Bölüm-2

92 16 2
                                    

Artık iyice saçmalamaya başladığımı anlayınca kendime "Hıııı! Döverim bak. " diye söylendim. Neden benimle kanka olacakmış? Ben ona gösteririm gününü. Hem de kimse benimle arkadaş olmak istemiyor. Bunu kafama iyice kazımanın vakti geldi. Neden sürekli arkadaş bulma çabasındaysam. Salak Fatma işte ne olacak!

"Sana bu gözlüğü yedireceğim yakışıklı!" diyerek apartmanın pis kokuku merdivenlerini inmeye başladım. Apartmanın önüne geldiğimde işaret parmağımla oksipital kafa kemiğimi kaşıdım. Nereye gitmem gerekiyor, ne tarafa? Sonunda zeki mi zeki beynim çalışınca o tarafa doğru ilerledim. Paketi elimde öylece taşıyamayacağım için küçük bir market poşetine koydum. Hem elşmdeki poşeti sallıyor hem de Tohat'ımın elliğini mırıldanıyordum. Ah be! Ne çok özledim. Buram buram bok kokan o sokakları. Bir insan bok kokusunu özler mi ya? Ben özlüyorum.

Kediyi gördüğüm mahallede gözlerim hem kediyi hem de onu arıyordu. Kedi onun olduğuna göre buralarda bir yerlerde otruyor olmalıydı. Ama ben hiçbir zaman yakışıklı birini böyle mahallelerde görmediğimi hatırlayınca şaşırdım.

Beklemekten sıkıldığımda 3310 telefonumdan saate baktım. 17.56. İftara daha zaman olsa da pide kuyruğuna girmem gerekeceği için telaşla oturduğum kaldırımdan kalkıp hemen önünde bulunduğum 3 katlı apartmanın ilk katındaki zile bastım. "Sanırım çalışmıyor." diyerek ahşap kapıyı yumruklamaya başladım.

"Buyrun?" dedi benim yaşlarımda olduğunu anladığım kız. Umarım kızdır çünkü o şort boyu hiç hayra alamet değil. Gözlerimi kısacık şortundan ayırıp gözlerine diktiğimde sahte bir gülümsemeyle poşeti uzattım. "Bunu buralarda benim yaşımdaki bir çocuk vermişti de. Adını bilmiyorum ama gözleri maviydi galiba. Eğer tanıyorsanız ona vermenizi isterim. " dedim. Anlamaz bakışları kafamdaki OBEY kepimde durdu ve tekrar masmavi gözlerimiz kesişti. "Araf'tan bahsediyorsun sen." dedi e hatirfini uzatarak. Havadaki kaşlarını indirip "Araf!" diye içeriden birine seslendi. "Efendim?" diyerek kapıya gelen kişiye baktım ama o değildi. "Yok yanlış kişi. Ben bundan bahsetmiyordum. " dedim gözlerimi kızdan ayırmadan. "Bu mu? Sen insanlara bu diye mi hitap ediyorsun diyen Araf'a baktım. Bakışlarımdan haz almamış olacak ki o da benim gibi kaşlarını çattı. Konuyu uzatmamak için "Her neyse. Ben kendim bulur veririm. " dedim ve arkamı dönüp evin yolunu tuttum. Kedinin çizdiği elime bir güzel pansuman yapıp sarmıştım. Annemin pide için verdiği parayı gazlı beze verdiğim için tekrar eve gitmek zorunda kaldım.

Gözlerimi yere dikmiş ayakkabılarımın eskide olsa ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum. Kafamı çarptığım duvara sövmeye başladım. "Amına kodumun duvarı ne vuruyorsun sen kafama!" Heh Fatma bir duvara sövmediğin kalmıştı zaten. Elimi alnıma götürüp ovmaya başlarken aynı sırada yürüyordum.

"Yabani!" Ne? Biri bana mı sesleniyor? gözlerimi sokakta gezdirdiğimde bir grup mahalle karısının dedikodu yaptığını gördüm. Kim onlara yabani diye bağırır düşüncesiyle bana söylendiğini anladım. Ama mahalle sapığı olabilir diye hiç bakmadan yürümeye başladım. Ayak seslerini arkamda hissettiğimde adımlarımı daha çok hızlandırdım. Köşeyi dönerken bir kol sargılı elimin bileğini tutup durdurdu. Hızla arkamı dönüp söveceğim sırada o olduğunu anlayıp kendimi sakinleştirdim. Kolumu hızla çekip diğer elimdeki poşeti ona uzattım ve bir adım geriledim. "Al bunu! Benimle kanka olmaya çalıştığının farkındayım ama yemezler koçum. " Verdiği tek tepki kaşlarını alayla kaldırmak olunca daha da sinirlendim. Olabildiğince. "Seninle kanka olmak gibi bir derdim yoktu. Sadece gözlüğünü ben kırdığım için kendimi rahatsız hissettim. Bu arada sen nasıl gözlüksüz görebiliyorsun?" Kaşları bu kez alayın aksine şaşkınlıkla havaya kalkmıştı. "Dereceli değildi," dedim ve yürümeye devam ettim. Bu kez elimi tutunca acıyla irkildim ve "N'apıyorsun lan? Elim acıyor zaten." dedim. Göt kılı! "Ha? Ha, pardon unutmuşum!" dedi ve sırıttı. Hayır yani ne var sırıtacak kardeşim, mal mısın? "Artık izin verirsen gitmem gerek daha pide alacağım." dedim imalı bir şekilde. "Pide mi? Pideyi de mi sen alıyorsun? Yok artık! Sen şimdi sanayide de çalışıyorsundur!" İmalı soruları ve cümleleri dişlerimi sıkmama sebep olurken tek kelimesinde kulağına hoplayıp ısırabilirdim. "Nerden bildin çok bilmiş göt?" dedim ve devam ettim. "Cidden artık sus kuyruğa yetişmem lazım." Ukala. Acaba dışarıdan ne kadar itici göründüğünü biliyor mu? Kopek! Benim Tohatlı damarımı zıplatırsa kendi açısından hiç iyi olmazdı. Bizim sokaktaki tüm mahalleler benimle uğraşılmayacağını bilirken bu densiz bilmiyodu. Sana gösterirdim de oruçlu oruçlu anca ısırmaya takatim var!

Hem kendi kendime söyleniyor hem de yürüyordum. Onun da arkamdan geldiğini farkediyordum ama annemin terliğini yemek istemediğimden aldırış etmiyordum. Şu hayatta korktuğum tek insan annemdir zaten. Sonunda yanımda belirdiğinde sinirli bakışlarımı ona yönelttim."Sapık mısın oğlum? Neden beni takip ediyorsun? " Elleri ceplerinde bana bakmadan yürürken cool olduğunu sanıyordu galiba. Çok bile dayandım diyerek sağ ayağımla sol diz kapağına tekme attım. Sendeliyince vurmam gerekiyordu ama ben gülmekten karnımı tutuyordum. Suratına inek sıçmış gibi baktığım için o da sinirlendi. Ama hiçbir şey yapmadı. Hala hızla yürürken müthiş telefonumun melodisi kulaklarımı doldurdu. Arayanın annem olduğunu görünce koşmaya başladım. Ondan yeterince uzaklaşınca aramaya cevap verip annemin küfürlerini dinlemeye başladım.

"Ağzına sıçarım senin Fatma. Neredesin iftara 1,5 saat kaldı. Pideler hala yok. Kızım seni terlikle banyoya sokar sıcak suyla haşlarım. 15 dakikaya evde ol." deyip kapattı. Rutin anne küfürlerimi ve tehditlerimi de yedikten sonra Usain Bolt gibi koşmaya başladım. Ayaklarım götüme götüme değerken apartmanımızın önünde durup zile bastım ve annemin balkona çıkmasını bekledim. Balkona çıkan Süleyman'ı görmemle gözüm seğirmeye başladı. Ulan bu çocuğun sıfatını görünce bile sinirleniyorum be! Kafamı yukarı kaldırıp "Lan Sülüman! Annemi çağır laaan! Çabuk ol." dedim ve annemi bekledim. Süleyman genelde bana cevap vermez, dediklerimi hemen yapardı. Çünkü ablasını çok seviyor. Ama ben onu hiç sevmiyorum. Hatta doğduğu zaman çükünü kopartmaya çalışmıştım ama annem beni terlikle dövmüştü.

Sepetten annemin verdiği 10 lirayı alıp mahallenin bir diğer köşesindeki fırına girdim. Kuyruk vardı ama fazla değildi. bir süre sonra sıra bana geldiğinde "Mıstık amca 5 tane her zamankinden." dedim. O da gülerek başını salladı ve pideleri gazeteye sarıp uzattı. Fırından yeni çıkan pideler oldukça sıcaktı ve bu elimin yanmasına sebep oluyordu. Poşete koy diye ısrar etsem de hamur olacağını söyleyerek beni kovdu. çıkarken kuyrukta bekleyen 9-10 yaşlarındaki kızın saçlarını çekip yoluma devam ettim.

"Fatma, sofrayı ser!" diye bağıran anneme "Tağam!" diye bağırak karşılık verdim. Yüzüstü yattığım kanepeden doğrulup odama gittim ve pijamalarımı giyip mutfağa ilerledim. Annemin bana uzattığı 'Tokat Hatırası' yazan sofra bezini alıp oturma odasına gittim.

Sofrayı tamamladığımda "Sülüman, Bilgisayardan kalk ben geliyorum!" dedim. İftara kadar tek başıma Ateş ve Su oynadım. Süleyman her zamanki gibi oynamak istediğini söyledi ama yine götüne tekme atıp odadan kovdum. Ezana 3 dakika kala uyuyan babamı uyandırdım. İşleri akşam 5'te bittiği için yorgun oluyordu ve eve gelir gelmez takımlarıyla uyuyordu.

Ezanla birlikte Besmele çekip yemeye başladık. Sülüman henüz oruç tutmuyordu ama ben evdeyken bir şeyler yemesine izin vermiyordum.

Sahura kadar mahallenin ergen çocuklarıyla saklambaç oynadım- tabii ben ebe olmadım-. İlk söbelendiğimde ebeyi tehdit ettim ve yeniden saklandım. Benim yanıma saklanan çocukların götlerine tekme atıp yanımdan uzaklaştırdım. Normal olarak da yakalandılar.

Karnım doyunca sürahiyi kafama diktim ve evet, yine terlik yedim. Gözlerimi kapattığımda zihnimde canlanan mal herif sinirlerimin bozulmasına sebep olmuştu. Yok yok! Bu çocuk ya benimle kanka olmak istiyor ya da beni gerçekten tanımıyor.

MAHALLE ABİSİ FATMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin