~BÖLÜM 1~DOĞUM GÜNÜ

2K 100 118
                                    

🌠🌟SHADOWHUNTERS SEVENLER İÇİN. EN SONDA Kİ AÇIKLAMAYI DİKKATE ALIN LÜTFEN🌟

Yazar Anlatımı:

Olamaz! Bırakma beni anne!
-Sen benim kızım değilsin..

*****
- Allison ! Uyan!
Bu annesinin sesiydi. Gözlerini açtı ve daha rahat bir nefes bile almadan annesinin boynuna sarıldı. Çok korkmuştu.

Annesi: "Şımarmanın vakti değil küçük hanım. Bugün doğum günün unuttun sanırım?"

Bugün Allison' ın doğum günüydü. 18 yaşına basacaktı. Rüyanın vermiş olduğu korku ile bunu tamamen unutmuştu. Annesinin sözleri üzerine adeta yataktan fırlamıştı. Hemen gardırobuna gitti ve üzerine doğum gününü bekleyen bir elbise giydi. Makyajını ve saçını da özenerek yaptıktan sonra aşağıya indi. Annesi ve babası kahvaltı masasında onu bekliyorlardı. Babası ve annesinin gözleri kamaşmıştı. Babası ,Allison 'ı ayağa kalkarak alnından öptü.

"Doğum gün kutlu olsun biricik kızım. Otur şimdi. Seninle konuşacaklarımız var"

"Çok isterdim ama hiç vaktim yok. Özür dilerim ve sizi seviyorum. Akşam benim için yapacağınız sürpriz parti de görüşürüz."

Bu sözlerin bir kısmını ayakkabılarını giyerken söylemişti. Annesi ve babası sadece arkasından bakmakla kaldılar. Artık o çocuk değildi. Her şeyine karışamazlardı.

Allison her zaman ki arkadaşları ile buluştuğu cafe ye gitti. Her zamanki gibi arkadaşları Allison u bekliyordu. Her zaman geç kalıyordu. Ama bugün geç kalma konusunda arkadaşları hoşgörülü davranmıştı.

Arkadaşlarına gelirsek bir tanesi en yakın arkadaşıydı. Alec McCall
Kız arkadaşlarından bile öte olan Alec, Allison a farklı duygular besliyordu. Fakat Allison ona en az annesine verdiği değeri veriyordu ve bunu bildiği için içinde yaşıyordu bu duyguları.

Diğerleri sırasıyla Isabelle ve Britt. Isabelle siyah uzun saçları ve kıskanılası fit vücudu ile göz kamaştırıyordu fakat Allison kadar değil :) .

Britt sarı saçlara , ela gözlere ve zayıf bir bedene sahipti.

(Neyse tanışma faslı bitti 😊)

Isabelle: "Ee. Ne dikiliyoruz burada? Bugün grubumuzun mini bir konseri var. Hem de en ünlü cafe lerden biri. "

Allison: "Hadi gidelim o zaman."

(Cafe ' de ; )

Britt, Isabelle ve Alec konserlerine o kadar adapte olmuşlardı ki sanki Allison un doğum gününü unutmuşlardı. Allison öyle düşünüyordu. Allison telefonunda bir şeylerle oyalanırken birisi ona çarptı. Öfkeyle arkasına dönerek:

"Hiç gözünün önüne bakmaz mısın sen?"

"Dur bir dakika sen beni görebiliyor musun?"

"Elbette görüyorum seni aptal. Kör müyüm sence?"

Çarpan kişi arkasına bile bakmadan gitti. Acelesi var gibiydi. Allison sinirini alamadığı için ceketini bir sandalyeye fırlatarak arkasından gitti.
Kalabalığın arasına karışmış, zar zor görebiliyordu nereye gittiklerini. Bir perde de yol bitiyordu. Perdenin içinden geçti ve ona çarpan kişi ölmek üzereydi. Ayağının yanında parlak bir kılıç fark etti ve onu alarak kendisine Çarpan kişinin hayatını kurtardı. Olaya kafa göz dalmıştı. Birisini öldürmüştü. Üstelik öldürdüğü kişi kül şeklinde kaybolmuştu. Ceset nereye gitmişti? Neler oluyordu?

Hemen eve gitti. Annesine olanları anlatmalı ve ondan yardım istemeliydi. Eve gittiğinde annesi mor bir şeyin içinden geçmek üzereydi.

"Anne nereye gidiyorsun?"

"Allison! Oh tatlım gel sana son bir kez sarılayım"

"Son bir kez mi? Neler oluyor anne? Az önce lanet olası bana çarpan kişi yüzünden birini öldürdüm ve cesedinin nereye kaybolduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yok ve şimdi hayatımdaki tek dayanağım beni bırakıp gidiyor mu? Üstelik doğum günümde. Anne eğer bu bir şakaysa hiç komik değil. Ha!Ha!Ha! Bak güldüm bitsin artık bu kabus!"

"Allison al bunu. Bu kolye yi doğum günü hediyen olarak verecektim. Böyle olmasını istemezdim bebeğim. Özür dilerim. Ama sana güveniyorum. Sen güçlü bir kızsın. Elveda tatlım. Crystal sana yardımcı olacak ve bilmediklerini anlatacak. Keşke bugün sabah bizi dinleseydin tatlım. Babanın yanına karakola git. Orada güvende olacaksın"

"Hayır anne gidemez.."

Gitti. Annesi, hayatı boyunca her anında destek olan kişi onu bırakıp gitmişti. Bu şoku atlamamışken Babası nın yanına koşarak ve ağlayarak gidiyordu.

Karakola gelmişti. Kendini biraz toparlamaya çalışarak babasının odasına doğru geldiğinde birileriyle konuştuğunu gördü ve merdivenlere oturdu beklemek için. Konuştukları duyuluyordu.

Babası:"Bakın ben Allison un gerçek babası değilim fakat onu korumak için elimden geleni yaparım."

Esrarengiz adamlar: "Jennifer tehlikede. Onu buldular."

"Böyle bir gün geleceğini biliyorduk. Crystal ona yardım etti başarılı olabileceğinden eminim"

O sırada başkomiser Allison u gördü.

"Selam Allison! Ne yapıyorsun burada? Luke un yanına mı geldin?"

"Şey.. Evet ama sanırım hallettim ben o işi. İyi akşamlar"

"İyi akşamlar tatlım"

Allison eve son kalan eşyalarını toplamak için yola koyulmuştu.
Eve gittiğinde Crystal ı gördü.

"Crystal annemi nereye götürdün?"

"Güvenli bir yere merak etme Allison"

"Beni de götür. Annemin yanında daha güvende olurum"

"Tabii ki.. Ama karşılığında küçük bir şey istiyorum.. çok küçük.. KUPA NEREDE?"

Resmen tıslamıştı ve ağzından en az 3 tane dil fırlamıştı. O dillerin birisi Allison un boynuna dolandı.
Ölmek üzereydi.

Birden o karşısındaki adını bilmediği yaratık yere yığıldı. Onu kurtaran kişi ona çarpan kişiydi.
Allison:
"Neden etraf dönüyor?

"İblis zehri. "

Allison bayılmıştı... O'nun kollarına..

Bölüm sonu.. :) Bu hikaye shadowhunters sevenler için. Başlangıç benziyor olabilir ama güvenin bana çok farklı bir şey olacak. Umarım beğenmişsinizdir. Sol alttaki yıldıza basmayı unutmayın lütfenn😊😊😇

GÖLGE AVCILARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin