Bölüm 14

25 7 4
                                    

Bütün olan biteni heyecanlı, heyecanlı anlattım. ( Merdivendekini de) 

-Neden şans vermedin!

-Şimdi ne yapacaksın? 

-Bence şans verme!! 

Tarzı şeyler söylemeye başladılar aynı anda. ( izdivaç proğramlarında ki erkeği paylaşamayan kadınların kavgası gibi) 😁 

Bizim kızlar gidince, bağdaş kurduğum ayaklarımı uzattım ve yattım.  Sürekli gözümün önüne, esmerimle geçirdiğim günler geliyordu. Onu çok ama çok seviyordum. Böyle arada kalmayı da hiç sevmiyordum. Ben bunları düşünürken, uyuya kalmıştım.

Sabah olunca, kendi hazırladığım atıştırmalıklarla bir şeyler yedim. Odama çıkınca yine lanet olası okul kıyafetini giymiştim. Kaç gündür okula gitmediğim için, öğretmenlerin gözü bende olacaktı. Onun için katlanmalıydım bu formaya. Model olsun,renk olsun tek kelimeyle iğrençti. Bugün hava bulanıktı. - öğleden sonra yağmur yağabilir- dedim içimden. Hem de kurallarıma uyan siyah hırkamı giymiştim. Okula yürüyerek gitmeye karar verdim. Yolda giderken açık olan bir fırın gözüme çarptı. Hemen yolun karşısına geçip, girdim fırına. Asya'nın en sevdiği sıcak poğaçalardan alacaktım. İçeri girince fırının sıcak havası yüzüme çarpmıştı. Tabi ki de ardından da mis gibi ekmek kokuları. - Sus Çağla! Lezzetli, güzel kokuyor deyip de kendine de alma! Diyet yapacaksın!! Günde 2-3 öğün yeterli.- diye kızıyordum kendime. Satıcı çocuk da baya yakışıklıydı. Farkettim, beni kesiyordu. Mavi gözlü,sarışındı. Normalde renkli gözlüleri pek sevmem ama bu çocuğa yakışmıştı. Poğaçaların parasını ödedikten sonra çıktım oradan. Okula yaklaştıktan sonra karşımdan tanıdık birisi geliyordu. Gözüm bir yerden ısırıyordu ama. "Merhaba Çağla" dedi. Allah Allah. Beni de tanıyordu. Tanımaya çalışırken "Ben Serkan" dedi. "Ah,özür dilerim. Asya, göstermişti fotoğrafını ama hatırlayamadım." dedim. "Yok önemli değil" dedi kolumu tutarak. Bende nazikçe kolumu geri çektim. Yüzünde de çapkın suratı vardı. Yakışıklıydı açıkçası. Fakat tanımadıklarıyla bu kadar samimi olamazdı. "Neyse ben okula geç kalmayayım" diyip giderken, yine kolumu tuttu. Kendine doğru çekti beni. Aramızda 5-6 cm vardı. O an tokat atmıştım. Koşarak uzaklaştım. Okula geldiğimde soluk soluğaydım ve kızarmıştım. Sırama oturdum. Ben geldikten 2 dakika sonra Asya geldi. 

"Noldu Çağla? Akdeniz de gemilerin mi battı?" diye sordu gülerek. "Yok, önemli değil. Annemlere kızdım" diyerek geçiştirdim. Bahçeye indik. Esmerim i görürsem neşem yerine gelir dedim. Onu beklemeye başladım. 

BERK'DEN

Akşam Çağla'nın evinden ayrılınca, iyice düşündüm. Ben onu gerçekten seviyordum ama onu inandıramıyordum. Eve gelince, duş aldım ve rahatladım. Yatağıma yatıp, ne yapabilirim inandırmak için ; diye düşündüm. 

Sabah, annemin yaptığı kahvaltıdan yedim. Odama gidip, okul için rahat bir şeyler giydim. Aşağı inince annemi öpüp arabaya yöneldim. Şoför kapıyı açtı ve bindim arabaya. Telefonla uğraşmaya başladım. Çağla' ya ;

Günaydın, tatlı kız. Umarım rüyanda beni görmüşsündür. Beni sorarsan ben gördüm seni. :D 

Diye mesaj attım. O da " günaydın" yazdı sadece. Telefonu arka cebime koydum ve etrafı izlemeye başladım. 

Şansın bu kadarı ki Çağla'yı gördüm. Ama bir dakika, yanında ki kimdi? N'apıyordu?? Sonrasında Çağla uzaklaştı oradan. Şoförü durdurup,indim arabadan. Çağla'ya sarkıntılık yapan o ... in yanına gittim ve tam yüzünün ortasına bir yumruk attım. Karşılık verdi tabiki de. 

*

İşte Berk göründü.  Burnunun kanadığını farkettim. Yanına gittim Asya ile. "N'oldu sana!! Berk iyi misin? Kim yaptı bunu?" diye sormaya başladım. O da yine klasik cevaplarından birini verdi. "Önemli bir şey yok." dedi." Saçmalama burnun kanıyor!!!" desemde o yine ukala tavırla;

-Sen her zaman benimle böyle ilgileneceksen, her zaman kavga edeyim. 

-Delisin sen! Diyebildim gülerek. 

Kantine gittim ve buz aldım,peçete ile. İlk derse biraz geç girmiştik. Neyse ki Ece ile Gizem yok yazdırmamışlardı bizi. Bugün haftanın son günü olduğu için, gün çabuk geçiyordu. Öğle arası olunca, kızlarla kantinden bir şeyler yiyip, dışarı çıktık. Asya, Serkan 'ı da çağırmıştı. Ben Serkan' a bakmamaya çalışıyordum. Bir süre sonra,Serkan, Asya'ya;

- Aşkım,biz yalnız mı kalsak? 

Diyordu. Ben ise dayanamayıp onu ittirdim.Asya'da bana bağırmaya başladı.

-Sen n'aptığını sanıyorsun.Sakın ama sakın benimle konuşma!!! 

Diyip Serkanla birlikte yanımızdan uzaklaştılar. Serkan ise bana kötü bir şekilde gülümsüyordu. Ece ile Gizem:

-Bize ne olduğunu anlat,yoksa bu bileklikleri atarız.

Böyle tehdit ettiklerine göre,durum ciddiydi. O bilekliklerden dördümüzde de vardı ve biz ciddi sorun yaşamadıkça, çıkarmayacaktık. Söz vermiştik. 

"Serkan, çapkın birisi. Sabah, bana sarkıntılık yaptı"

Dedim. Şaşırdılar. Ece ise Asya'ların arkasından koşmaya başladı. Söylememesi gerekiyordu. Bende, anlatmasına engel olmak için koştum. 


Vazgeçilmeyen EsmeRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin