Adımı çağır ve beni karanlıktan kurtar.
Uyandır beni!
Kanımın akmasını sağla.
Uyanamıyorum.
Tamamen mahvolmadan önce,
Kurtar beni.
Dönüştüğüm bu hiçlikten kurtar beni._______________________________
Gece, gündüzün tüm ışığını yutmuştu. Gökyüzündeki hafif aydınlıktan gündüz olduğu belli oluyor iken, o da yok olmuştu. Daha sabahın ilk saatleri olmasına rağmen, ışık karanlığa yenilmişti. Tüm gece uyumamıştım. Bu saate kadar gözüme bir gram uyku girmemişti.
Ağlamaktan şişen gözlerim ve ağıran başım ile derin bir nefes aldım. Aklımdan ve yüreğimden geçen şeyleri ilk defa dışarı dökmüştüm. Hemde bir yabancıya.
Ben en çok kendimi incitmiş, en çok kendime zarar vermiştim. Ben bu düzendeki en büyük zarardım belki de. Geriye dönüp baktığımda kanayan yaralarımdan olukla kanlar dökülüyordü yüreğime. Hafızamda birbiri ile çarpışan anılar hep karanlıktı ve ben bu hücrede onları dost edinmiştim.
Benim hiç ışığım olmamıştı; bunun en büyük kanıtı kendimdim. Asla bir aydınlığa kucak açamamış, umut besleyememiştim. Bu intihardı. Asla tam anlamıyla yaşamamıştım.
Bu bayat oksijenin ciğerlerime ulaşması, ruhuma yeterli gelmemişti. Ne zaman kaybetmiştim ruhumu? Beş yaşında bir dokunuşum ile küçücük bir çocuğun canını aldığımda mı?
Büyük ihtimalle.
Karanlık her yerdeydi. Ve o benim en büyük dostum, en büyük sırdaşım olmuştu. Ondan korkmuyordum, bedenimi ortaya çıkaran ışık beni daha çok korkutuyordu.
Karanlık güzeldi; sessiz ve huzurluydu. İnsanlar sizi görmüyor ve tahmin yürütemiyordu. Karanlıkta herkes eşitti. Ne bir kademe yüksek ne de bir kademe alçak. Herkes eşitti.
Ben gerçek karanlık içerisinde miydim, yoksa kendi dünyamı siyah bir mürekkep ile boyayıp uzun zamandır kendimi mi kandırıyordum?
Gözümü dahi kırpmadan düşündüğüm bu gerçeklik tenimin karıncalanmasını sağlıyordu. Çok uzun zamandır sadece karanlığın gerçekliğine tutunarak, onu kendime dost edinerek yaşamıştım. Fakat karşımdaki adamın söylediği planlar zihnimde çalkalanırken her şeyin daha yeni farkına varıyordum.
O kadar zalim ve şeytanca planlardan söz etmişti ki; hayali bile bütün gerçekliği unutturacak düzeydeydi. Anlattığım olaylardan ve döktüğüm bir ton göz yaşından sonra bu gerçekliği anca kavrayabilmiş ve anca mantıklı bir cevaba ulaşabilmiştim.
Ben bir canavar olduğumu kabul edeli çok uzun zaman oluyordu. Bunu birinin bana söylemesi bir şeyleri değiştirmemişti; sadece dışarıdan görünen kısmı daha iyi kavramıştım.
Bir canavardım. Beş yaşında ne olduğu, nasıl olduğu açıklanamayan bir ölüme neden olmuştum. Küçük bir çocuk, küçük bedenime devrildiğinde belki de her şey anlaşılmalıydı. İlerleyen zamanlarda gerçekleşen olaylar o kadar can yakıcı hâle gelmişti ki; kimse bir anlam veremese bile her şeye benim sebep olduğumu biliyordum.
Ağzımı açıp insanlara tek kelime etmeksizin oradan kaçışlarım hep aklımdaydı. Ben yaptım! Desem ne olurdu? Dememiştim, herkesten her şeyi saklamıştım ve her seferinde kendimi karanlık bir alana kilitleyerek bayılana dek ağlamıştım.
İnsanlara veyahut hayvanlara temas ettiğim an gerçekleşen şey tek bir kelime ile anlatılabilirdi; fakat ben birkaç kelime ile de izah edebiliyordum bu olayları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtuluş Yok
FantasíaBaşlangıç Tarihi: 12.07.16 Tik tak Tik tak Tik Tak 547 gün. Eva 547 gündür kimseyi görmedi. Kendi adını bile dilinde çevirmeye uğraşmadı. Belki de ses telleri artık işlevini yitirdi. İnce, küçük boy, çizgili bir defteri ve birkaç tane tükenmez ka...