twenty three

348 29 5
                                    

Luke: Günlerdir ortalıkta görünmüyorsun

Luke: Seni ilk defa bu kadar uzun süredir görmedim

Colleen: Dersten derse koşuyorum sadece

Colleen: Etrafta dolaşmak artık rahatsız edici geliyor

Colleen: Her yerde onu görüyormuşum gibi, bilirsin

Luke: Onu okuldan attırmak için elimden geleni yapacağıma emin olabilirsin

Colleen: Yapma, zaten yediği dayak onu haddini bildirmeli

Luke: Ah, evet öyle

Luke: Seni... Arayabilir miyim?

Colleen: Elbette :)

Luke parmaklarını telefonun ekranındaki yeşil simgeye dokundurdu. Colleen'in ezbere bildiği numarasını girdi ve derin bir nefes alıp, odasındaki aynadan yansımasına baktı. İyi görünüyordu, öyle olmalıydı. Ve arama tuşuna bastı.

Birkaç gündür Colleen ile aralarındaki şey... Farklılaşmıştı. Bu, ne iyi ne de kötüydü. Colleen'in ona karşı bir şeyler hissettiğini sonunda anlayabilmişti. Fakat, bunu Colleen kendi bile çözememişken, Luke'un tam anlamıyla anlaması söz konusu değildi. Sadece birkaç tahmini vardı. Gerçek olmasını tüm kalbiyle istediği tahminleri.

"Merhaba," dedi Colleen, telefonu açar açmaz. "Nasıl gidiyor, Lukey?" Küçük bir kız çocuğunu andıran şekilde kıkırdadı.

Luke'un yüzünde istemeden küçük bir gülümseme belirdi ve keyfi yerine gelmiş bir şekilde yatağının kenarına oturdu. "Gayet iyi, güzelim." Luke ona bu şekilde seslenmeyi seviyordu. İtiraf etmese de, Colleen'in de sevdiğini biliyordu. Duygularını bulması için şu an yapabileceği sınırlı şeylerden biri, ona bu şekilde seslenmekti.

"Duyduğuma göre okulun futbol takımıyla, Chesterfield Lisesi'nin futbol takımı arasında bir final maçı oynanıyormuş," dedi Colleen, sesindeki bir gizemle.

the mad hatter // HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin