Keyifli okumalar~
Tüm cesaretini toplamış ve sonunda itiraf etmişti Vernon.
"Seni seviyorum Mi Jae."
Genç kız, duyduğu cümle karşısında şaşırmıştı. Ortam yüzünden yanlış anlamış olabileceğini düşündü. Kafasını çevirip Vernon'a baktı.
"Anlamıyorum Hansol-a!" deyip kaşlarını çattı Min Jae. Ne diyeceğini merak ediyordu.
Vernon sıkılmıştı. Etrafına bakındı. Ayağa kalktı ve Min Jae'ninde elinden tutup kaldırdı. Kolundan tutup, bodrum katından bahçeye bağlı olan kapıya yürüyüp bahçeye çıktılar. Bahçeyi dekoratif ışıklar aydınlatıyordu.
Vernon, genç kızı köşedeki puflara oturttu. Kendiside yanına oturdu. Oldukça heyecanlanmıştı. Az önce bu kadar heyecanlanmamıştı. Her an vazgeçebilirdi. Ama hisleri, sanki bir başkası da kendi gibi Min Jae'ye ilgi duyduğunu söylüyordu bu yüzden acele etmek istedi.
"Ne oluyor Vernon? Neden geldik buraya?"
Vernon'un yüzü ve hali, genç kızın duyduğu cümleyi onaylıyor gibiydi.
"Min Jae, çok korkuyorum. Az sonra sana söyleyeceğim şey seni benden uzaklaştırabilir. Umarım beni anlarsın, bu duyguyu ilk defa yaşıyorum."
"Beni endişelendiriyorsun Vernon."
Hızla nefes verdi. "Seni seviyorum uzaylı!"
Uzun bir sessizlik ve bakışma olmuştu. Rahatlamıştı ama pişman olacağından çok korkuyordu. Ellerini bacaklarının arasına koyup, sadece konuştu.
"Umarım yanlış anlamıyorsundur. Sana uzaylı dememin sebebi, benim için insan olamayacak kadar güzel ve melek gibisin. Seni ilk toplantı odasında gördüğümde kalbimi çaldın, uzaylı meleğim. Şirkette sana verdiğim kıyafetleri yıkamadım. Çünkü senin kokun vardı. Senin benden uzak durmanı söylememin nedeni, sana aşık olmamamdı. Sadece bir hafta geçmiş olabilir ama bu aşkım bir ömür boyu sürecek."
Duydukları aklını durdurmuştu genç kızın. Hiç bu kadar ileri gitmiş olabileceğini düşünememişti.
Vernon, karşısındaki ağzı açık kızın çenesini tutup kapattı. Yüzüne dokunduğu eline baktı. Kendisi için hayal gibi bir şeydi. Sağ elini, genç kızın dizindeki eliyle birleştirdi.
"Min Jae, şuan bana herhangi bir şey söyle!"
"Ne söyleyeyim ki Vernon? Hiç kimse bana böyle iltifat etmemişti. Kimse için bu kadar değerli olmamıştım. Sadece annem beni bu kadar sevmişti. Bu sözlerinle, bana annemi aratmadığın için teşekkür ederim."
Annesi aklına gelmişti. Gözyaşları süzülüp, elini tuttuğu Vernon'un elini ıstatmıştı.
"Üzgünüm Min Jae. Seni ağlattığım için özür dilerim."
"Şuan annem cennetten beni görüyor. Bu yüzden ağlayıp onu üzmek istemiyorum. Bu yüzden mutlu olmak istiyorum Vernon. Sana şuan cevap veremem. Umarım benim seni anladığım gibi, sende beni anlamışsındır."
Vernon kafasını sallayıp tuttuğu eli bırakmıştı. Ama inancı vardı. Min Jae'nin, kendisinin onu ne kadar sevdiğini görüp döneceğine umut ediyordu.
"Çamaşır makinesine bakmam lazım." dedi Min Jae.
"Ben bakarım. Sen otur!" deyip içeri girdi Vernon.
Makine yıkamıştı, kilitli kapağın açılması için bir süre bekledi. Sepete koydu ve bahçeye getirdi. Mandal almak için yeniden içeri geçti. Alıp geldikten sonra yorganı ipe serdi. Kırışık durmaması için iyice germişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Welcome My Girl
FanfictionHiçbir şeyden habersiz Seventeen'e bir kız katılırsa neler olur? Caratlar sizce neler olur? ~İşte cevabı bu hikayede~ Annesi için hayallerinden ve hayatından vazgeçmek zorunda kalan bir genç kızın hikayesi.. Bir gün, her şey tersine d...