♥️BÖLÜM 9♥️

11 2 3
                                    



Umut.
Aslında her insanda olması gereken nefes gibidir. Bir insanın umudu yoksa yaşamak sıradan, sıkıcı, yorucu geçer.
Umut etmek hayatımızda bir amacın sonuna ulaşmanıza yardımcıdır.
Umut etmek kalbinizin daha hızlı atmasını sağlar.
Her insan umut eder. Onu dile getirmeye gerek yoktur. Sadece kalbinden geçirsen bile umut etmiş olursun.
Peki sizin hiç umudunuz kırıldı mı?
Avuç içi kadar sahip olduğunuz umudunuz başkaları tarafından çalındı mı?
Çocuk duygularıyla çalınan umutlarınıza üzülmediniz mi?
Aslında Devrim'in de avuç içi kadar umutları vardı. Umutları çocukken çalındı anlamadı. Sevdi. Sadece sevmesi umutlarının çalmasına yetti. Umutsuz olan bir insanın yaşama sevincide gitti.
Onun çok güzel umutları vardı. Bir eş, ortalıkta koşturan çocuklar, onalara ait bir yuva, en çok sevdiği işi yapmasına fırsat tanınan zaman.
Onun umudunu çaldılar. O çok istediği eşi en güzel, en saf, en çocuksu umutlarını çaldı. Geriye ise sadece avuçları boş, ne olduğunu anlamayan o çocuk, Devrim kaldı. Yalnız, kimsesiz, umutsuz, sevgisiz, kırık bir kalp ve yalanların tutsak ettiği hayat kaldı ona.
Sizin umutlarınız? Onlarıda alan oldu mu? Avuçlarınızdaki umutları çalan? Size ait olan ama onların sahiplendiği umutlarınız oldu mu?

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Mustafa'nın sözleri üzerine masaya dahada yaklaşıp, kolunun birini masaya dayayıp avucunun içine da başını dayadı. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

    -Eee Mustafa amca köyde başka talibi yok muydu bizim Fatıma Sultan'ın ?

       -Ya sabır. Oğul dediğin lafa bak başka talip yok muymuş? Tövbe yarabbim. Hayır senin işin gücün ben miyim? Git başkasına sataş.

        Bunu söyleyen Mustafa sinirle sandalyeden kalkıp sohbet ederken mutfağa geçmiş olan karısının yanına geçti. Tabi ona soracak olursanız meyve almaya gitti ama asıl amacı beynine kurt düşüren Devrim'in düşürdüğü kurdu sormaktı.

       Giden adamın ardından bakan Devrim zamanın ondan götürdüğü ve getirdiği insanları düşündü. Bu kadar kısa süre içinde bu iyi insanlarla dost olmak onun için paha biçilemezdi.
   
       Eşinin yanına giden Mustafa

     - Hanım. Meyveler hazır mı?

     - Hazırda sen niye geldin ben getirirdim.

     - Yok gerek yok ben almaya geldim. Hem suda bitti onuda doldurur giderim dedim.

      - Verde suyu doldurayım ben. Sende anlat hele ne çok konuştunuz. Bizimkinin sıkıntısını öğrendin mi? Deyiver bakayım.

      - Eskilerden konuştuk ya. Eskiler demişken senin benden başka talibin var mıydı? Sen onu deyiver asıl.

        Mustafa'nın asıl neden geldiğini azcıkta olsa anlayan Fatıma yine Devrim'in oyununa gelmesine tebessüm etti.

    - Sen asıl deyiver senin aklına bunu gene Devrim mi düşürdü?

     - Nasıl her seferinde anlıyorsun bir türlü çözemedim be Fatıma'm. Evet onun yüzünden. Bu çocuk kafayı bana taktı ha bire benle oyun oynuyor. Yok Fatıma teyzeme şu oldu mu? Yok geldi mi? Yok sevdi mi sevmedi mi? Hep aklıma giriyor nasıl beceriyorsa her seferinde aynı tufaya düşürüyorum. Ben çözemedim bana yaptığını sen nasıl anlıyorsun şaşıyorum!

  - Anlamak zor değil. Devrim'in yanından hep soru sormak için kalkıyorsun. Artık nasıl dile getiriyorsa cümleleri bir gaza gelip bana soruyorsun.

Bir Devrimin RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin