İyi okumalar!
Bir insan ne kadar kötü olursa olsun, hep bazı hakları olurdu. Yemek yeme, su içme, gülme, ağlama... belkide çok daha fazlası. Bunlar sadece temel haklardı ama bazı insanlar vardı ki, bunlara bile layık olduğunu düşünülmezdi. Yaşamak bi'yana, ölümü bile görmemelilerdi.
Hiç yaşamaması gerekiyordu.
Tabiî bu Demir Ateş'in düşüncesiydi. En azından sadece Ece Su'ya karşı bu tutumu diye kendini avutmaya çalıştı Cenk. Fakat şuan Demir'in ne dediği, ne düşündüğü Cenk'i alakadar ediyor gibi görünmüyordu.
Çünkü ne olursa olsun ortada ölmek üzere olan bir insan, bir canlı vardı.Genç doktor hiç kimseyi beklemeden Ece Su'yu tek hamlede kanepeden kucağına aldı. Bu kızı böyle bırakmazdı, ne olurda olsun. Demir'i dinlemesi akıl kârı değildi, yoksa kızın ölmesi çok büyük bir ihtimaldi. Kucağındaki kadınla hızla çıkışa ilerledi. Kerim'in telefonun karşı tarafındaki Demir'e açıklama yapmaya çalıştığını duyuyordu ama umursamadı.
"Biriniz şu lanet olası kapıyı açsın!"
Kucağındaki Ece Su'yun bilinci düzensiz olarak kapanıyordu ve bu hiç iyiye işaret değildi. Hızla açılan kapıdan çıktı ve koşar adımlarla korumaların yanındaki arabasına vardı. Kerim koşarak Cenk'e yetişti ve arabasının arka kapısını açtı. Cenk kucağındaki Ece'yi arabaya uzanır şekilde bindirdi ve kapıyı kapattı. Kendisi de hızla arabanın etrafında dolaştı ve kızın diğer tarafına, başını kaldırıp oturdu. Başını bacaklarının üstüne dikkatlice bıraktı ve kapalı iki göz kapağını sırayla açıp baktı.
Kerim şoför koltuğuna oturur oturmaz arabayı çalıştırdı ve hızlı bir U dönüşü yaptı. Korumların açtığı büyük bahçe kapısından süratlice geçtikten sonra acı bir lastik çığlığıyla ana yola çıktı. Tek tük arabaların olduğu ana yolda hızla ilerlemeye başladılar.
"Kerim bizim hastaneye sür. Hızlı. Oraya varana kadar ölmeye yakın bir hızla hem de!" Cenk'in gür sesi arabanın süratinden zar zor işitiliyordu. Kerim gaza bastı ve arabaların arasından makas atmaya başladı. Demir Bey bu kıza ulaşmak için çok şeyden vazgeçmişti. Şimdi ona hak ettiklerini vermeden ölmesine izin veremezdi, ki bunu Demir Bey de sert bir şekilde belli etmişti.
Cenk, Ece'nin ağzını araladı, baş parmağıyla ve işaret parmağıyla hızın dilini çekti, yutmaması veya kızı boğmaması için. Başındaki yaraya dikkat ederek onu sağ tarafa çevirdi. Beyin kanamasının bir belirtisi de kusmaydı ve eğer herhangi bir kusma olayı yaşarsa ayrıca o sırada bilinci kapalı veya dili boğazını içindeyse boğulurdu.
Sakin olamaya çalıştı. O bir doktordu ve elindeki de bir hastaydı ama yapamıyordu. Şuan sakin olmak onun için çok zordu. Bir zamanlar aşık olduğu kız, bu kadın yüzünden intihar etmişken şuan onu hayatta tutmaya çalışmak iyi hissettirmiyordu. Yine de o bir doktordu ve bu kadın şuan bir hastaydı, görevi buydu. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes alıp yine gözlerini açtı.
Kıza zarar vermemeye çalışarak telefonunu cebinden çıkardı ve babasının numarasına basıp kulağına yasladı.
İkinci çalışta açılan telefondan babasının sesini duydu."Baba, şuan hastaneye geliyorum. Ağır bir vakayı getiriyorum."
"Bilgi ver."
"25 yaşlarında bir kadın. Birkaç gün önce kaza geçiriyor ve başına bir darbe alıyor. Yoğun bakımda bir kere sanırım kalbi duruyor. Dün hastaneden çıkmıştı ama kusma, baş dönmesi, baş ağrısı ve denge kaybı yaşıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN VURUŞ
Teen FictionHisler ulaşılmazdır ; duygular ise, her an insanla bir bütündür... (Mizgin K.) Yok olmaya yüz tutmuştu ruhum. Öldürüyordu beni. Yok ediyordu beni. Yemin etmişti sanki. Çıldırmıştı artık ruhum. Hiçbir şey mantıklı düşünemiyor...