önüme eğdiğinde "Burada kötü erkeklerle ilgili bir şey olduğunu söyledim. O şey iyi kızları onlara aşık ediyor." diyerek şarkının nakaratını iki kez tekrarladı.
"Kristal kadar berrak ve bıçak kadar keskin," dedim ve göz kırptım. Şarkıyı kıkırtısıyla harmanlayaran devam ettirdi. Kalçalarını sallayarak birkaç adım atarken kafamı dağıtmak için onu izliyordum.
Kalçalarını sallayıp aynada bana baktı "Burada kötü erkekle ilgili bir şey olduğunu söyledim," diyerek nakaratını tekrarladı ancak bu kez "Burada" derken kalçasına vurmuş, "Bir şey" kısmında kalçasını okşarcasına elini beline taşımıştı.
Aynı soruyu defalarca kendime sormak zorunda kalıyordum. Ne hissediyorum? Acı mı çekiyordum yoksa hüzün hiç hızını kesmeden damarlarımda çağlamayı sürdürüyor muydu? Kevin'ı sevmiştim. Kendime baktığımda yüzüme çarpan onun acısı mıydı yoksa onun sorumluluğunu üzerime almanın verdiği pişmanlık mıydı?
Gözlerimi kapatıp başımı önüme eğdim. Hissettiklerimin ne anlama geldiğini hatırlamıyordum. Kuaför parmaklarını nazikçe şakalarıma koyarak başımı kaldırdı. Sanki içimde geçenleri okuyor ve beni cezalandırmak için kendime bakmaya zorluyormuş gibi hissediyordum. Yutkundum ve müzik sesinin arasında kaybolan cılız makas sesine odaklanmaya çalıştım. Zihnimi tamamen işgan edip her yerini kaplayan birkaç saat de olsa katran karası, huzurlu boşluğunu açmış beni kuşku etmeden içine çekmişti ancak makas sesi, fön makinesi, müzik kesildiğinde kendimi dönen dünyada sabit kalan tek şey gibi hissettim. Sanki her sey dönüyordu ve ben onlara yetişemiyordum. Yaşamak istiyordum ancak nefes alamıyordum.
Kuaför ısrarcı bakışlarını aynada bana diktiğinde kaşlarımı çattım "Çok güzel oldunuz," diyerek tekrarladı tok sesiyle. Gülümsediğimde dudakları kıvrıldı ve sakallarının arasında sakladığı gamzesi katlandı.
Tekrar kendime baktım. Saçlarımın arasına renkler atılmıştı bazıları koyu bazıları açıktı ve bu bana sözde doğal bir görünüm kazandırmıştı. Saçlarımın uçlarındaki kırıklar alınmıştı -oysa birkaç ay öncesinde aldırmıştım- ve yüzüme ince bir kat fondoten uygulanıp iri gözlerimi daha da irileştirip göz rengimi ortaya çıkartacak bana göre fazla makyaj yapılmıştı. Fazla olmasına rağmen yine de hoşuma gitmişti.
"Teşekkürler," dedim ve ayağa kalktım. Gail, büyükannem ve Amber üzerini değiştirmişti. Büyükannem kayık yaka, siyah dizlerinin birkaç santim altında biten ve yaşına göre formunu koruyan vücuduna oturmuş siyah bir elbise giymiş, ince topuklularını ayaklarına geçirmiş ve takı olarak da inci kolyesini ve küpelerini takmıştı. Saçlarını arkada hoş ve sade topuz yaptırmıştı, elmacık kemikleri iyice belirginleştirilecek bir makyaj yapılmıştı. Gail saks mavisi, dizlerinin üzerinde biten dar bir elbise giymişti. Sırtı açık, göğüs dekoltesi ölçülüydü. Ayakkabı olarak krem rengi ince topuklu ayakkabılar giymiş, takı olarak bol taşlı gerdanlığını takmış, onu sade küpeleriyle tamamlamıştı. Saçları açık bırakıp iyice düzleştirmişler ve alnından çenesine kadar uzanan perçemine güzel, kabarık bir dolgu verilmişti. Büyükannemde olduğu gibi yüz hatlarını belli edecek aydınlatma ve gölgelendirme yapılmışmış, dudaklarında kıpkırmızı ruju ile bence partinin en güzel kadınıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Ait | Vincent Serisi 2
Romance❃ Vincent Serisi - İkinci Kitap ❝ Bana rüyandan bahset sevgilim: Asla konuşamadığımız, Asla hareket etmediğimiz, Sessiz, huzursuz... Bana rüyamızdan bahset sevgilim, Asla göremediğimiz.❞ Temmuz 2016 Tüm Hakları Saklıdır © Yeşim Aydı