Yalnızlık.
İnsanların bazen kendi seçimi bazende zorunda bırakıldığı durumdur.
Kimi insan bunu sever. Kaybetmek istemez. Böyle daha mutludur. Kalabalıktan çok yalnızlık onu mutlu eder. İnsanların o boş bakışlarına, iğreti gülüşlerine, yalanla ballandırılmış sözlerine gerek duymadan yaşamayı sever. Yalnızlık onlara göre bir kaçış değil tam tersi kendilerini bulduğu en mükemmel zamanlara aittir.
Kimi insanda bunu sevmez. Yalnızlığın onu güçsüzleştireceğine inanır. Gücünü sevdiklerinden alır. O sevgi dolu bakışlara, insanın içini ısıtan gülüşlere, dost sıcaklığındaki sözlere ihtiyaç duyar. Onu o yapan çevresindekilerdir.
Yalnızlığı sever insan, bazen onu düşünürken ki zaman aittir, bazen seni düşünen en iyi arkadaşındır, bazen ağladığını gören bir odur, bazende kendini kaybettiğinde kendini bulduğun tek yerdir.
Kalabalık bazen iyi gelmez insana seni zorlar, istemsende konuşturmak ister, sevmesende görmek zorundasındır, kalabalık seni aldatandır.
Bak deniz kulesine ne kadar da İstanbul'un içinde, ne kadarda o kadar insanla beraber. Ama Boğazın içinde denize mahkûm edilmiş, yalnızlığını tüm ömrüne biçmişler.
Şairinde dediği gibi; Bir telefonun ahizesini kapatmak kadar kolay, bir kapıyı çekmek kadar basit, bir frene basmak kadar anidir. Kolaydır yalnızlık.
Önemli olan onu yaşayabilmektir.~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
2 yıl önce
Kurumuş yaprakların çıkardığı sesler ona yaşanmışlıkları hatırlatıyordu. Aynı kendisinin yaşadığı gibi yapraklarda güzel günlere şahitlik ettikten sonra zamansız gelen zamanlardan dolayı ağaçları terk etmek zorunda kalıyorlardı. Sahi ne kadar olmuştu, kaç yıl geçmişti. Geçmişinde bıraktıkları ne kadar geçmişte kalmıştı. Yaşadığı şeyler kolay değildi. Yüreğine ağır gelmişti. Ona onu hatırlattığı yerlerden gideli ne kadar olmuştu. Buraya geleli, yalnızlığa sevgili olmaya ne zaman başlamıştı.
Düşündü, buraya geldi geleli yaptığı tek şeyi yaptı. Düşündü. Kafasındaki nedenlerle yıllardır yaşıyordu. Hiçbir nedene çözüm bulamamıştı. Neden gitmişti? Neden sevmemişti? Neden yalana ihtiyaç duymuştu? Ben ona yetmemiş miydim? Neyi eksik vermiştim? Neden sevgisini görmemişti? Ve daha niceleri. Yıllardır bunları düşünüyordu. Sevmeyi bırakmıştı. Yine olaylar beynine üşüşmüştü. Yine aklına en olmadıkları, kırıldıkları sahneler geldi. O günü bugün gibi net hatırlıyordu.Ona sürpriz yapacaktı. Ama önce onu evinden almalıydı. Arabaya atladı evin yolunu tuttu. Radyoda ona bir güzellik yapıp enerjisine enerji kattı. Eve gidene kadar keyfi yerindeydi. Yollar sanki akıp giden su misali tekerlerinin altından akıp gidiyordu. Sonunda varmıştı. Arabasını otoparka park edip ıslık eşliğinde binanın girişine gelmişti. Allahtan geçen ay anahtar yaptırmıştı da zile basıp sürprizini bozmayacaktı. Nerden bilebilirdi ki en büyük sürpriz ona yapılacaktı.
Anahtarları çıkarıp kapıyı açtı. Asansör kaçmadan ona yetişmeliydi. Daha fazla beklemek istemedi. Asansöre binip 13. Kata bastı. Ah sabırsızdı. Biran an önce ulaşmalıydı. 5,6,7,8,9 içinden daha hızlı diye geçirdi. Sonunda asansörlerin kata varış zili çaldı. Kapılar açılır açılmaz hemen çıktı. Sola dönüp köşedeki dairenin önüne geldi. Anahtarı deliğine sokamadan önce kendine iyi bir gaz verdi. 'Hadi Devrim. Sen yaparsın bunu koçum' derin bir nefes alıp yavaşça saldı. Kapıyı açıp içeri seslendi.
-Hayatımm!
Ses yoktu.
-Hayatımm?
Ses veren gene olmadı. Neredeydi bu kız? İlk olarak mutfağa baktı yoktu orada. Sonra salana, sonra oturma odasına, sonra banyoya, en son yatak odasına baktı ama hiçbir yerde yoktu. Neredeydi? Hâlbuki bugün tüm gün evde olduğunu söylemişti. Salona gitti. Belki markete gitmişti? Belki dışarda bir işi çıkmıştı. Her zaman ki koltuğuna oturdu.
Beklemeye başladı. Bekledi. Bekledi. Bekledi. Saniyeler geçti, dakikalar geçti, saatler geçti ama gelen yoktu. Aramıştı ama telefonu hep o bilindik kadın açtı aradığınız numaraya şuanda ulaşıla..... neredeydi bu kız, neden ulaşılamıyordu, neden, neden, neden....
Sabaha kadar o koltukta oturdu. Bekledi belki gelir diye. Bekledi kafasındaki düşüncelere hak vermemek için. Belki şarjı bitmişti, belki arkadaşında kalmıştı, belki sohbet uzamıştı. Belki. Aslında daha fazla belkisi kalmamıştı. Saatler belkilerini tüketmişti. Arkadaşlarında değildi, kimsenin haberi yoktu, belki annesine gitmiştir deyip aramıştı ama oda kaç gündür görüşmemişti.
En sonunda kalktı. Biraz evde dolaştı. Onun en çok sevdiği köşeye gitti. Koltuğun yanındaki küçük masanın üstünde daha bitirmemiş olduğu kitabı eline aldı. Ne çok severdi kitap okumayı. Zaten salonun yarısını kitaplık kaplıyordu. Kitabın sayfalarını hızlıca geçerken gözüne bir şey takıldı. Bu bir mektuptu. Bakması doğru değildi ama işte ellerine söz geçirememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Devrimin Rüyası
General FictionAşk neydi? Peki ya sevgi? Aslında herşey bir görüşle başladı. Aşkın var olduğunu bilen ama aşkın sadece bir seferlik olduğuna inanan bir Adamla, Aşkı hiç tatmamış ama anne ve babasının gözlerinin irislerinde bile o aşkı yaşayan bir kadının hikaye...