Bölüm müziği: Rihanna - Stay ft. Mikky Ekko.
Keyifli okumalar dilerim. Oy verip yorum yapmayı unutmayın! :)
*
Yorgunluk. Fiziksel veya ruhsal olunması pek önemli değildi şuan. Sadece yorgundu genç kadın. Haftalardır sürekli aynı insanları saatlerce görüyordu ve bu onu artık sıkmıştı.
İlk hafta uzunca süren günlerin 7 saatlik uyuma, yemek ve tuvalet ihtiyaçları hariç günün her salisesini sadece Gonca denen kadınla geçirmişti. İlk önce küçük bir defterde bahsettiğine göre yazmayı çocuklara öğretilmeden satır düzenini korumak için çizdirilen saçma sapan çizikler çizdirmişti Ece'ye. Sonrasında serice alfabeye giriş yapmışlardı. A, b, c, d, e...
Sabah sekizde başlayan dersler, gece on bir de bitiyordu. Mola zamanlarında içtiği haplar yemekle beraber hiç aksamazken sadece ilk günler doktorun Gonca gittikten sonra gelip bağladığı serumlar birkaç gün tek sürmüştü. Cenk, bedeninin doğal bağışıklığını yeniden kazandığını ve artık serumla takviye yapmalarına gerek kalmadığını söylemişti. Ayrıca beyninin öğrenme ve depolama kapasitesinin düzenli uyku, yemek, ilaç ve bedensel egzersizle güçleneceğini söylemsiyle dakikleşen her şeyine- artık bu kelimenin anlamını biliyordu- sabahları dersten en az yarım saat önce evin alt katında Demir'in spor aletleriyle dolu bir odasında koşu bandında yürümesi de eklenmişti.
Alfabeyi öğrendiğinde hemen başlayan beden dili dersleriyle de beraber artık günleri saymayı bırakmıştı çünkü çok yoğun bir tempoda çalışıyor ve öğretmenleri evden çıktığı gibi kendini yatağa atıyordu.
Çalar saatin tiz sesi genç kadını gördüğü ama saniyesinde zihninden silinen rüyadan çekip aldı ve Ece resmen beyninin içine işlemiş bu tiz sesi her sabah duymaktan nefret etmişti. Bu saati, derslere birkaç kez geç kalkmasıyla Gonca denen kadın almıştı ve bu bile o yapmacık hallerinden sonra Ece'yi ondan soğutmayı sağlamıitı. Gözlerini açtı ve komodinin üstündeki saate kırmak istercesine elini vurup kapattı. Ani bir şekilde odaya çöken sessizlikle derin bir soluk alıp birkaç saniyeliğine kendini yatağa sırt üstü atarak, gözlerini kapattı. Göz kapaklarıyla gelen karanlık başta onu ürkütse de sonradan zihninden kopup gelen gri gözler ona iyi geldi.
Bu korkutucuydu. O adam, ona nasıl iyi gelebilirdi ki? O günden yani o cümleyi kurduğu, elini ilk defa tuttuğu günden sonra onu hiç görmemişti. Bir keresinde bir ders arasında öğlen yemeği zamanında Gonca, Cenk'e onu sormuştu, Demir'i. Cenk, onun bir iş seyahati için şehir dışında olduğunu söylemişti. Ondan sonra da kimse bu konuyu bir daha kurcalamadı.
Gerçekten de eski hayatında onunla sevgili miydiler? Beraber doldurdukları anılar derken iyi şeyler kast etmiş olamazdı, öyle değil mi? Sonuçta kazadan sonra onu gördüğü her an öldürmeye yeltenmişti.
Bir çelişki vardı ortada. Birbirini tutmayan, her defasında bir kördüğüm olan şeyler vardı. Neresinden tutarsan tut sadece daha fazla karıştırarak yerine bırakmak zorunda kaldığı düğümler...
Ece derin bir soluk aldı, gözlerini araladı ve beklemeden üstündeki yorganı atıp yatakta oturur pozisyona geldi. Hava her gün sanki daha fazlası varmış gibi soğuyordu. Yataktan indi. Çıplak ayakları soğuk parkeye değince vücuduna bir ürperti dalgası yayıldı. Duraksamadan sakin adımlarla pencerenin önüne vardı. Yağmur yağıyordu ama ince inceydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN VURUŞ
Teen FictionHisler ulaşılmazdır ; duygular ise, her an insanla bir bütündür... (Mizgin K.) Yok olmaya yüz tutmuştu ruhum. Öldürüyordu beni. Yok ediyordu beni. Yemin etmişti sanki. Çıldırmıştı artık ruhum. Hiçbir şey mantıklı düşünemiyor...