Bölüm 16

18 5 2
                                    

Çağla,

Ben seni gerçekten ama gerçekten çok seviyorum. (Saçma mı oldu ya? Neyse seviyorum işte) 

Sana çarptığım gün, yüzüne bakmadığım ve seninle ilgilenmediğim için kendimden nefret ediyorum. Seni, denesemde sonucunu çok iyi anladım. Çağla, seni çok seviyorum. Seviyorum demekten de bıkmam. Sen sadece benim ol! Sadece BENİM!!!  Ben de senin hep, ESMERİN olarak kalayım. Sana sonsuza kadar kalpli emoji atabilirim çünkü; benim kalbim sadece senden ibaret. Sımsıkı sarıl bana!! Beni hiç bırakma.

Aşağıya gel. Seni aşağıda bekliyorum. 

Diye mesaj atmıştı. Saatin gece 12 sinde.. Saçlarıma çeki düzen verdikten sonra aşağı inecektim. Ses çıkartmamam gerekiyordu. Parmaklarımın ucunda yürüyordum. Bu nedenle aşağı indiğimde parmaklarım çok ağrıyordu. Kapıyı sessizce açtım. Bahçede ki kulübeye bakınca kimsenin olmadığını farkettim. Harun Amca yoktu anlaşılan. Dışarı çıktım ama Berk etrafta gözükmüyordu.

"Şaka mı yapıyorsun?" Diye bağırdım hafifçe. Etrafa bakınırken arkamdan birisi beni kucağına aldı. Off Berk

Ama bu Berk değildi. Tanımıyordum bu yüzü. Şimdi ise gözüm kararıyordu. 

*

Uyandığımda, bilmediğim bir odadaydım. Oda karanlık olduğu için,sabah olup olmadığını göremiyordum. Ayağa kalktım ve odadaki koyu renk fonu çektim. Perdeyi açınca, yüzüme Güneş'in parlak ışınları vurdu. Güneş nerdeyse tepedeydi. Duvarın tamamı cam ile kaplıydı. Bahçe buradan çok güzel görünüyordu. Yemyeşil çimenlerin, ağaçların, şık bir masanın ve pırıl pırıl havuzun bulunduğu bir bahçeydi. Odadan çıkmaya karar verdim. Kapı kilitli olmalıydı. Kapının koluna basınca açılmıştı. Kilitli değildi. 

-Ne biçim kaçırılma bu!!!- dedim içimden. Baya saçmalamıştım. Beklenilen de bu değil miydi?

Kapıyı araladım ve kafamı uzattım o aralıktan. Ortalıkta kimse gözükmüyordu. Hangi tarafa gideceğimi şaşırmıştım. Sağ taraftaki merdivene yöneldim. Merdiven çok uzundu. Biraz indikten sonra, sesler gelmeye başladı.

-Ne yapıyor şu anda?

-Uyuyordu en son.

-Tamam. Onun canını sıkmak yok!!

-Peki, özen göstereceğiz. 

Genelde (!) emir verenin sesi, tanıdıktı. 

Kimler olduğunu görmek için, vücudumu kenardan sarkıttım ama görünmüyordu. Biraz daha aşağı inecektim. 

Ahhh. Off sakar

Ayağım burkulmuştu. Çok acıyordu. 

Ayak sesleri geliyordu. Birisi elini uzattı. Yüzümü kaldırdığımda....

*

-Se-sen!!!

-Süpriz!

-Beni neden getirdin buraya!!!

-Berk den önce ben geldim ve getirdim seni buraya. 

-Şimdi n'olacak bana.

-Bir şey olmayacak. Şimdi çok güzel bir kahvaltı yapacağız. 

Diyerek beni belimden tuttu. Kocaman bir salona gelmiştik. Kahvaltı masası harika görünüyordu. Kaçırılmamışım. Sadece ben gelmek istemem diye..

Berk beni şimdi merak etmiştir. Annemler. Telefonum nerde? Aah evde unutmuştum. 

-Telefonunu kullanabilir miyim?

-Kimi arayacağına bağlı.

-Lütfen

-Peki, al bakalım. 

Berk i aramıştım. Numara kayıtlıydı. 

-Efendim Sercan

-Berk, benim Çağla

-Çağlaa!! Nerdesin sen? Neden Sercan'dan aradın? Bekledim seni neden gelmedin?

-Berk, sakin ol. Ben gayet iyiyim. Annemlere o güvende felan demeni istiyorum. Sana sonra anlatacağım. 

-Süren doldu tatlım. Diyerek aldı telefonunu. Sercan, bizim okuldan bir çocuktu. Hatta okul kampında o da vardı. Aynı gruptaydık voleyboll maçında. 

Beraber bahçeye geçtik. Arkadaşım olarak onunla çok eğleniyorduk. Salıncakta sallandık, havuza girdik... 

Bazı hareketleri arkadaşça değildi. 

"Sercan beni neden getirdin buraya"Diye sordum. 

"Seninle baş başa kalmak istedim. Annem ve babam yurt dışındalar. Ben zaten tek kardeşim. Ev bana kaldı anlayacağın" dedi.

"Ama ben..Berk ile-" demeye kalmadı

"Olabilir! bu haftasonu benimlesin" dedi. Üzerimde hala pijamalarım vardı. 

"Sercan! Ben istemiyorum. Berk in yanına gitmek istiyorum. Bırak beni gideyim!!" dedim yalvararak. 

"Maalesef, o harika, güzel ağzını yorma" dedi dudaklarıma bakarak. Pislik ya. 

"Sen benim arkadaşımsın!" desemde..

" Ama sen benim arkadaşım değilsin"

Off. 

Ben napacağım ya!!!





Vazgeçilmeyen EsmeRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin