*1.BÖLÜM*

116 13 12
                                    




   Yıl 1935. Wellington Kasabası Kuzey Denizine paralel şekilde bulunan Machu sıradağlarının arasında kalmış küçük bir vadide bulunan küçük bir kasabaydı.Kasabanın ortasından dağlardan gelen ince bir dere geçiyordu.

  Emma, Thomas ile onun "İn Tepesi" diye adlandırdıkları küçük bir tepede sırtını çam ağacına yaslamış oturuyordu.Kasaba bu küçük tepeden tamamen gözüküyordu.Kasabada yirmiye yakın ev,küçük bir kilise ve kasabadakilerin tek eğelence yeri olan Papazın İni bulunuyordu.Gün batımında Emma bu küçük tepeye çıkıp gün batımını izlemeyi çok seviyordu.Kasabayı sevmesinin tek sebebi Thomas'ın olmasıydı.Onların aşkı bir başkaydı.Birbirlerini düşünemeden bir dakika geçiremezlerdi.

  Thomas'ın ailesi kasabanın en zengin ailesiydi.Emma'nın ailesi ise sıradan bir köylü ailesiydi.Tam bunları düşünürken aşağıdan bir sesin kendine seslendiğini duydu.İlk başta sesin kime ait olduğunu anlamamıştı ama sesin kardeşine ait olduğunu anlayınca tepeden sallana sallana inmeye başladı.Bu kardeşi John'du.Kardeşi olduğu yerde kalakalmış donmuştu sanki.Sürekli "Papaz'ın İni" diğiyordu.Emma bir an kardeşine birşey olduğunu sanarak korkmuştu.Ama ardından başka birşey dediğini duyunca rahatlamıştı."Emma Papaz'ın İni'e git"diyiyordu.John birkaç kez daha tekrarladıktan sonra ardına dahi bakmadan kaçıp gitti.Emma'nın "dur" demesine dahi aldırış etmeden koşmaya devam etti.Bir iki dakikaya da görünürden kayboldu.

  John Emma'ya Papaz'ın İni'ne gitmesini söylemişti.Emma'da doğruca Papaz'ın İni'ne doğru yürümeye başlamıştı.Papaz'ın İni derenin karşısındaydı..Emma yavaş yavaş yürümeye devam ediyordu.İki hafta önceki yağan yağmurun oluşturduğu hasarı düzeltmek için kasabadakiler büyük bir uğraş içinde idiler.Bazı evlerin çatıları göçmüştü.Kasabalılar çatıları tamir etmeye çalışıyorlardı.Hava kararmıştı.Dere üstündeki küçük köprüden geçmekten korkuyordu.Yağmurdan önce bile bir kişinin zorlukla geçtiği köprü fırtınadan iyice hasar almıştı.Korkak ve tedirgin adımlarla geçiyordu.Sonunda köprü bitmişti.Dere yatağı son yağan yağmurlar sayesinde genişlemiş ve suyun akışı hızlanmıştı.Papaz'ın İni'ne doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başlamıştı.Papaz'ın İni'ne arada sırada gelip giderdi.Papaz'ın İni kasabadaki iki katlı binalardan birisiydi.İçeri girdiğinde karşılaştığı manzarayı görünce şok olmuştu.İçerinin o mükemmel kalabalığı bugün yoktu.Barmen ve arkadaki masadaki oturan insanlardan başka kimse yoktu.İçerisi insanı boğarcasına tozluydu.Barmene yaklaşana kadar attığı her adım ona karda yürüdüğünü hatırlatıyordu.İçerisi birkaç lamba ile aydınlatılmak istensede başarılamamış içerisi neredeyse tamamen karanlıktı.Barmen'e yanaştı ve  ona "Bayım kardeşim buraya gelmemi istedi"dedi.Barmen uzun boylu kilolu sakalları ve bıyıkları birbirine karışmış,saçlarını at kuyruğu yapmış ve kafasında kırmızı bir bandajı takılıydı.Yüzündede neyin kesiği olduğunu anlayamadığı bir kesik vardı.Barmen de kardeşi gibi zombileşmiş şekilde "yukarı çık" diyiyordu.Sert bakışları olsada ses tonu gayet yumuşaktı.Merdivenlerin bulunduğu bölüme doğru yürümeye başladım."Papaz'ın İni geçen yıl yapılmasına rağmen attığım her adımda yerdeki tahtaların aşağıya çökeceğini zannediyordum".Bu bölüm girişteki bölümden çok daha karanlıktı.Merdivenleri çıkmaya başladı.

  Merdivenlerin sonunda iki kapı ile karşılaştı.Birisinde "DEPO"yazıyordu.Diğerinde ise hiçbir şey yazmıyordu.Depo yazan kapının önüne geldi ve kapının tokmağını çevirdi ama açılmadı.Diğer kapı biraz daha ilerideydi.O kapıya yaklaştıkça karanlık artıyordu.Koridorun sağında tozun altında kalmış saman balyaları göze çarpıyordu.Emma bir an durdu.Arkasına döndü ve bakmaya başladı.Gerçektende bu kat yıllardır temizlenmiyor gibi görünmesinin en büyük sebebi tozların arasında çıkan ayak izlerini rahatlıkla görmesiydi.İlerideki kapıya doğru temkinlice yaklaştı ardından kapının tokmağını tutunca kapı kendince sonuna kadar açıldı.

İyi Bir DilekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin