BEŞ

292 28 14
                                    

7 Ağustos, 1986

Kısacık kesilen çimlerin üzerinde ilerleyen adımlarımı hızlandırıp, bulutların arasına sıkışan güneşin altında giriş kapısına vardım, Anny varlığımı fark edip hemencecik gelmiş ve merak dolu bakışlarıyla omuzlarımdan aldığım paltomu ellerinin içine toplamıştı.

"Hoşgeldiniz, Lord Arnold." dedi, yumuşak sesi girişe açılan salonun duvarlarında yankılanırken. "Bayan Bron yemek salonunda, efendim." Kelimeler fazlaca dağınık olan zihnimde karışıklık içinde ilerledi, adlandıramadığım hisler dün geceden beri peşimi bırakmıyor ve ruhum, hastalıklı bir bedenmiş gibi titriyordu. Beynimde yankılanan kendime yönelmiş sorular iradem dışında cevaplarını buluyor, bu cevaplar bedeni olmayan sesler topluluğu tarafından onaylanıyor ve kararlarım kınanıyordu. Saatlerce çıldırmamak için kendimle mücadele etmiş ve sonunda birine-beni anlayabilecek birine- anlatmak ihtiyacı hissetmiştim. Sonuç olarak buradaydım, ikinci dereceden akrabam olan kuzinimin yaşadığı yerde.

Parlatılmış ahşap merdivenleri çıkarken Cynthia'nın mızmızlanan sesini işittim, derin bir nefes aldım ve boynumdaki fulara çekidüzen verirken inatçı saçlarımı yatıştırmaya çalıştım ancak her zamanki gibi başarısız oldum. Salonun girişine geldiğimde içeriye attığım adımla Cynthia'nın kocaman açılmış koyu gözleri bana çevrildi ve yüzü sıcacık gülümsemesiyle aydınlandı.
"Kuzin!" diye çınladı sesi, oturduğu yerden kalktı ve hızlı adımlarla karşıma dikildi.

"Hoşgeldin, seni görmek ne güzel!"

"Seni de öyle Cynthia, hoşbuldum." dedim, gülümsemesine karşılık vererek. İlerleyen saniyelerde de neşesinin devam etmesini diledim. Birkaç adım ilerleyip beni takip eden ince bedenini karşıma alarak koltuklardan birine oturdum. Büyük pencerelerden süzülen gün ışığıyla haki renkli duvarlar aydınlanırken, uzun tül perdeler esen tatlı rüzgarla dalgalanıyordu. "Ziyaretini neye borçluyuz Arnold, bir sıkıntı yoktur umarım?" diye mırıldandı Cynthia, endişeyle bakan gözleri her habere hazırlıklıymış gibi görünüyordu.

"Şehir merkezinde en az bir hafta daha kalacağını düşünüyordum, teyzemlerle de iki gün önce haberleştik iyilerdi, konuşsana Arnold korkmaya başlıyorum!"

"Lütfen sakin ol Cynthia, tahmin ettiğin gibi bir kara haberle gelmedim." dedim, gözlerindeki hüzünlü bulutların dağılmasını umarak.
"Sadece sana beş çayında eşlik etmek ve uzun süredir ziyaret etmediğim biricik kuzinimle sohbet etmek istedim." Söylediğim yalana inanmayan ses tonum her zamankinden daha boğuk çıkmıştı. Cynthia'nın kalkan sağ kaşına ve soru işareti dolu şüpheci gözlerine baktım, gözlerimi salonun içindeki eşyalarda gezdirerek içinde bulunduğum suçluluk hissinden kurtulmak istedim. Kesinlikle suçlu değilim!

"Pekala... " dedi, imalı ses tonu gözlerindeki bakışa eşlik ederken. Cynthia ile göz teması kurmamaya özen göstererek oturduğum yerde kımıldandım. Etrafımızı saran şüpheci sessizlik varlığını sürdürürken Anny salonun girişinde belirdi ve küçük gözlerinden çıkan keskin bakışlar, koltuğa yaydığım vücudumda gezindi. Anlamsız bulduğum bu durum karşısında pozisyonumu değiştirmedim. Bu sıralar anlamsız gelmeyen bir şey yok zaten.

"Anny, bize çay ve biraz çörek getir lütfen." dedi Cynthia, kadife yumuşaklığındaki otoriter sesiyle. Anny hızlı bir şekilde gözden kaybolurken Cynthia'nın beklenti dolu bakışlarını tekrar üzerimde hissettim.

"Güzel Eirlys nasıllar peki?" diye soruverdi birden, verdiğim ani karar ve iki gece önce olanlar, uykusunu yarım yamalak almış gözlerimin önünden hızla geçiverdi. "Ah! Ona imrenmemek için kendimi zorluyorum, ismininin anlamına yakışan bir hanımefendi."

ELVIE  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin