2.21

2.8K 168 17
                                    

Telefonu kapatıp komodinin üzerine bıraktım ve yarı yüz üstü konum alarak bir kolumu yastığın altından geçirip gözlerimi kapattım. Rüyasız, karanlık geçen birkaç saatin ardından ne olduğunu kestiremediğim bir şey yüzünden uyandım. Gözlerimi araladığımda Brandon karşımda duruyordu. Rüya olabileceğini düşünüyordum ancak güneş gözlerimi yakıyordu. Gerçekti. Uykum iyice açıldıkça onun yüzü belirginleşti.

"Günaydın," dedi. Onu görmezlikten gelerek başımı yastığın altına gömdüm ve gözlerimi kapattım "Seni uyandırmak istemezdim ama randevumuz var, Andrea." dedi.

Boş homurtular yayarak yastığı başımın üzerinden atıp oturur konum aldım "Neden kahvaltı? Brunch falan daha güzel olmaz mıydı?" diye homurdandım.

"Hafta içindeyiz." dedi

İç geçirdim "Hafta sonu yapsaydık o zaman," dedim şansımı zorlayarak.

"Hafta sonu Las Vegas'ta olacağız."

"İlla uyandıracaksın beni," diye homurdandım.

Güldü "Zaten uyandın," dedi. Yarı kapalı gözlerle yataktan kalkışını izledim. Altında kot pantolon, üzerinde eskitilmiş gibi duran V yaka, mavi tişört vardı. Saçları taranmış ancak iyice şekil verilmemişti.

"Yarım saat içinde çıkmamız gerek," dediğinde yarı kapalı gözlerim kocaman açıldı.

"Ne?"

"Ne, ne?"

"Yarım saat içinde ben nasıl hazırlanayım?" diye sorarken kendimi yataktan çıkarmaya çabalıyordum. Yatmadan önce üzerime bir şey örtmediğimi biliyordum ancak üzerimde yatak örtüsü vardı ve bacaklarıma dolanmıştı. Çabucak sıyrılıp giyinme odasına girdim. Ben koşuştururken Brandon'ın güldüğünü ve bir şeyler söyleyerek odadan çıktığını duymuştum. Kışlık kıyafetlerin arasından kendime ince kumaşı olan siyah etekle beyaz bluz çıkarıp üzerime geçirdim.

Banyoya girip düzleştiriciyi fişe taktım. O ısınırken yüzüme yeni aldığım fondöteni yayıp gözlerime biraz eyeline ve maskara sürüp yanaklarıma pembelik kattım. Doğalmış gibi duran hafif kırmızı rujla makyajım neredeyse tamamdı. Isınan düzleştiriciyle gelişi güzel saçlarımın üzerinden geçtim. Amacım dümdüz olmasından ziyade aralardan fırlayan küçük, diken gibi duran saç tellerimin daha uslu durmasını sağlamaktı. İşim bittiğinde spor ayakkabıları giyip telefonumu elime aldım ve koşarak alt kata indim.

Sahanlıktan durup nefeslenirken Brandon'ın Denee ile konuştuğunu gördüm. Ağır adımlarla merdiveni inerken kısa bir an gözleri beni buldu ve tepeden tırnağa süzdü. Ona yaklaştıkça konuyu duyabiliyordum "... Sözleşmeyi yenileyip yenilemeyeceğimize döndüğümde karar veririz." dedi.

Denee başını aşağı yukarı salladım "Anladım, bilgilendirdiğiniz için teşekkürler Bay Vincent," dedi. Yanımdan geçerken "Günaydın, Andrea," dedi gülümseyerek ve merdivenleri çıktı. Ona döndüğümde bana bakıyordu.

Saatini kontrol etti "On altı dakika, hiç fena değil." dedi. Muhtemelen o on altı dakikanın on dakikasını eyeliner eşitlemekle geçirmiştim.

"Öyle diyorsan öyle olsun," dedim.

Başıyla kapıyı işaret etti "Hadi çıkalım, gideceğimiz yer şehrin dışında, çok uzun yolumuz var." dedi.

Dışarı çıktığımızda bizi simsiyah Range Rover cip bekliyordu. Camlar simsiyah filmle kaplıydı, içerisini görmek neredeyse imkansız görünüyordu. Brandon sürücü koltuğuna doğru adımlarken korumalardan birisi benim yerime kapıyı açtı. Artık yüzler tanıdıklaşmaya başlamıştı. Teşekkür ederek arabaya bindim ve kemerimi taktım. Arabanın için yeni kokuyordu.

Sana Ait | Vincent Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin