Bölüm müziği: Rachael Yamagata- Over and over
Bölümü kontrol edemeyecek kadar hastayım. Mazur görün lütfen :(
Keyifli okumalar!
*
Ece ruhsuzca akıp giden yolu izliyordu. Kararmış olan hava yağmurluydu. Arabanın içerisi karanlık olmakla birlikte fazla sessizdi. Adamın düzenli soluk sesleri arabanın motorundan çıkan sesle ahenk içindeydi.
O Mira denen kadının yanından ayrıldıktan sonra önce bir yerde yemek yemişler sonra da eve gitmek için arabaya binmişlerdi. O lanet konuşmadan sonra hiç konuşmamışlardı. Hatta adam Liraya cevap bile vermemiş, Ece'nin elinden tutup odadan çıkarmıştı. Ece cama çarpan yağmur damlalarına odaklandı. Bir damla cama yapıştı sonra onun üstüne çarpan başka damlayla birlikte aşağı kaymaya başladı. Zikzaklar çizerek camın lastik kenarında kayboldu.
"Ben hasta değilim." Fısıltısı bomba etkisi yaratmıştı arabada. Hala adama taraf bakmayıp yağmur damlalarını izliyordu. Yorgundu. O kadar yorgun ve bitkindi ki nefes almak bile çok büyük bir işti onun için. Yanağını biraz daha gömdü koltuğa. Tek tük arabanın geçtiği otoban ormanlık alan kısmında sadece onlara ait olmuştu. Sert rüzgârın uğultusu kadını ürpertti. Dışarısı fazla soğuktu, biliyordu.
"Ben bağımlı da değilim." Bir kere fısıldamıştı ve adamın bir kere daha cevap vermeyeceğini de biliyordu. Zaten beklemiyordu. Fakat ruhu daralıyordu. Em başından beri, daha bu ülkeye ayak bastığında, yolunda gitmeyen şeyler vardı.
"Artık beni hiç öpmüyorsun," diye mırıldandı. Adamın yutkunduğunu duydu ya da o, öyle sandı ama kadının umrunda değildi bu. Bu gece zihnine çok, çok uzun zaman sonra tekrar hakim olmuşken sınırlarını yıkacaktı. "Hiç beraber de uyumuyoruz meselâ."
Arabanın hızlandığını anlamak için motorun hırlayan sesine gerek yoktu. Kadın hissetmişti. Kuruyan boğazını ıslatmak için yutkundu. Gerçekliğinden artık şüphe duymaya başladığı anılarda onunla uyuduğu onunla öpüştüğü onun topuklarından, alnından ve ensesinden öptüğü adam da sanki ardında bıraktığı Türkiye'de kalmıştı."Hani kanadının kırıldığı gece," diye fısıldadı kadın. Anılar zihnine saldırırken gözlerini kapattı sertçe. Ruhu sıkıştı. Bir an cümleyi bitirecek gücü kaybettiğini sandı ama hayır, söz konusu gri gözlerdi. "Benle... Benle..." Bir kere daha cümleyi bitirme derdine düşecekken araba ani bir şekilde durdu. Adam frene öyle sert basmıştı ki, emniyet kemeri olmasa kadın cama sinek gibi yapışacağından emindi.
Başını ona çevirdi. O an gördü adamın sıkılı çenesine asılı hiddetti. Dümdüz karşıya bakan adamın parmakları direksiyon simidini öldürmek istercesine yapışmıştı. Arabanın göstergeleri sayesinde loş olan arabanın içi fazlasıyla sessizdi. Öyleki kadın arabaya çarpan her yağmur damlasını hissediyordu. Daha birkaç ay öncesi olsa adamın şuanki halinden ödü kopardı ama bu sefer değil.
"Senle ne Karagül?" Ece yutkunamadı. Solukları boğazına dizildi. Ne zamandır onun dudaklarından kendinisine, sadece onun tarafından söylenen bir şey duymamıştı? Özlem bir anda kafasındaki hırsın ve kıskançlığın önüne geçmişti. Gözleri dolar gibi oldu. Ağzını araladı. Konuşamayacak gibi oldu. Bir kere daha denedi. Bu sefer fısıltı sadece kırgınlık ve özlem doluydu.
"Seni özledim." Adamın ona dönen başını gördükten sonra gerçekleşen her şey o andan kopup ütopik bir dünyada yaşanmaya başlanmıştı. Saniyeler sonra dudaklarını bulan dudaklar soğuktu; tıpkı asırlardır yüzünde hissedemediği nefes gibi. Belinin kenarına değen adamın parmaklarından sonra vücudunu sıkan emniyet kemeri koltuk kenarındaki yerini çoktan almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN VURUŞ
Genç KurguHisler ulaşılmazdır ; duygular ise, her an insanla bir bütündür... (Mizgin K.) Yok olmaya yüz tutmuştu ruhum. Öldürüyordu beni. Yok ediyordu beni. Yemin etmişti sanki. Çıldırmıştı artık ruhum. Hiçbir şey mantıklı düşünemiyor...