7. BÖLÜM: "İKİ BEDEN, TEK EL."

33 6 25
                                    


Bölüm müziği:  Marketa Irglova & Glen Hansard - If you want me.


Keyifli okumalar!



Keşke diyebilecek bir geçmişin bile olmaması...

Veya ansızın akla gelindiğinde yüzde aptal bir tebessüme gebe bırakacak bir anın olmaması...

Kim olduğunu, nereden geldiğini, anneni, babanı, varsa eğer kardeşlerini, en sevdiğin yemeği, ilk aşık olduğunun olup olmadığını, ilk yere düşüşünü... bunları bilmemek...

Bir hayatın ve bedeli ödenmek zorun bırakılan bir yaşamın cezasını çekmek belki de...

Bunlar kolay şeyler değildir, hiç kimse için.

Murathan Mungan'ın 'Ödünç Hançer' şiirinde söylediği gibi : 'Kolay değildir bedeli ödenmiş bir hayatın katili olmak.'

Ve genç kadın bilinmezliklerle dolu olsa da yaşamayı göze alıyordu. Katil olacak kadar şey bilmiyordu kendisi hakkında ve gün geldiğinde katil olabilecek kadar nefret edebilirdi kendinden.

*

Karanlık. Sonsuz bir karanlık. Tıpkı genç kadının kafasındaki sorular kadar uçsuz bucaksız bir karanlık. Kaç gündür bu çocukluğu zorla elinden alınmış bir kadın gibi hüzün ağlayan odadaydı bilmiyordu ama ağrılarının azalması ve günde üç öğün görmek zorunda kaldığı kadının getirdiği yemek saatlerinde, uyku ilaçlarıyla dolu yemekleri yemeden önce kafasında her seferinde tazelediği görüntüler belirdi zihninde.

Yemeklerin çeşidi çok az değişiyordu. Hep aynı tarzdı: Sebzeli bir çorba, bir dilim ekmek, bir bardak süt, bir bardak su ve kesinlikle küçük bir tabakta haplar vardı. Bir ara hizmetlinin kıyafetlerinden günleri takip etmeye çalıştı ama çok zordu. O da ilaçları saydı hep.

Günde üç öğün mutlaka hap içiyor bir öğün serum yiyordu. Her öğünde mutlaka küçük kırmızı bir hap vardı. Onun dışında bir tane, boğazına tüm olarak sığmayan beyaz bir hap- hizmetli ona antibiyotik demişti- ve mavi ne çok küçük ne de çok büyük bir hap yiyordu. Genelde serumla birlikte gelen kırmızı ve mavi haplardan sonra hep kafasındaki sargı değiştiriliyordu. Bu anı gece olarak hesaplayan genç kadın 13 tam günü bitirmişti.

Açılan kilitle 14. Günün başlayacağını düşünen Ece'yi ilk yanıltan 13 gün boyunca duyduğu tiz topuk sesinden farklı, tok bir ayakkabı sesi olmuştu. Ayrıca serum öğünü değildi, hem doktor hep spor ayakkabı giyerdi. Hiç sesi olmazdı.

İkinci yanılgı, mermisini kokudan seçip silaha çoktan yerleştirmişti ve beynine isabet alınan silah, hedefi on ikiden vurmuştu. Zihnine ve kanına karışan merminin zehri elinde avucunda kalmış çöldeki bedevi gibi çaresiz, susuz kalan anılara seraptan su vermiş, mucizevi şekilde hayata bağlamıştı. Ve bu anıların hepsi zaten Ona aitken, onlar tam ölecekken ellerinde tutmak bu adam için hiç de zor olmasa gerekti. Kokusu ormanda onu arkasından tutarken, onu yatakta boğmaya çalışırken ve hastanede onu kucağına alırkenki kokuydu.

Bu adamdan hala korkuyor muydu, bilmiyordu. Adamın bakışlarını gözleri kapalı olduğu halde üstünde hissediyordu ve o bakışlardan soyutlanmayı isterdi.

Atılan adımlar yatağa yaklaşıyordu. Bir adım daha ve bir adım... evet, ayakucunda durdu. Ağırlıkla beraber ayak bileğinin biraz yukarısında hissetti baskıyı.

ALTIN VURUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin