Okuldan sonra hızlı bir şekilde Ronald’ın Yeri’ne yürüdüm –Kylie motosikleti alıp önden gitmişti yine. Her pazartesi ve salı günü için problemim buydu çünkü son derslerim yüzmeydi- ve kapıdan girer girmez Xavier bana gülümseyip yanıma geldi.
“Sonunda gelebildin,” diye mırıldandı kelimeleri uzatarak.
Suratımı buruştururken “Çok mu geç kaldım?” diye söylendim. Başını hayır anlamında iki yana salladı. Anlamayarak kaşlarımı çattım. Bana yumuşak ve derinden bir bakış atıp gözlerinin maviliğinde kaybolmama sebep oldu ama kendimi kontrol etmeyi başardım.
“Sadece… seni özledim ve… gelmen için neredeyse okuluna kement atıp buraya çekecektim.” dedi ve masumca gülümsedi. Kıkırdadıktan sonra göğsüne yavaşça vurdum ama elim orada takılı kaldı.
Gülümsemeyi kesti ve göğsünde olan elimi tutup belimi kavradı. Bunları beni kendine çekip öpmesi takip ettiğinde afalladım ve karşılık vermedim. Ayrıldığında bana gülümsedi ve fısıldayarak “Bugünü ikimize tatil ilân edebilirim ve beraber bir şeyler yapabiliriz.” dedi.
Kaşlarımı çattım. “Yavaşla biraz, Xavier. Daha dün gece bir partideydik.” dedim. “Ve gereksiz biri gecemizi mahvetmeyi başarmıştı.” diye ekledi.
Aklıma dün gece geldiğinde elimde olmadan ürperdim. Dün gece olanlar koca bir inanılmazlıktı. Jason’ın bana şarkı söylemesi, beni öpmesi, Xavier’la seks yapmak üzere olduğumda onun aklıma gelmesinden dolayı vazgeçmem… Jason’ın sözleri zihnimde yankılandı.
Sen benimsin ve ben de seninim. Bu kaderin şarkısı.
“Eee, ne diyorsun?” dedi Xavier. Daha çok ısrarcı ve sabırsız bir ses tonu vardı. Dudak büküp başımı iki yana salladım. “Seninle aramızda olanlar işten kaytarmama sebep olmamalı, Xavier.” dedim. Bir bakıma doğru olsa da gerçek neden bu değildi.
Gerçek neden buna hazır olmamamdı. Xavier’la yeni bir randevu isteyip istemediğimden bile emin değildim ama o sanki hâlâ canlı canlı devam eden uzun sürelik bir ilişkinin içindeymişiz gibi davranıyordu.
Jason, Xavier’a göre daha sabırlıydı. Gidişata göre hareket etmesini biliyordu. Ama ona güvenmiyordum ve her şey burada düğümleniyordu. İpleri kesmeden kördüğümü açacak bir şeye ihtiyacım vardı ama onu bulabileceğimi sanmıyordum.
Kes şunu, Hester, diye kendime kızdım. Xavier’la beraberken Jason’ı düşünmemelisin.
Kendimi o an hayatımda hiç hissetmediğim kadar sürtük hissettim. Sanki Jason ve Xavier’ı bir arada götürmeye çalışıyormuşum gibi... Bunu yapmıyordum. Xavier’a şans vermeye çalışırken Jason’ı hayırlara boğuyordum. Ama yine de Xavier’layken Jason’ı düşünmeden edemiyordum.
“Hester, benimle misin?” sesiyle güçlü bir ağaç köküne tutunmuşum gibi düşüncelerimin bataklığından kurtuldum. Gözlerimi bana beklentiyle bakan derin, mavi gözlere çevirdim.
“Üzerimi giyineyim de servise başlayayım.” diye mırıldandım. Yalandan somurttu ve boynuma bir öpücük kondurup beni serbest bıraktı. Karnım düğüm düğüm ondan uzaklaşıp personel odasına giderken Jason’ın etkisinin yanında bunu bir hiç olduğunu düşündüm.
Jason derinlerime dalıp beni ta oralardan sarsıyor ve kendime gelmemi zorlaştırıyordu. Xavier ise sadece karnımı düğümlüyordu. Bu Jason’ın oluşturduğu hissin yanında fazlasıyla küçük ve yüzeysel kalıyordu. Onu düşünmeyi bırak, diye kendime yeniden kızdım personel odasına girerken. Hızla dolabımı açıp üniformalarımı çıkardım ve giyinmeye başladım. Son parçayı- yani kırmızı yakalı tişörtü- giyerken kapı açıldı ve Kylie içeri girdi. Yüzündeki muzip ifadeye kaşlarımı çattım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Song Of Destiny
Teen FictionGünün birinde yakışıklı bir çocuk durduk yere size asılmaya başlarsa ve okulda girdiğiniz her dersiniz ortaksa kendinizi sorgulayın kızlar. Çünkü her şey uğurlu kalemimin kurdelesini aldığı günle başladı. O gün ezilen ve hırpalanan kıza veda etme yo...