Bölüm 21

1 0 0
                                    


Sabahın ilk saatleriydi. Bütün gece heyecandan uyuyamamıştı. Ona kalsa gecenin bir körü kuyunun dibine inerdi ama Mahmud onu bu fikrinden vazgeçirmiş, sabah beraber inip neler olup bittiğine bakarız demişti. Mahmud bunu neden söylemişti, o da bilmiyordu. Zaten deli saçması bir durumun içinde büyük ihtimal ile gördüğü savaşlar ve ölümler sonucunda akli dengesini tamamen yitirmiş ve hiç olmayacak hayali varlıkların peşinden koşmaya başlamış eski dostunun onu da beraberinde sürüklemesine izin veriyordu. O gece, muhabir gibi Mahmud'un da gözüne bir damla uyku girmedi. Ne işi vardı ki hem kör bir kuyunun dibinde? Yusuf Peygamber değildi ki o, kuyunun dibine düşsün sonra mucizevi bir şekilde kurtulup Mısır'a hükümdar olsun. Böyle şeyler peygamberlerin ve ermişlerin başına gelirdi sadece, o ise basit bir adamdı, evli ve iki çocuk babasıydı. Onları bırakıp da macera peşine atılamazdı. Korktuğu şey kuyunun dibine indikleri zaman hiçbir şey bulamamak değildi ki %99 çıkışı olmayan bir tabandan başka bir şey olmayacaktı, peki ya gerçekten muhabir söylediklerinde haklıysa... Gerçekten de dediği gibi başka boyutlara açılan bir kapıdan geçip, gizemli bir maceraya atılacak olursa işte o zaman dostunu orada bırakıp kuyudan yukarı çıkmaya gönlü el verecek miydi? Ya da sadece filmlerde olabilecek böylesi bir maceraya sırtını dönüp normal sıradan yaşamına kaldığı yerden devam edebilecek miydi? Kim böylesi bir macerayı elinin tersi ile itebilirdi ki? Peki ya sonunda bir daha geri dönemez ve çocukları babasız büyürse? Hayatının tek aşkını bir kez daha göremezse? Tüm bu sorular bütün gece uykusunu kaçırdı. Bir kez uyuyabildi onda da gördüğü kabus ile anında uyandı. Rüyasında kuyunun dibine iniyordu, kuyunun dibinde gözü alan beyaz bir ışık vardı. Işığın içine doğru ilerlediğinde gözlerini kapamak zorunda kalmıştı. Tekrar açtığında artık ışık yoktu. Zifiri karanlık vardı. Ellerini etrafa uzatıyor ama hiçbir şeye değemiyordu. Karanlık bir boşluğun ortasında bir başına kalmıştı. Bağırmaya çalışıyor fakat sesi çıkmıyordu. Sonunda kabustan çığlıklar içinde uyandığında eşini yanında endişeli bir şekilde onu uyandırmaya çalışırken buldu. Sıkıca eşine sarıldı. O daha söze başlamamıştı ki Meryem kocasına sarılarak;

"Korkma, yarın sabah arkadaşını yalnız bırakma ve onunla birlikte kuyuya in. Merak etme, bizi kaybetmeyeceksin. Sen cesur bir adamsın, ülkenin en zor durumlarında bile elinde fırsat varken kaçıp gitmedin. Şimdi bir masaldan mı korkacaksın? Kuyuya in, eğer arkadaşın dediklerinde haklıysa ona yolculuğunda eşlik et ve sonra bize, ailene geri dön."

Bu sözler Mahmud'un içini rahatlatmıştı. Yan odada ise henüz rahatlayamamış birisi vardı. Bütün gece hayaller diyarında gezinmiş, bir hayaletin peşinden koşmuş ama onu bir türlü yakalayamamıştı. Yarın sabah kuyuya indiğinde ya hiçbir şey bulamaz ise, ya Mahmud'un dediği gibi boş bir hayalin peşinde bunca süre koştuysa, bütün o gördükleri yaşadıkları bir hayalden ibaret ise... O zaman ne yapacaktı? Bütün her şeyin bir hayal ürünü olduğunu öğrenmek onu rahatlatacak mıydı? Belki de profesyonel destek alırdı. Ünlü bir psikoloğa dertlerini dinlemesi için tonla para verir, sonuç alamayınca antidepresan hapları kullanmaya başlardı. En azından kafası hep kıyak gezer, bundan sonraki hayatında gittiği yerlerde gördüğü ölümler onu eskisi kadar etkilemezlerdi. Savaş muhabirliğinin ilk yıllarında anti depresan kullanmayı aklından geçirmiş fakat daha sonra bundan vazgeçmişti. İlaçlardan oldum olası uzak durmuştu. Ona göre ilaçlar çok zorunlu olmadığı sürece kullanılmamalıydı. Sürekli kullanılması durumunda mikroplar ilaçlara karşı bağışıklık kazanabilir ve ciddi bir hastalık durumunda kullanılması halinde etki etmezlerdi. Takip ettiği adamın hayaleti de bir virüs gibi bütün ruhunu yavaş yavaş ele geçiriyordu ve bundan kurtuluşun tek yolu da kuyunun dibindeydi. Tüm hayatını tanrıya inanıp inanmamak arasında kararsız geçiren biri için bir çıkış yoluydu kuyunun dibi... Kuran'da geçen Yusuf peygamber gibi hissediyordu kendini... Kuyunun dibine inecekti, sonunda ya tamamen iyileşmiş olarak çıkacak ya da kuyunun dibinde karanlıkta boğulacaktı. Boğulurken de büyük ihtimal ile en yakın dostu Mahmud'u da yanında götürecekti. Gerçeği söylemek gerekirse tek başına aşağı inip olacaklar ile yüzleşmeye korkuyordu, ama sırf kendisi korkuyor diye de en yakın dostlarından birini tehlikeye atıp onu ailesinden ayıramazdı. Bu yüzden ertesi gün kuyuya inme vakti geldiğinde Mahmud'u zorlamamaya karar verdi. Yarın sabah herkes kendi kararını kendisi verecekti.

Kahramanlar ve YolculuklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin