YEDİ

247 26 4
                                    

9 Ağustos, 1896

Kalbimin gümbürtüsünü kulaklarımda hissederek hızla merdivenleri tırmandım ve üst kata birkaç basamak kala Anny ile çarpışmak üzereyken durdum. Küçük gövdesiyle karşımda dikilirken "Bay Arnold?" dedi.
"Bayan Cynthia'nın misafiri var sizi kar- cümlesini bitirmesine izin vermeden onu kenara ittirip son basamakları da hızla çıktım. Terleyen avuçlarımla kavradığım parmaklıklar elimin altından hızla kayarken topuklarımın ahşap zeminde çıkardığı gürültüyü duymazlıktan geldim. Derin bir nefesle ciğerlerimi doldururken adımlarımın hızını kesmeden karşılama salonuna kadar ilerledim ve kapıdan geçmeden hemen önce "Çok kalmayacağım kuzin!" diye seslendim, misafir her kimse sorun çıkarmamasını umarak.

Paltomun düğmesini açarak derin nefesler almaya çalışan göğsümü rahatlattım, fularımı gevşettim ve endişemi uzaklaştırmak için çok daha derin bir nefes aldım.

Verdiğim olası rahatsızlığı ve misafirin isteklerini umursamadan kendimi karşılama salonunun içine attım. Kapının hemen yakınında duran Cynthia'nın keyifli ama bir o kadar da mahcup bakışlarıyla karşılaşınca vakitsiz gelişimin pek de hoş karşılanmadığını fark etmiştim.

Karşılama salonunun geniş tavanından sarkan parlak avizelerin ışığında, ilerdeki koltuklarda oturan silüeti Cynthia'ya odaklanan bakışlarımın kenarıyla görebilmiş, kafasını kaplayan şapkasını ve altından çıkan bir kaç tutam saçı zorlukla seçebildikten sonra cinsiyetinin kadın olduğunda karar kılmıştım.

Sesimizin misafir tarafından duyulmadığına emin olduğum bir tonda "Eirlys!" dedim.
Cynthia'nın gözleri bu ismi duyunca endişeyle açıldı ve az önceki keyif parlaklığının yerini korku dolu soru işaretleri aldı.
"Otelden kimseye haber vermeden ayrılmış, görevli kimsenin onu çıkarken görmediğini söyledi." Fısıldamalarım yüzünden kuruyan dudaklarım konuşmamı engelliyordu.

Koltukların bir metre uzağına kadar yürüyüp, konuşmama devam etmek için Cynthia'nın karşıma geçmesini bekledim. Girişte çıkardığım şapkamın altında terleyen saç diplerimde ellerimi gezdirdim, söz dinlemez saçlarım şapkayı çıkarmamı fırsat bilerek özgürce dağılmıştı.
Misafirin bizi dinliyor ya da izliyor olabilme ihtimalini düşündükçe stresim ve olaya yaklaşımımdaki fevrilik artıyordu. Soluklarımı düzenlemeye çalışarak tatlı kuzenim Cyndy'e döndüm. Cynthia'nın hararetle alıp verdiği soluklarını fark edince sakin bir tebessümle telaşlı gözlerinin içine baktım, üzerimde olduğunu tahmin ettiğim yabancı gözlere, yanlış bir izlenim vermek istemedim. Henüz Eirlys konusu ne kadar ciddi bilemiyordum. Haberi ilk duyduğumda görevlinin karşısında donakalışımı ve aceleyle odaya çıkıp, çoktan toparlanmış ve odayı terketmiş olan eşyaları arayışımı anımsadım. Sonrasında, sadece benim bildiğim şeylerin ruhumda yarattığı rutin stresten kurtulmak için ise Cynthia'ya koşmuştum, en azından paylaşıp bu psikolojiden sıyrılmak istemiştim.

"Aman tanrım! Polise neden haber verilmemiş peki, kaç gün oldu?" diye yakardı. İncelen sesi yine de bir fısıltı şeklindeydi. Endişesi tüm vücuduna yayılmıştı, titreyen ellerini birbirine kenetleyerek benden bir cevap bekledi.

"Yatağın üzerinde otelden ayrıldığını belirten bir not bırakmış, bir kaç papel de bahşiş. Görevli endişelenmemiş bugün şehir merkezine gittigimde hala otelde mi diye bakmak istedim. " dedim, sesimin daha sakin çıkmasına özen göstererek. Kurduğum cümlenin ardından yaptığım eylemin saçmalığının daha da farkına varmıştım.

Cynthia'nın, sözlerimi anlamakta güçlük çektiğini belli eden bakışları karşısında ne tepki vereceğimi bilemeden "Görevli beni kapıda görünce sormama fırsat vermeden anlattı, sabah temizlik için girildiğinde yokmuş."

ELVIE  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin