Bölüm müziği: Kelly Clarkson- Because of you.
*
Kadın sarsıldığını hissetti. Topukları acıdı. Sadece baktı adama. Fakat görmedi. Zihni hala biraz önce duyduğu kelimeyi eko yapmıştı.
Baba.
Bir babası vardı. Mırıldandı. "Baba." Kalbi acıdı. Dünden beri mahvolmuş ruhu ve bedeni ona dayanmayacak kadar ağır gelirken bir şeyi öğrenmek ve ardı arkası kesilmeyen sorulara ev sahipliği yapmak dayanılacak şey değildi. Adama yaklaşmaya çalıştı ama attığı her adımda topukları yırtılıp kanıyordu sanki. Düşecek gibi olduğunda adam iki büyük adımda yanında bitmiş ve onu kucağına alıp yatağa indirmişti. Gözleri hala boşlukta olan kadın hiçbir şeyi hissetmedi.
Ne adamın onun tenine değen tenini ne yarı uzanmış bedeninin yanına bırakılan tepsiyi ne de dudaklarına yaslanan her şeyi sorgusuz sualsiz yediğini...
Adam başını kaldırıp da gözlerini bir ettiğinde sudan çıkarılıp sonra suya bırakılan bir balık gibi yeniden nefes aldığını hissetti. Sonra acıyan burnu ve çok az dolan gözleri adama bakmaya devam etti. İçi acıdı kadının. Bu gözlerin sahibi ona yalan mı söylemişti?
"Hani ailem yoktu?" Çok zor çıkmıştı bu cümle dudaklarından. Adamın, çenesinde olan parmakları sertleşti. "Senin ailen benim." Kadın başını iki yana salladı. Bu sözler birkaç dakika öncesine kadar söylenilmiş olsaydı kadın adama sarılır, nefesinden nefes çekerdi. Oysa şuan... Belki de zihni doğru söylemişti. Belki de adam en başından beri kadından nefret etmişti.
Adam elini çekti ve komodin çekmecesini açıp bir krem çıkardı. Kadına bakmadan kremin kapağını açtı. "Hem ailen yok diyorsun hem de bunları yapan baban diyorsun," diye mırıldandı güçsüz bir sesle. Gözleri kapanır gibi oldu. Bağırmak, ortalığı yakıp yıkmak istiyordu ama yapabildiği tek şey kısık bir sesle konuşmak ve adamı izlemekti. Omzundaki beyaz sargıya kısa bir bakış adamın yüzünü inceledi. "Benden sakladıklarını anlatmayı düşünüyor musun?"
Adam oturduğu yatağın kenarında bacağını hafif uzattı ve kadının bir bacağını dizine koydu. Kadın tenine değen her dokunuşta biraz daha uyuştuğunu hissetti. "Hangisini?" Adamda tıpkı onun gibi mırıldanmış ama ona bakmamıştı. Kadın sır dolu bu kelimenin üstünde fazla duramadı. Ece'nin bacağını kırdı ve başını eğip ayağının tam altından, topuğundan öptü kadını. Bu halde birle vücudundan geçen akımı kanıtlarcasına yukarıya kavislenen sırtı onu afallattı. "Bir babam mı var?"
Sızlayan yaralarına değen dudaklar kayboldu ama nefes... O hala oradaydı. Ne zaman kapattığını bilmediği gözlerini araladı. Adam başı hala eğik bir şekilde kirpiklerinin altından kadına bakıyordu. "O senin gerçek baban değil. Seni evlatlık aldı."
Şaşkınlıkla aralan gözleriyle başını dikleştirdi ve adamın elindeki bacağını çekmek istedi ama adamın bileğindeki parmakları buna izin vermedi. "Üvey baba..." Kadın nasıl hissetmesi gerektiğini unutmuştu. "Bizi... Bizi niye öldürtmek istedi?"
Topuğundan uzaklaşan soğuk nefesten sonra değen soğuk krem iyi gelmişti. Adam konuşmadı ve kremi sırayla iki ayakaltında sürdü. Kadın hala inatla yüzüne bakmaya devam etti. Demir başını kaldırdı ve bir nefes bırakıp dizindeki Ece'nin bacağını yatağa bıraktı. Yatakta kayıp kadına biraz yaklaştı. "Seni değil, beni öldürtmek istedi." Zihnine inen balyoz oradaki bütün kapalı çekmecelere ev sahipliği yapan karanlık odayı yaktı. Yere düşen balyoz betonun çatlaklarında filizlenen Karagül'ün dalını kırdı. Kalbi kanlı bir yumruk indirdi göğüs kemiklerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN VURUŞ
Teen FictionHisler ulaşılmazdır ; duygular ise, her an insanla bir bütündür... (Mizgin K.) Yok olmaya yüz tutmuştu ruhum. Öldürüyordu beni. Yok ediyordu beni. Yemin etmişti sanki. Çıldırmıştı artık ruhum. Hiçbir şey mantıklı düşünemiyor...