Ep 10.

274 26 0
                                    


-

"Evin büyükmüş." dedim hayranlığımı gizleme gereği duymadan.

Yanıma gelip ellerimi tuttu ve tek tek öptü.

"Evimiz." dedi bastırarak. "Evet, evimiz büyük."

"Justin." dedim ellerimi ondan çekerek, "Burası benim evim değil, en azından henüz."

Abartılı bir şekilde gözlerini devirdi ve ellerimi tekrar tuttu.

"Şu anı bozmasan olmaz değil mi? Bizim diyorsam bizim. İkimizin. Hem Jaxon ve Jazmy'de gelip kalıyor arada. Annemde uğrar bazen. İstesek de fazla yalnız kalamayız."

Ne ima etmeye çalıştığını anlayamamıştım. Tek kaşımı kaldırmaya çalıştım ama beceremeyince bir elimi Justin'den çekip kaşıma getirdim ve havaya kaldırdım.

Halime güldükten sonra, yanağımdan öptü ve cevap vermeden merdivenleri çıkmaya başladı.

"Justin!" diye bağırdım arkasından. Bu huyu sinirlerimi bozuyordu.

Cevap gelmeyince vazgeçtim ve evi incelemeye karar verdim.

Gerçekten harika bir yerde yaşıyordu. 22 yaşında bir çocuğun bu kadar parası olduğuna inanamıyordum ama baya zengindi.

Bulunduğum oda sanırım salondu ve genellikle beyaz ağırlıklıydı. Sade döşenmişti ama her eşyadan adeta asalet akıyordu. Bu da demek oluyordu ki eşyaları Justin seçmemişti.

"Geldim!" diye bağırdı arkamdan. Koltuk altlarına iki tane yastık sıkıştırmış, elinde kırmızı bir battaniye tutuyordu.

"Nerede uyuyacağız?" dedim gülümseyerek.

"Güzel bir yerde."

Başımı iki sağa sola sallayarak onun gittiği yönden gitmeye başladım.

"Keşke Taylor'a haber verseydim." dedim dudağımı büzerek.

"Ben Alfredo'ya söylemiştim çıkarken, Taylor'a söyler o merak etme." dedi sırıtarak.

Neden sırıttığını anlayamamıştım.

Balkon kapısı gibi bir yerden çıktık ve çardak olarak kullanıldığını zannettiğim bir yere geldik.

Justin elindekileri bıraktı ve yavaşça bana döndü.

"O geceden beri," dedi utanarak, "O geceden beri uyuyamıyorum Selena. Sana değer verdiğimi de böyle anladım zaten. Normalde olsa ne olursa olsun uyuyabilen bir insandım ama şu iki haftadır gözüme uyku girmiyor."

Ona doğru yaklaşıp ensesindeki ellerini elime aldım.

"Ama şimdi burdayım." dedim. Bir süre gözlerimin içine baktı ama daha sonra bakışlarını kaçırdı.

"Beni tamamen affettin mi?" dedi en sonunda.

Ama bu sefer gözlerini kaçıran taraf bendim.

"Bilmiyorum." dedim seslice nefes vererek.
"Yaptığın affedilmesi zor bir şeydi."

"Özür dilerim." dedi. Samimi olduğu belli oluyordu.

"Özür dilerim çünkü kendime seni sevmediğimi kanıtlamaya çalışıyordum. Sana beni dünyana alır mısın dediğim o gün, ben bile ne yaptığımı bilmiyordum. Sonra senden hoşlanmadığıma kendimi inandırabilmek için Kendall'a gittim." Son cümlesini yere bakarak söylemişti. Üzgün olduğu belliydi ya da ben öyle görmek istiyordum bilmiyorum.

"Affettir." dedim aniden. "Öyleyse kendini bana affettir Bieber."

Hafifçe bana yaklaştı ve ellerini saçlarıma getirip okşamaya başladı.

"Nasıl yaptın?" dedi fısıldayarak. "Nasıl aşık ettin beni kendine?"

"Ben bir şey yapmadım ki." dedim utanarak. Bu konuya nerden gelmiştik bilmiyordum.

"Doğru." dedi. "Sen bir şey yapmadın ki."

Alnımı öptükten sonra geri çekildi. Hafifçe çekiştirerek beni açıklığa getirdi ve elimi bıraktı.

Battaniyeyi yere serdikten sonra yastıkları üzerine attı ve kendini yere bıraktı.

Başını bana çevirdi ve eliyle boş tarafına vurup gel gel yaptı.

Bende ayakkabılarımı çıkarıp yanına yattım ve başımı göğsüne yasladım.

Anında elleri saçlarımı bulup okşamaya başlarken, ben halimden gayet memnundum.

"Nasıl affettireyim?" dediğinde irkilmiştim. Sürekli konudan konuya atlıyordu ve ona yetişemiyordum.

"Nasıl affettireyim?" diye tekrarladığında ellerimle oynamayı bıraktım ve başımı hafifçe kaldırıp ona baktım.

"Bilmem." dedim. Diyecek başka bir şey bulamamıştım.

Cevap vermedi. Yadırgamadım. Ona alışmıştım.

"Seni okulun arkasında ilk gördüğüm gün." dedi yavaşça. "O gün sende farklı bir şeyler olduğunu hissetmiştim. Garip gelmiştin bir an. Sonra okulunuza özür amaçlı yaptığım ziyarette seni sahnede görünce.. dayanamadım. Öyle güzeldin ki. Hemde benim şarkımı söylüyordun. İlk kez orada farklı bir çekim hissettim sana karşı. Yediğimiz o yemek, hayatımda yediğim en güzel yemekti. Eğer o hatayı yapmasaydım belki daha erken çekebilecektim kokunu içime ama benim eşekliğim. Bak, zamana ihtiyacın olduğunu biliyorum ama beni de anla. İstersen..." yutkundu, sanki söylemesi zor bir şey söyleyecekmiş gibi. "İstersen görüşmeyelim yine bir süre. Ama affet tamam mı? Affet beni. Ben.. ben hayatımda ilk kez böyle hissediyorum ve korkuyorum. Takıldığım kızlar oldu elbette ama hiç ciddi bir ilişkim olmamıştı. Ama seni görmediğim o iki hafta ölecek gibi hissettim, anlıyorsun değil mi? Affettir dedin ama bilmem ki ben böyle şeyleri. Ne istersen söyle yaparım ama yarın tekrar kötü davranacaksan, hiç umut verme bugün. Tamamen affet beni, öyle uyuyalım beraber. Ben sen ne kadar bekletirsen o kadar daha uykusuz beklerim."

Gözyaşlarımı sildim ve ona sıkıca sarılıp, kafamı göğsüne bastırdım.

"Ama sana kızmamı engelliyorsun." dedim.

"Ben bir şey yapmıyorum ki." dedi omuz silkerek.

"O benim repliğim." dedim homurdanarak.

Kafamı kaldırdı ve yastığa koydu. Saçlarımı iki kenara attıktan sonra gözyaşlarımı sildi ve kendini üzerime doğru bıraktı.

"Seni seviyorum." dedi dudaklarımın üzerinde.
Ellerimi saçlarına götürdüm ve saçlarıyla oynamaya başladım.

"Bende seni." dedim gülümseyerek. "Ben seni daha çok seviyorum."

Öyle bir gülümsedi ki, o an tamamen aşık olduğumu hissettim.

Dudaklarını dudaklarıma kapattı ve öpmeye başladı. Öpüşünde gülümsedim ve karşılık verdim. Gitgide hızlanıyordu ve bu başımın dönmesine neden oluyordu. Bu atmosferde, Justin'le birlikte olmak paha biçilemezdi.

perfect // jelena fanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin