(Uygunsan hikayeyi oku uygun değilsende
-SH)
Saat henüz akşam üzeri dört olmasına rağmen hava kararmış ve Londra'nın üzerine kalın, gri bir sis tabakası çökmüştü. Eğik gelen lamba ışınları bar tezgâhının üstündeki halka halindeki izleri aydınlatıyordu. John Watson hüzünlüydü. Uykusuzluk yüzünden gözleri kıpkırmızıydı. Sherlock'u özlüyordu.Ayakkabılarını fırlatıp atıp ayaklarına lastik çizmelerini geçirirken, bir yandan da eline bir bez alıp onları sildi. Tezgâhın altına sıkıştırdığı el çantasını alıp yola çıkmak üzere bardan ayrıldı.
Mary'i düşünüyordu. Eğer Sherlock iki yıl boyunca ölü numarası yapmasaydı Mary'le evlenmeyeceklerdi.Mary ile dün gece boşanma konusunu konuşmuşlardı. Duydukları karşısında buz kesilmişti eğer boşansalar karısı Sherlock'u öldüreceğine dair tehdit etmişti onu. Karısı bir keskin nişancıydı Sherlock'u saniyesinde öldürebilme kabiliyetine sahipti.
Bunları düşünerek yeni evine gelmişti. Anahtarı kapının kilidine soktu aslında eve girmeye hiç niyeti yoktu ama mecburdu. Eve girip çizmelerini çıkardı. Odasına girdi, çantasını yatağa fırlattı üzerini değiştirmekle uğraştı. Dolabını açıp ne giyeceğini düşünürken gözü Sherlock'un ona doğum gününde aldığı kırmızı ve beyaz karışımlı kazağa takıldı.
İçinde garip bir mutluluk oluştu. Hiç düşünmeden üstüne direk giydi. Onun kokusu yayılmıştı belliki Sherlock'a çok ihtiyacı vardı.
Salondan bir ses geldi;
"Hayatım telefonlarıma neden cevap vermiyorsun?" Diye seslendi Mary.Salona gittim. Yanında bir adam vardı.
"Tatlım tanıştırayım çocukluk arkadaşım Michael".
Sıkıntılı bir şekilde adama bir göz attım. Benden oldukça uzun iri yapılı biriydi. Saçları siyah ve kısaydı temiz tertipli ve zengin bir iş adamını andırıyordu. Yanına yaklaşıp elimi uzattım. Önce beni süzdü ve ayağa kalktı, elimi tutup sahte bir gülümsemeyle
"Memnun oldum Watson" dedi.
Adamda bir şeyler vardı. Pek güvenilir birine benzemiyordu. Adamı es geçip Mary'ın yanına oturdum. İkisi gülüşüp sohbet ediyorlardı. Bende arada iki çift laf edip mutluymuşum gibi davranıyordum.
Sonunda adam evine gideceğini söyleyip kalktı, Mary onu uğurlarken, mutfağa gidip kendime çay hazırlayıp odama yöneldim. Artık Sherlock'u affetmenin zamanı gelmişti. Kim bilir şimdi ne hallerdeydi. Zaten bir tek güvendiği kişi bendim.
Belkide değildim. Eğer bana güvenseydi ölü numarası yapacağı zaman benide bilgilendirebilirdi. Benim her acı çektiğimi gördüğü halde buna dayanamayıp herşeyi açıklayabilirdi. Bende o ölü numarası yapınca gerçekmiş gibi rol yapabilirdim. Neden bana bu konuda güvenmedi? Neden? Düşüncelerimle boğuşurken birden odaya Mary girdi.
Yanıma oturup elimdeki çay fincanımı alıp masaya koydu ve elimi tuttu.
"Tatlım seninle çok önemli bir mesele hakkında konuşmam gerek. Bir ay boyunca birbirimizden uzak olacağız.
Berlin'e gideceğim önemli bir iş görüşmem var kolayca halledebileceğim bir şey olmadığı için mecburen bir süre orada kalmalıyım umarım bana güveniyorsundur?.." dedi.Bu sözleri duyar duymaz içten içe sevinçle dolmuştum. Sonuçta bir ay boyunca buralarda olmayacaktı. Sherlock ile rahat konuşabilecektim...
"Pekala hayatım. Sana güveniyorum... bir şey olursa ararsın bolca sohbet ederiz." Dedim.Aslında Mary'e hiç güvenmiyordum. Herşey beklerdim ondan. Beni kötü bir zamanımda yakalayıp kendisine daha fazla çekmişti, Sherlock'a olan özlemimi biraz yok etmişti ona tüm kalbimi açmıştım ta ki iki ay önce başka bir erkekle öpüştüğünü görene kadar.
O iğrenç görüntüyü gördüğüm halde Mary'e görmemişim gibi davrandım, keşke o zaman o öpüşme olayı yüzünden boşansaydım.. şimdi geçti gitti artık elimdeki büyük fırsatı kaçırmıştım...
![](https://img.wattpad.com/cover/81858383-288-k517423.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Johnlock And Mystrade
Fiksi PenggemarSherlock ve aşkı Doktor Watson bir yandan Mycroft ve aşkı Müfettiş Lestrade'nin Dramatik aşk hikayesidir.