DÜELLO

16 1 0
                                    

Bölüm 7

-Derin aşkısııııı kahve yapsam fal bakar mısın?
Derin istemsizce gülümsemişti. Sanki başka şansı varmış gibi.
-şekerli yaparsan bakarım belki.
İlke arkadaşının yanaklarına öpücükler kondurup mutfağa gitti. Derin de arkasından mutfağa geldi.
-Kadir'ler bu gece de kalacak mı sende? Diye sordu.
İlke cezveyi ocağa koyarken cevap verdi arkadaşına.
-bilmiyorum minnoşum. Şu meşhur inşaat 1 hafta daha devam edecekmiş. Bir arkadaşımda kalırım belki demişti. Duruma göre haber verecekti.
-niye hala gitmedi ki rizeye? Hadi Mete düğün hazırlıkları için burda da.
-ya sabah ağzını aradım biraz. Ne oldu Rize'ye gitmiyor musun falan dedim. Ama Kadir'i bilirsin ketumun tekidir. Ağzından laf almak ne mümkün. Hayır yani istemediğin şeyler hakkında sana saatlerce konuşur ama istediğin bilgiyi asla vermez. Ama sanırım abisiyle arası bozuk. Yazı burada geçirecek. Ayy aslında iyi oldu Derin. sen zaten çalışıcaksın bir yere gitmiceksin. Beni zaten annemler almıyolar yanlarına sıkıcıymışım tatillerini mahvedermişim. Kadir ile Mete de burada hep birlikte yazı geçiririz.
Derin eliyle ağzını kapatmıştı. sadece -hımm- demişti. İlke arkadaşına döndüğünde ellerini beline koyarak -tutma içinde patlayacaksın sonra bak.- demişti.
Derin daha fazla dayanamayıp kahkahayı patlatmıştı. O kadar ki gözünden yaş bile gelmişti. Hunharca gülerken aynı zamanda Cümle kurmaya çalışıyordu.
-ilke seni (okkalı bir kahkaha) seni istemediler mi? (Yeniden bir kahkaha)
İlke arkadaşaının bu haline dayanamayarak o da kahkahayı basmıştı. Tam o sırada taşmak üzere olan kahveyi görünce panikle cezveyi ocaktan çekmişti. Aynı zamanda da söyleniyordu.
-sana bir şey söyleyen de kahabahat zaten. Ayıp ya insan böyle dalga geçer mi arkadaşıyla hem az daha kahveyi de taşırıyorduk.
Kahveyi fincanlara doldurup su bardaklarını da alıp balkona çıkmışlardı. İlke kaldığı yerden devam ediyordu söylenmeye.
-Biliyorsun zaten meşhur avrupa turuna çıkacaklar. İtalya ispanya hırvatistan fransa bir sürü daha ülke gezecekler. Annem aradı bir hafta önce görsen nasıl heyecanlı anlatıyor. Sosyeteden arkadaşlarıyla gidecekmiş. 20 kişilik bir grup olacakmış falan. Bende gıcıklığına -acaba bende mi gelsem anne dedim.- annem de yarım ağız -sen sıkılırsın buralarda dedi. Ben tabi durur muyum? Daha da üstüne gittim. Yok yok geleyim dedim. En sonunda dayanamadı. Gerçeği itiraf etti. Ben yanlarındayken eğlenemiyorlarmış. Ben çok ciddi bir insanmışım tatilde. Eğlence anlayışım yokmuş. Hem sosyeteden insanlara rezil edermişim onu falan bir sürü şey saydı. Yani anlayacağın bir klasik daha yaşanıp telefon kapatıldı.
Derin arkadaşının gözlerine samimiyetle bakarak sormuştu sorusunu.
-buna nasıl katlanıyorsun? Yani ailen seni böyle dışlamasınaz Eminim o tatile İnci gidiyordur.
-bingo. Onu götürüyorlar. Aslında dışlamak gibi değil. Onlar için ben daha sıradan bir insanım. Ben onlar gibi değilim onlarda benim gibi değil. Beni seviyorlar bunu biliyorum. Ama daha fazlası olamıyoruz biz.
-dolandırıcı bir baban ve gözü çocuklarından ziyade kocasını gören bir anneden bin kat iyidir.
İlke ellerini kaldırarak konuşmuştu.
-ailelerden bu kadar konuşmak yeter. Hadi bak kapatıyorum fincanımı falıma bakıcaksın konsatre ol.
İlke bunu söylerken bile ailesiyle olan ilişkisi yine onu kırmayı başarıyordu. Her ne kadar artık umursamasa da keşke daha farklı olsaydık düşüncesinden kurtaramıyordu kendini. İlke'nin annesi önemli paşalardan birinin torununun torunuydu. Tabi bu annesinin uydurmasıydı. Çünkü bunu kanıtlayacak hiçbir belge yoktu. Yine de hatırı sayılır bir serveti vardı. Babası da çok iyi bir doktordu. Mesleğine aşık bir adamdı. Her zaman işini ailesine tercih eden adamlardandı. Çocuklarıyla gerektiği kadar ilgilenirdi. Annesi bu durumu umursamıyordu bile. Onun derdi hava atmak, gezmek, alışveriş yapmak ve yemek kitapları çıkarmaktı. Annesi her ne kadar sosyetik bir kadın olsa da muazzam yemek yapıyordu. Ee bu durumu şöhrete çevirmezse kahrolurdu tabi. Bir de kızkardeşi vardı. İlke'den sadece 2 yaş küçüktü. Ama hiç anlaşamıyorlardı. İnci kendisnden 5 santim kadar daha uzundu. Daha alımlı daha güzel ve daha hanımefendiydi. Girdiği bir ortamda dikkat çekmemesi imkansızdı. Tek ortak noktaları yeşil gözler ve uzun kahverengi saçlardı. Bunun dışında İnci, İlke'nin aksine annesinin kopyasıydı. Kavgalarının sebebi İlke'nin İnci'ye karışmasıydı. İlke onu korumaya çalıştıkça kızkardeşi hırçınlaşıyordu. İlke henüz 1 sevgili yapabilmişken, İnci kendisine epey fark atmıştı. Bu durumda İlke'yi rahatsız ediyordu. O daha küçüktü ne de olsa.
İlke liseyi bitirdiğinde ailesine ayrı evde yaşamak istediğini söyleyince annesi kabul etmişti hemen. İlk o zaman anlamıştı annesinden bir şey beklememesi gerektiğini. Hangi anne evladının evinden ayrılması için bu kadar hevesli olurdu ki. Eminim İnci böyle bir istekle gelseydi kıyamet kopardı. Üniversiteye başlayınca da birkaç haftada bir ailesiyle vakit geçiriyordu. Böyle bir ailede büyüyünce İlke kendi kuracağı ailesinin böyle olmayacağına yemin etmişti. O çocuklarına her sabah kahvaltı hazırlayacak, onlarla ders çalışacak, sevgililerini konuşacak ve daha bir sürü şey yapacaktı. Tabi bunun için önemli bir şeye ihtiyacı vardı. O da KOCA!!! Aradığınız kocaya şuanda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar denemeyiniz çünkü bulamayacaksınız.
Telefonun çaldığını gören İlke kalbinin sakin olmasını isteyerek açtı.
-efendim Mete.
-biz bu akşam Hüseyin'de kalıcaz. Sabah kahvaltıya çağırıyor sizi. Derin'e de haber verirsin.
-emri vaki için teşekkürler. Valla helal olsun. Ayrıca (sesini alçaltarak) Hüseyin'in olduğu bir ortama girmek istemiyorum.
Mete kahkaha atmıştı. -tamam İlke'cim selamlarını iletirim Hüseyin'e. Sabah 11 gibi gelin siz. Hadi öptüm bye.
Sinirle telefonu masaya koymuştu.
- Hüseyin bizi kahvaltıya çağırıyor. Adam bildiğin çapkın kızım. Bazen yanında durmaya korkuyorum. Her an bir şey yapma potansiyeline sahip çünkü. Dua etsinler Selin'in abisi bir şey demiyorum. Yoksa ben var ya o adamı iki dakikada üstüne atlar yüzünü gözünü tırmalar saçını başını yolardım. Gitmek istemiyorum ya.
-ayy İlke ne söylendin ya. Bütün kızlar o adamın peşinden koşuyor. Sen mırın kırın ediyorsun. Ayrıca adam taş gibi. Hatta böyle Zeus heykeli gibi mübarek.
-çok beğendiysen senin olsun.
-ay almıyayım sağol. Hem adamın gözü sende.

SÖZ MÜ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin