Colleen: Onu... Bu hâle sen mi getirdin?
Luke: Evet.
Colleen: Ben...
Luke: Sakın, "Sen deli misin?!" diye başlama. Çünkü, öyleyim. Kesinlikle öyleyim. O herifi cezasız bırakamazdım. Pişman filan değilim.
Colleen: Teşekkür ederim diyecektim
Colleen: Onu dövdüğün için
Colleen: Vicdansız bir insan değilimdir ama o şerefsiz bunu hak etmişti
Luke: Yani sen... Onu unuttun mu?
Colleen: Hayır, maalesef hayır
Luke: Ah
Colleen: Biliyor musun, Luke?
Colleen: Seninle konuşmaya başladığımdan beri, çok derinlerde bir şey hissediyorum
Luke: Ne?
Luke: Tanrım
Luke: Ne? Ne hissediyorsun?
Colleen: Bilmiyorum
Colleen: Sana bir sey söylemek istiyorum, çok önemli bir şey olduğunu hissedebiliyorum
Colleen: Ama sanırım korkuyorum ve o söylemek istediğim şeyler gün yüzüne çıkmak yerine benden saklanıyorlar
Luke: Neden korkuyorsun?
Colleen: Bunların çok güçlü sözcükler olduğunu hissedebiliyorum, Luke
Colleen: Dostluğumuzu parçalayabilecek kadar güçlüler
Colleen: Seninle aylardır konuşuyorum, bu dostluğu bozmaktan korkuyorum
Luke: Sence, lanet olsun, sence korkuların ortadan kalkarsa, o sözcükler ortaya çıkar mı?
Colleen: Öyle olacağını düşünüyorum
Colleen: Sence çıkmalılar mı?
Luke: Çıkmalılar
Luke: Onları çıkaracağım
Luke: Hiç şüphen olmasın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the mad hatter // Hemmings
FanfictionColleen gizemli olan şeyleri görmek için fazla kördü, Luke ise onun gözlerini açmak için fazla çekingen. --texting--