2.54 - Final

3.1K 172 53
                                    


Vücudumdaki çatlak kemiklerin sızısı dalga gibiydi. Geceleri beni uykumdan uyandıracak kadar belirginleşiyor, gündüzleri dingin kalıyordu. Hastanenin yatakları ve yastığı rahatsız ediciyken buna bir de temizlik malzemesi ve ilaç kokusu eklenince iyiden iyiye katlanılamaz hal alıyordu. Kaldığım günlerin cehennemden farkı yoktu. Tek tesellim Brandon'ın ne zaman gözümü açsam benimle birlikte uyanıp ağrı kesici vermesi ve ben uykuya dalana kadar elimi tutup bana şiirler okumasıydı. Her dilde, her kıtada... Okyanusun yazdığı şiirlerden tut, rüzgarın fısıldadıklarına... Milyonlarca dize onun zihninde saklıydı.

Ruhumun derinlerinde kanayan yaralar, zihnimin ücra köşesine sinmiş sorular olsa da benim hikayem bitmişti. Bulutum, ışığım, kabusum, tesellim... Babam artık hayatımda değildi. Brandon elimi tutuyordu. Hayatım bu kadardı. Artık huzura yol alacak gemiye binecek, hayatımda ne kadar kabus varsa bugün hepsini silip, yeni bir sayfayla karanlığa gömecektim.

Parmağımdaki yüzüğü okşarken "Ne yazdığını söylememekte kararlı mısın?" diye sordum.

Ayakkabılarımın bağcıklarını bağlarken başını kaldırıp önce yüzüme sonra da elimdeki yüzüğe baktı. Ağırlığına rağmen yüzüğün varlığı ile yokluğu birdi. Benim bir parçam olmuş, eti damarlarımla birleşmişti. Ayağımı yere bırakırken yüzündeki tebessüm dudaklarında dalgalandı. Uzanıp elimi eline aldı ve dudaklarını avcumun içinde gezdirirken bir şeyler mırıldandı.

Uzanıp uzayan sakallarını parmakuçlarımla okşadım. Başını kaldırdığında yeşil gözlerinin üzerindeki perde kalkmış cam gibi gözleri parlıyordu. Ellerini yatağın iki yanından bastırarak doğrulup başını eğdi ve dudakları dudaklarımı araladı. Tatlı öpüşüne karşılık verirken vücudumdaki tüm kasın, kumaşın ve geriye kalan her şeyin varlığınu unuttum. Parmaklarımın yumuşacık saçlarının arasında hareket edişini, güçlü parmaklarının sırtımda dolaşmasının verdiği hisler her yerimi kavururken kasılan parmaklarının acısıyla inledim.

"İyi misin?" diye sordu Brandon geri çekilirken.

Alçılı elimi kaldırarak "Sızladı sadece," dedim.

Doğruldu ve elini bana uzattı. Sağlam elimle eline tutunarak ayağa kalktım. Bacağımdaki küçük aksaklık, bileğimdeki alçı ve kaburgalarımın ciğerlerime batması gibi sebepler dışında sorunum yoktu. Yaşadığım için kendimi şanslı hissediyordum. Varlığımın, nefes alan her hücremin sorumluluklarıyla gurur duyuyorum. Yaşamak güzel şeydi.

"İstiyorsan cenazeyi erteleyebiliriz," dedi odanın kapısına doğru yürürken.

Başımı iki yana salladım "Yeterince bekledi," dedim. Bir zamanlar konusu neden açıldı bilmem babam bana cenazesine hiç kimsenin gelmemesini, dinsiz ve kimsesiz gibi gömülmek istediğini söylemişti. Öyle yapacaktım. Din adamı olmayacaktı. Brandon ya da geçmişten kalan –varsa eğer- dostları olmayacaktı.

Asansöre doğru yürürken "Brandon," diye seslendim. Yumuşak bakışları üzerime çevrildiğinde "Ben kötü biri miyim?" diye sordum.

Kaşları çatıldı "Nereden çıktı bu?" diye sordu.

"Sadece soruma cevap ver lütfen,"

Başını iki yana sallarken "Elbette hayır," dedi.

"Aptal mıyım?"

"Hayır,"

"Masum?"

Gülümsedi "Belki," dedi.

"Neden hiçbirine ait değilmiş gibi hissediyorum? Babamı durdurmaya çalışmadım, sadece onun ölümüne tanıklık etmek için yola çıktım. Bu yeterli bir sebeb mi yoksa kendime uydurduğum yalanlardan biri mi? Dirseklerime kadar kana bulandım. Nasıl... Nasıl masum olabilirim?"

Sana Ait | Vincent Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin