Luke: Günlerdir ortalıkta görünmüyorsun
Luke: Seni ilk defa bu kadar uzun süredir görmedim
Colleen: Dersten derse koşuyorum sadece
Colleen: Etrafta dolaşmak artık rahatsız edici geliyor
Colleen: Her yerde onu görüyormuşum gibi, bilirsin
Luke: Onu okuldan attırmak için elimden geleni yapacağıma emin olabilirsin
Colleen: Yapma, zaten yediği dayak onu haddini bildirmeli
Luke: Ah, evet öyle
Luke: Seni... Arayabilir miyim?
Colleen: Elbette :)
Luke parmaklarını telefonun ekranındaki yeşil simgeye dokundurdu. Colleen'in ezbere bildiği numarasını girdi ve derin bir nefes alıp, odasındaki aynadan yansımasına baktı. İyi görünüyordu, öyle olmalıydı. Ve arama tuşuna bastı.
Birkaç gündür Colleen ile aralarındaki şey... Farklılaşmıştı. Bu, ne iyi ne de kötüydü. Colleen'in ona karşı bir şeyler hissettiğini sonunda anlayabilmişti. Fakat, bunu Colleen kendi bile çözememişken, Luke'un tam anlamıyla anlaması söz konusu değildi. Sadece birkaç tahmini vardı. Gerçek olmasını tüm kalbiyle istediği tahminleri.
"Merhaba," dedi Colleen, telefonu açar açmaz. "Nasıl gidiyor, Lukey?" Küçük bir kız çocuğunu andıran şekilde kıkırdadı.
Luke'un yüzünde istemeden küçük bir gülümseme belirdi ve keyfi yerine gelmiş bir şekilde yatağının kenarına oturdu. "Gayet iyi, güzelim." Luke ona bu şekilde seslenmeyi seviyordu. İtiraf etmese de, Colleen'in de sevdiğini biliyordu. Duygularını bulması için şu an yapabileceği sınırlı şeylerden biri, ona bu şekilde seslenmekti.
"Duyduğuma göre okulun futbol takımıyla, Chesterfield Lisesi'nin futbol takımı arasında bir final maçı oynanıyormuş," dedi Colleen, sesindeki bir gizemle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the mad hatter // Hemmings
FanficColleen gizemli olan şeyleri görmek için fazla kördü, Luke ise onun gözlerini açmak için fazla çekingen. --texting--