nineteen

339 30 6
                                    

L U K E

"Gerizekâlı! Aptal! Duyuyor musun? Sen bir aptalsın!" Sinirle aynanın karşısına geçmiş, karşımdaki bu sonsuz aptallığın somut bulmuş hâli olan herife bağırıp çağırıyordum. "Ona onları yazarken ne düşünüyordun ki? Ya seni anlasaydı! Ya onu sevdiğini çözseydi! Seni aptal!" Sinirime yenik düşüp, aynaya bir yumruk savurdum.

Duvardaki büyük boy ayna, parçalandı ve parçaları yere doğru gürültüyle savruldu. Kendimi tutamayarak öfkemi haykırdım. Kendime olan bu alevli öfkeyi. Çalışma masamın üzerindeki bütün aptal kitapları yere devirdim; onlarla birlikte masanın kendisini de. Yatağımdaki çarşaf ve yastıkları da yere fırlattım.

Olmuyordu; kendime olan öfkem ne yaparsam yapayım asla dinmiyordu. Ne kadar da aptaldım... Onu sevmiştim. O kız çocuğuna kontrol edilemez şekilde âşık olmuştum ve bunu bilmesini istememiştim. Ama şimdi de, beni, onu sevdiğimi göremiyor diye sinirden deliye dönüyordum. Üstelik benim yüzümdendi. Benim yüzümden aşka kördü.

Ona yaklaşmaya çalışan tüm çocukları benzetmiştim. Hiçbir erkek bu zamana kadar Colleen'e yaklaşamamıştı, sayemde. Ama, o küçük piç... Ashton denen herif ona yaklaşmıştı. Lanet orospu çocuğu onu kazanmıştı. Ashton'ı daha önce fark etseydim, onu durdururdum. Ama, bir anda olmuştu. Bir anda gelmiş ve her şeyi sikmişti. Onu gebertmek istiyordum, ona yaklaştığı için. Kendimi gebertmek istiyordum, ona yaklaşmasına izin verdiğim için.

the mad hatter // HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin