"Yok be, ne kırılması kırık olsa duramazsın kardeş." dedim kaşları çatık, bileği kırık yerde inleyen çocuğa. "Bre kafirin doğurduğu, sen ne bok yemeye tekme atıyon elin oğluna. " Ya nereden bileyim ben bunun bacağının osuruk otu gibi ince olduğunu, değil mi? "Erenciğim," dedim işaret parmağımı havaya kaldırarak. "Bir tekmeden bacak mı kırılır, şaka yapıyordur." Bana 'seni küçük dangalak' bakışı attılar. "Evet evet şaka. Hatta bu ikiye bölünmüş şey de tavuk bacağı. " Ula oğlim bu nedir yav. Tövbe Bismillah. Allah-u Ekber. "Lan yetev konuşmayın da biv şeylev yapalım emuğa koduklavım. " dedi karşı takımdaki avkadaş. Biv dakika delikanlı seni ciddiye alamayacağım. R lerin evlerine ateşler mi saldılar, küçükken böh dediler de R içeri mi kaçtı, bu nasıl konuşma leğeğeğen. "Kavdeş, sen tvoll müsün?" dediğimde dirseğini yukarı kaldırdı yumruk yaptığı eliyle birlikte. "Vuvavım ha!" Lan ben seni nasıl ciddiye alayım ya ponçik misin sen?
.......
"Evren bundan sonra seninle sıçmaya bile gelmeyeceğim haberin olsun, ayol kırdın güzelim çocuğun bacağını. " dedi ve kollarını göğsünde çaprazladı Hüseyin Avni Avalak. Köyde deli dana gibi ev ev gezip şeker topluyorduk. Yemek için. "Ulan hıyar! N'apsaydım, 6-0 mı yenilseydik? Siz yapamadınız bari şu muhteşem farkı yemeyelim diye zirvede bıraktım. " dedim elimdeki şekeri ağzıma atarken. Ne de güzel üste çıkıyordum öyle. "Yine de kırdın canım çocuğun bacağını. " Bu çocuk beni delirtiyor... "Lan Hüseyin doğru söyle, sen oğlancı mısın? Bu nasıl bir konuşma şekli. " der demez omzuna alıp sallandırmaya başladı beni. Götü güzel gönlü çirkin çocuk. "Oğlancıyım kız ben. Senin gibi oğlanlara bayılırım. Ama sana değil. " Koştuğu için kafam sürekli sırtına çarpıyordu. Haliyle acıyordu yani. "Hüseyin mal mısın, dedem görürse öldürür lan emuğa korum bırak beni. " Beni dinlemiyor. Hafiften kafamı kaldırdığımda telefonla konuşarak bize doğru gelen Eren'i gördüm. "Erererereren kuziciğim! " Sonunda bizi farkettiğinde koşmaya başladı. Dibimize gelip "Lan onu sadece ben kaçırırım, o benim garım." Oğa lan garım diyo. "Lan Eren senin de emuğa gorum! Nikah düşüyor diye senlen evlenecek değilim. Dedeme derim sizi ha!"
"Eren ben dirseğime kadar bilezik isterim, ememe söyle." dediğimde gülmeye başladılar. "Lan hadi sizi kertelim. " Hüseyin'in dediğine karşılık hepimiz 'ne diyo bu emuğa çubuk giresice' adlı bakışlarımızı gönderdik. "Beşik kertmesi diyom la gobeller, haydi galhın parti yapaaah aminiiim." dedi ve elindeki hayali mendille halay çekmeye başladı. Ben halaya dayanabilir miyim, hayır. Hüso'nun elindeki hayali mendili alıp başa geçtim sonra diğerleri de halaya katıldı. Melike son model telefonundan Malatya halayı açınca içimdeki kurtlar da sırasıyla halaya düzüldüler. Halayın hızlanma yerine geçişi esnasında sallandık sallandık ve halaya devaaam.
Halayın ortasında ortaya iki kişi çıkar da Kafkas-Türk karışımı bir oyun oynar ya Eren'le çıktık ortaya onu oynuyorduk. Parmak uçlarında oynadığımız, köyümüzün ve ırkımızın bu güzel oyunu daha fazla oynardık fakat dedem oradan "La oynadığınız oyuna sıçırtman beni, gelmeyeyim oraya. Çabuh eve!" diye bağırmıştı. Hepimiz ofladıktan sonra peşpeşe düşüp eve yol aldık.
"Ya dayı ya! Dedem neden bizi rahat bırakmıyor ki, ne güzel geleneklerimizi yaşatıyorduk. " Babamla Eren dertleşiyor, Melike, Hüseyin ve ben odamızda boğuşuyorduk. Lanet olası federaller aşkına. Kankamı unuttum! Hemen son model 3310 telefonumu çıkardım ve mesaj bölümüne geldim. Beni aradığı numarayı kaydetmediğim için zar zor aklımda tutuyordum.
"Kanka seni unuttuğum için üzgünüm. " yazdım ve gönderdim. Birkaç dakika sonra gelen mesaj sesiyle telefona odaklandım.
"Hım. Önemli değil. Zaten benim de sen mesaj atınca aklıma geldi. " Mesaj geldiğinde yüzümde oluşan gülümseme mesajı okuduktan sonra yok olmuştu. "Ne oldu kız Pakize?" Şu an depresif kızlardan olmayı isterdim gerçekten. "Hiç. " dedikten sonra mesaj yazmaya koyuldum.